Kuzey yarı kürenin açık alanda ilk yetişen kirazı Salihli kirazı. İyi fiyattan Çin ve Güney Kore’ye ihraç ediliyor.
Sultani asma yaprağı tüm Uzakdoğu’ya ihraç ediliyor.
38 milyon et, 12 milyon yumurta tavuğu Manisa’da. Buna ek olarak 1 milyon da hindi var.
Akhisar eskiden tütün yetiştirilen yerdi. Zeytincilik geç başladığı için doğru dikim yapıldı, bu sayede ağaçların verim ortalaması Türkiye’nin üzerinde.
Salihli zeytinyağı 2021’de Japonya’da JOOP 2021 yarışmasında dünya birincisi seçildi.
Selendi’de Antep fıstığı üretimi, Salihli’de jeotermal seralarda muz üretimi başladı.
***
Bereketli Topraklar Üzerinde
Terör örgütü PKK, Türkiye’nin kimyasal silah kullandığını ilk kez iddia etmiyor.
Hendek ve Afrin operasyonları sırasında da benzer iddiaları gündeme getirmişlerdi.
Hatta paylaştıkları bir kimyasal silah yaralısına dair görüntünün 2017 yılında Esad rejiminin düzenlediği bir saldırıdan sonra çekildiği de ortaya çıkmıştı.
Türkiye teröre karşı Kuzey Irak’ta ve Suriye’de yaptığı tüm operasyonları dünyanın gözü önünde yapıyor.
O coğrafyada cirit atan gizli servis sayısı iki elin parmaklarından daha fazla.
Soru şu: Türkiye’nin operasyonlarına karşı çıkan ülkeler Türkiye kimyasal silah kullanmış olsaydı bunu eşi benzeri olmayan bir propaganda aracı haline getirip, Türkiye’ye yeni örtülü ambargoların gerekçesi yapmazlar mıydı?
Bir başka önemli durum daha var; Türkiye, ordusu DAEŞ ile savaşan tek ülke olarak Suriye’de en zorlu mücadelelerden birine girişti. Şehitler, gaziler verdi, yine kimyasal silah kullanmadı.
Geçen haftaki Türkiye-Yunanistan gerilimindeki CIA parmağı yazım Yunan gazetelerinde de yayımlandı.
O günden beri Yunanistan’dan kimi küfür, kimi Atina’nın tezlerini anlatan mesajlar alıyorum. Acıdır, barışa dileği içeren mesajların sayısı yok denecek kadar az.
Pazartesi akşamı Yunanistan’dan gelen haritalarla dolu bir mailden çıktı sayfadaki fotoğraf.
Fotoğraftaki kişinin yüzünü kapatan ben değilim, atan kişi kapatmış.
Bir kayacık parçasına çıkıp, 12 deniz mili kıta sahanlığı için pankartlar asarak varacağımız yer savaş olur. Savaştığımızı varsayalım, Batı topyekûn bir savaşa izin verir mi, vermez.
Hadi verdi diyelim, bizim tüm Yunanlıları, Yunanlıların tüm Türkleri öldürme ihtimali var mı?
Bu bir seçenek bile değil.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in önerdiği Türkiye’nin Doğal Gaz Dağıtım Merkezi olması fikri hepimizi heyecanlandırdı.
Heyecanlanmak için önce önerinin ne olduğunu anlamamız lazım.
Avrupa’da gaz hubları olarak bilinen “Dağıtım Merkezi” işi 1996’da İngiliz National Balancing Point ile başladı. Daha sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine yayıldı, sayıları 8’e ulaştı. Belçika’daki Zeebrugge harici diğer 7 dağıtım merkezi aslında sanal merkezlerdir. Avrupa’daki en başarılı örnekler İngiliz NBP, Hollandalı TFF ve Almanya’dan NGC olarak kabul edilir.
Burada açılması gereken nokta şu: Bir gaz dağıtım merkezinin başarısını gösteren en önemli faktör “churn rate” adıyla bilinen el değiştirme oranı. Bu oran ne kadar yüksek olursa dağıtım merkezinin kârı da o kadar artıyor. Başarılı yerlerde yaşanan 10 ve üzeri el değiştirmelere bakacak olursak, böyle bir merkezin Türkiye’de oluşturulması ekonomimizi uçurmaya yetecek bir kaynak sağlar.
Ancak bu noktada önümüzde ciddi riskler ve sorunlar yumağı olduğunu da
“Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş istemiyoruz ama bu olursa Türkiye bizim için daha önemli”
“Türklerin Kıbrıs’ın 3’te birine sahip olmasına karşı çıkmak için bir Amerikan nedeni yok”
Tırnak içerisindeki bu cümleler Beyaz Saray’ın ünlü Oval Ofis’inin duvarlarında yankılanmıştı. Takvimler 13 Ağustos 1974’ü, saat sabah 09:00’u gösteriyordu.
Başkan Ford, Dışişleri Bakanı Kissinger ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı General Scowcroft’un katıldığı bu toplantıya dair gizlilik yıllar sonra kaldırıldı.
Bu toplantının yapıldığı saatlerde İsviçre’nin Cenevre şehrinde Türk delagosyunu, İngiltere, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin oyalama taktiğinden bıkan Başbakan Ecevit’in “Konferanstan çekilin” talimatını nasıl hayata geçireceğini konuşuyordu. Dar bir alanda binlerce Türk askerinin bekliyor olması, bir hava saldırısında onlarca şehit verilmesi anlamına geleceği için Ecevit çözüm istiyor, İngiltere Dışişleri Bakanı Callagahan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros
ABD’nin resmi sözcüleri mikrofon başına geçtiklerinde Ankara ile Atina arasında gerilimin düşmesi gerektiğini söyleyip dururlar ama ABD’nin CIA’sı Türk-Yunan gerilimi ve savaş çıkması için elinden geleni yapıyor. Öfkelenmek yerine planı adım adım okumamız ve sindirmemiz lazım.
Birinci adım: Egemen Harekât Planı’nın sızdırılması
FETÖ’cülerin Kozmik Oda’dan alıp, Yunanistan’a verdikleri Egemen Harekât Planı’nı biliyor musunuz?
Bu plana göre, olası bir savaş durumunda Türkiye, adalardan harekât bekleyen Yunanistan’ı şaşırtmak adına önce bir yıldırım harekât ile Selanik ve Atina yolunu açacak, adalarda konuşlu Yunan askerleri ana karalarını savunmak için adalardan ayrıldığında da oraları zapt edecekti.
FETÖ, bu planı, Ege Ordusu’nun tüm envanter ve cephaneliklerinin yerini, olası bir işgal durumunda Türkiye’de yer altı direnişi başlatacak tüm isimleri Yunanistan’a teslim etti.
Normalde Yunanistan’ın bu planı ele geçirdiğini hiç açıklamaması ve buna göre
“ABD yeni F-16 satışını onaylar ve filodaki F-16’ların Block 70 seviyesine çıkarılmasını şartsız onaylarsa Türkiye ile Yunanistan arasındaki hava dengesi korunmuş olur.”
Bu yanlış bir bilgi. Yunanistan’ın elindeki Rafale uçakları ve gelecekte alacağı F-35 uçaklarının F-16 Block 70’ten üstün bir yanı var. Her iki uçak modeli de F-16’lardan fırlatılamayan “Meteor” füzesi ateşleyebiliyor. Havadan havaya ateşlenen Meteor füzelerinin menzili 320 kilometre, F-16’lardan atılan AIM-120 füzelerinin menzili 120 kilometre. Bu tarz füzelerden kaçma imkânı tanımayan ve “No Escape Zone” diye tanımlanan menzilde de Meteor yaklaşık 2 kat daha uzun menzile sahip. Rafale ve F-35 dışında Meteor füzesi, Eurofighter ve İsveç yapımı Gripen uçaklarından atılabiliyor. Hemen moral bozmamak lazım zira Türkiye hem yerden havaya hem de havadan havaya füzelerin yerli üretiminde mesafe almış durumda. Yunanistan’ın tüm Rafale filosu tamamlanıncaya kadar ve 2028’de teslimatı başlaması beklenen F-35’leri gelinceye dek
Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın Diyet kitabında 1978’de Washington’daki NATO Zirvesi sırasında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in diğer NATO üyesi ülkelerin liderlerinin önünde dönemin Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in tutarsızlıklarını sergileyip, yerle yeksan ettiği bir bölümden söz edilir. Birand o bölümü bitirirken “Hangi partiden olursanız olun, Ecevit’e sempati duyarsınız” diye bitirmişti. Perşembe günü Prag’da geçirdiğim 12 saat boyunca, Türkiye adının ağırlığını hissettikçe aklıma bu cümle geldi. Biz oy vermediğimiz siyasetçilere ülkemiz adına bir iyi şeyler yaptığında sempati duyma meselesini çoktan geçtik. Siyasi nefretlerimiz beyinlerimizin her köşesini işgal edip, sempati benzeri duyguları yok edeli uzun zaman oldu. Bu durum sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan için geçerli değil, olur ya, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ABD ziyareti sırasında Türkiye için önemli bir görüşme yapsa, o görüşmede iyi bir sınav verse yine aynı sonuca ulaşacağız.