Migren bir bozucu alan hastalığıdır. Bozucu alan nasıl oluşur?Olumsuz bir etki (mikrop, darbe, kesilme vb.) hücrenin elektriksel potansiyelini düşürür. Bu, hastalanmanın başlangıcıdır. Hastalanan bölgeden çıkan olumsuz uyarımlar tüm sisteme yani bedene yayılır. Sert, yoğun, sürekli uyaranlar varsa hücre kendini toparlayamaz. Elektrik potansiyelini kaybettiği için sürekli ritmik boşalımlar üretir. “Bozucu alan” adını alan bu oluşum kişi ölünceye kadar otonom sinir sistemini etkiler. Bozucu alanlardan çıkan uyarımların zaman zaman tüm sistemi etkilemesi (çalışmasını aksatması, sinir fırtınasını başlatması) migren atağını oluşturur.Bu nedenle migren bio-elektriksel bir hastalıktır.
Yaşlanmak, bazı hastalıklara zayıflık ve duyarlılığın artması demek ama migren hastaları için daha da zahmetli olabilir. Yaşlı nüfusun %8’inin migren tipi baş ağrıları yaşadığına ve yaşlı kadınların muhtemelen daha sık migren geçirdiğine inanılıyor.
Migrenler her yaşta meydana gelebilir ama kırk yaş civarında daha sık görülür. Migren baş ağrılarının sıklıkları, bazı şanslı kişilerde kırk yaşından sonra azalır. Bu durumdan muzdarip birçok migren hastasında, elli beş yaşından sonra, migrenin sıklık ve şiddeti azalır.
Elli yaş ve üstünde migren atakları daha nadir görülür. Bundan dolayı ikincil nedenleri elemek için ayrıntılı incelenmelidir. Bilim insanları, migren hastalarının üçte ikisinin 65 yaştan itibaren atak geçirmediğine inanıyorlar. 65 yaş üzerinde migreni devam edenlerin de atak sıklıkları ve şiddeti azalmaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe mide bulantısı, asit artışı gibi şikâyetler de azalmaktadır.
Yaşlılarda baş ağrısı ilk defa ortaya çıkmışsa altta ciddi hastalıklar olup olmadığı da araştırılmalıdır. Özellikle başka bir bölgeden yayılmış (metastatik) beyin tümörleri, ağrı tek taraflıysa temporal arterit, glokom ayrıca hipotrodi gibi metabolik hastalıklar
Seksüel aktivite ile ortaya çıkan baş ağrısı tehlikeli midir? Tedavisi yapılabilir mi?
Sık rastlanmasa da sadece seksüel aktivite ile ortaya çıkan baş ağrısından yakınan hastalar da vardır ya da migrenlidir, seksüel aktivite atağını başlatır. Bu hastalarda ağrı orgazma yakınken ya da orgazm olunca olabilir. Ani başlayan, daha çok enseden gelen baş ağrısından yakınırlar. Birkaç saat içinde ağrı geçer. Bazılarında o kadar sık tekrarlar ki seksüel aktiviteden kaçınmaya yol açabilir.
Bir bölüm hastada migren baş ağrıları mevcuttur seksüel aktivitelerinin bazılarında baş ağrısı olur. Tam tersi baş ağrısının başlayacağını anlayınca seks yaparlarsa ağrının geçtiğini söyleyenler de vardır.
‘Orgazm öncesi baş ağrısı’ başta, ensede ve çene kaslarında donuk bir ağrıdır. Bu hastaların öyküsü ayrıntılı sorgulanırsa gerilim baş ağrısı tarzında baş-boyun kaslarında spazm olduğu anlaşılır. Baş boyun bölgesindeki bozucu alanların tedavisi ile iyi sonuç alınır.
‘Orgazmik ağrı’ ise daha çok patlayıcı karakterdedir. Çok şiddetlidir. Seksüel aktivite sırasında ilk defa ortaya çıkan baş ağrılarında çok çok önemli bir konuya dikkat etmek gerekir. Beyin atardamarlarında anevrizma denilen damar
Gerilim baş ağrısı (Tension headache)
Gerilim tip baş ağrısı adından da anlaşılacağı gibi kaslardaki gerilmeden kaynaklanır. Hepimizin hayatında olan stres ve gerilim kaslardaki spazmı arttıran faktörlerdir. Boyun ve kafatasını çevreleyen kaslardaki spazm stresle artar, baş ağrısına neden olur.
Basit gerilim baş ağrısı olanlarda günün sonuna doğru ağrı artar. Uyuyunca hasta rahatlar. Diş sıkmanın olduğu kronik, sürekli olan vakalarda ise günün stresi gece diş sıkmayı artırdığı için sabah ağrılı uyanılır.
Toplumda en sık görülen baş ağrısı nedenidir. İnsanların yüzde 80’i yaşamlarının bir döneminde gerilim baş ağrısı yaşamaktadır. Bunların yüzde 40’ında sürekli ve komplike gerilim baş ağrısı gelişir. Kişiyi günlük hayattan alıkoymayan ılımlı, orta düzeyde, tüm başı kapsayan ağrılardır. Daha çok başta ağırlık, basınç, sıkışma olarak ifade edilir. Bulantı, kusma, ışıktan rahatsız olma gibi migren özellikleri taşımaz. Sürekli ağrı çekmek günlük yaşamı engellemese de hayat kalitesini bozar. Hastayı bıkkın ve mutsuz eder.
Gerilim baş ağrısı çekenlerde farklı düzeylerde anksiyete, depresyon, bastırılmış öfke olabilir. Çeşitli düzeylerde dikkat ve konsantrasyon güçlüğü vardır.
Migren nedir?
Migren bir beyin hastalığı olarak düşünülse de tamamen bedenden kaynaklanan bir hastalıktır. Migrende baş ağrısı ön plandadır. Bu nedenle sadece bir baş ağrısı olarak bile algılanabilir ama tüm bedeni ilgilendiren bulantı, kusma, ishal, terleme, yorgunluk benzeri şikâyetler çoğunlukla baş ağrısına eşlik eder. Huzursuzluk, sinirlilik, koku, ses, ışık gibi uyaranlara aşırı hassasiyet genel belirtilerdir. Yarım ya da tam görememe, konuşma güçlüğü, uyuşukluktan yarı felce kadar değişen güçsüzlük, dengesizlik, baş dönmesi ve nadiren bayılma gibi fokal nörolojik bulgular da gelişebilir. Tüm migren belirtilerinin temel özelliği geçici olmalarıdır. Kalıcı hasar oluşturmazlar.
Migren nasıl olur?
Ağrı nahoş bir duygudur ama bedenin yardım çağrısıdır. Bu prensip unutulmadan hastanın bozucu alanları araştırılırsa migren ve baş ağrılarının nasıl olduğu da anlaşılır, hastalık da çözülebilir. Migren yapısal hasar olmadan sadece otonom sinir sistemi fonksiyonlarındaki geçici bozulmadır (disfonksiyon). Migren bir bozucu alan hastalığıdır.
Bozucu alan nasıl oluşur?
Olumsuz bir etki (mikrop, darbe, kesilme vb.) hücrenin elektriksel potansiyelini düşürür. Bu, hastalanmanın
Pazartesi Sendromu ve Migren
Hafta sonu bitti, pazartesi sendromu yaşama zamanı. Yapılan araştırmalara göre iş hayatında başarılı, çalışma hayatını çok seven, iş kolikler bile pazartesi sendromu yaşıyormuş. Pazartesi sendromu yaşayan kişi tatilden sonra tekrar işbaşı yapmak zorunda olduğunu düşünerek hafta sonunu sıkıntıya çevirir, her pazar akşamını yarın işe, okula gitmek istemiyorum diyerek geçirir. Pazartesi sabahı canı yataktan çıkmak istemez. Bu sendroma maruz kişi pazartesi sinirli ve çekilmez olur, ancak salıya yatışır. Aslında çalışan pek çok yetişkinde bu durum az veya çok vardır.
Pazartesi sendromunun psikolojik boyutu yanısıra baş ağrılarında da artışa sebep olur. Haftanın günleri içinde baş ağrısı en çok pazartesi yaşanır. Pazartesi işe başlamak istememenin verdiği sıkıntı ve stres baş ağrısını da tetiklemektedir. Çalışanların yaklaşık %15-20 kadarının kendisine uygun işte çalıştığı yönündeki istatistik bilgilerini değerlendirmeye alırsak, pazartesi insanların neden stresinin arttığını ve işe gitmek istemediğini anlayabiliriz.
Migren stresle ilişkilendirilir ama dinlenme ve mutlu zamanlarda yaşanan migren de vardır. Mutlu, mutsuz, stresli, yorgun hiç fark
Yaşlanmak, bazı hastalıklara zayıflık ve duyarlılığın artması demek ama migren hastaları için daha da zahmetli olabilir. Yaşlı nüfusun %8’inin migren tipi baş ağrıları yaşadığına ve yaşlı kadınların muhtemelen daha sık migren geçirdiğine inanılıyor.
Migrenler her yaşta meydana gelebilir ama kırk yaş civarında daha sık görülür. Migren baş ağrılarının sıklıkları, bazı şanslı kişilerde kırk yaşından sonra azalır. Bu durumdan muzdarip birçok migren hastasında, elli beş yaşından sonra, migrenin sıklık ve şiddeti azalır.
Elli yaş ve üstünde migren atakları daha nadir görülür. Bundan dolayı ikincil nedenleri elemek için ayrıntılı incelenmelidir. Bilim insanları, migren hastalarının üçte ikisinin 65 yaştan itibaren atak geçirmediğine inanıyorlar. 65 yaş üzerinde migreni devam edenlerin de atak sıklıkları ve şiddeti azalmaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe mide bulantısı, asit artışı gibi şikâyetler de azalmaktadır.
Yaşlılarda baş ağrısı ilk defa ortaya çıkmışsa altta ciddi hastalıklar olup olmadığı da araştırılmalıdır. Özellikle başka bir bölgeden yayılmış (metastatik) beyin tümörleri, ağrı tek taraflıysa temporal arterit, glokom ayrıca hipotrodi gibi metabolik hastalıklar
Manyetik Alan Değişimlerinin Sağlık Üzerine Etkileri
Bio-manyetik alan çalışmaları uzay çalışmaları sonrasına denk düşer. Uzaya gönderilen astronotlarda görülen ve haftalarca sürebilen yorgunluk, adale ağrısı, baş ağrısı ve dönmesi nedeni ilk yıllarda anlaşılamamıştı. Daha sonraki yıllarda sürdürülen kapsamlı araştırmalar sonucu bu belirtilerin dünyanın manyetik alanından uzaklaşmaya bağlı olduğu anlaşıldı.
Hareketli elektrik yükleri manyetik alan oluşturur. Bu nedenle bio-elektriksel olan her alanda mutlaka manyetik alan vardır. Tüm canlılarda hücresel bir elektriksel potansiyel mevcuttur. Tüm hücrelerimiz otonom sinir sistemi ağı ile oluşan matriks sistemle iletişim halindedir. Dolayısıyla organlarımız, tüm vücudumuz belli bir manyetik alana sahiptir. İnsanı oluşturan maddelerin birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri birbiriyle uyum içindedir. Bu sinyaller dünya manyetik alanı ile de uyum içindedir.
Manyetik uyum çeşitli nedenlerden dolayı bazen bozulmaktadır. Günümüzde elektromanyetik cihazların hayatımıza girmesiyle yeni bir kirlilik türü doğmuştur. Yüksek gerilim hatları, bilgisayarlar, telefonlar vd. elektro-smog kaynaklarıdır.
Tüm