Migren nedir?
Migren bir beyin hastalığı olarak düşünülse de tamamen bedenden kaynaklanan bir hastalıktır. Migrende baş ağrısı ön plandadır. Bu nedenle sadece bir baş ağrısı olarak bile algılanabilir ama tüm bedeni ilgilendiren bulantı, kusma, ishal, terleme, yorgunluk benzeri şikâyetler çoğunlukla baş ağrısına eşlik eder. Huzursuzluk, sinirlilik, koku, ses, ışık gibi uyaranlara aşırı hassasiyet genel belirtilerdir. Yarım ya da tam görememe, konuşma güçlüğü, uyuşukluktan yarı felce kadar değişen güçsüzlük, dengesizlik, baş dönmesi ve nadiren bayılma gibi fokal nörolojik bulgular da gelişebilir. Tüm migren belirtilerinin temel özelliği geçici olmalarıdır. Kalıcı hasar oluşturmazlar.
Migren nasıl olur?
Ağrı nahoş bir duygudur ama bedenin yardım çağrısıdır. Bu prensip unutulmadan hastanın bozucu alanları araştırılırsa migren ve baş ağrılarının nasıl olduğu da anlaşılır, hastalık da çözülebilir. Migren yapısal hasar olmadan sadece otonom sinir sistemi fonksiyonlarındaki geçici bozulmadır (disfonksiyon). Migren bir bozucu alan hastalığıdır.
Bozucu alan nasıl oluşur?
Olumsuz bir etki (mikrop, darbe, kesilme vb.) hücrenin elektriksel potansiyelini düşürür. Bu, hastalanmanın başlangıcıdır. Hastalanan bölgeden çıkan olumsuz uyarımlar tüm sisteme yani bedene yayılır. Sert, yoğun, sürekli uyaranlar varsa hücre kendini toparlayamaz. Elektrik potansiyelini kaybettiği için sürekli ritmik boşalımlar üretir. “Bozucu alan” adını alan bu oluşum kişi ölünceye kadar otonom sinir sistemini etkiler. Bozucu alanlardan çıkan uyarımların zaman zaman tüm sistemi etkilemesi (çalışmasını aksatması, sinir fırtınasını başlatması) migren atağını oluşturur. Bu nedenle migren bio-elektriksel bir hastalıktır.
Migrenin tedavisi nasıl olmalıdır?
Migren tedavi edilebilir bir hastalıktır ama bir mit gibi toplumsal bilince yerleşmiş olan “Migrenin tedavisi yoktur, onunla yaşamayı öğrenmek gerekir” düşüncesinin dışına çıkmak çok zordur. Migrenli hastalar, anneleri, çocukları, çevresindekiler migrenden kurtulamadıkları için yaşamdaki pratik karşılığı da bu durumu doğrulamaktadır. Migrende en yaygın kullanılan ilaçların etkisi olsa da geçicidir. Yaşam içinde migren azalsa da bu kişinin kendi gelişimi içinde olmaktadır. Yaşam boyu migreni durduran bir ilaç yoktur.
Hasta her zaman çare arar, ağrısından kurtulmak ister ama migrenden kurtulamayacağına da inanmıştır. Bu çelişkili durumu aşmak gerekir. “Ağrı varsa nedeni de vardır” düşüncesi üzerinden geliştirilen tedavi yaklaşımı doğrudan nedenlere yönelir. Her türlü migren için nedenler bulunur ve nedenler düzeltilince migren de düzelir (Gökmen Yaklaşımı).
Migrenin nedeni stres, hormonlar, lodos ya da bazı yiyecekler olarak düşünülürse de migren tedavi edilemez, onunla yaşam öğrenilmeye, yaşamda kısıtlama ve kontroller yapılmaya çalışılır. Migrenin nedeni çevresel faktörler değildir. Migren tamamen bedenin bio-elektriksel sistemi ile ilişkilidir. Çevresel faktörler sadece migreni tetikler.
Migrenin bio-elektriksel bir hastalık olduğu unutulmadan çare olarak sunulan yöntemlerin etkisi sorgulanmalıdır. İlaç dışı tıp içinde yer alan bilimsel yöntemlerin (nöral terapi, akupunktur, hipnoz…) etkinliği ilaçlardan çok çok fazladır. Etkinliği en yüksek tedavi neden yönelik tedavidir. Böylece her migrenin nedeni bulunup çözülebilir.
Bilimsel tıpta hiçbir zaman kesin tedavi de yoktur . Bu tür internet biligilerini sorgulayınız. Unutmayınız!...