Rejeneratif, yani yenileyici tıp, tıbbın yeni, müthiş gelişmelerin olduğu heyecan verici bir alanı. Bu gelişmelerle birlikte, bugüne kadar tedavi edilemeyen kronik hastalıklar için bir ümit ışığı doğurmuştur. Temel mantığı, hastalıklı dokuların yerine geçecek ve bu dokuları onaracak yeni, canlı dokuların geliştirilmesidir. Ozon tedavisi, PRP ve kök hücre tedavisi de rejeneratif tıp yöntemlerinden... Prof. Dr. Sinan Ekici ile ozon tedavisinin üroloji alanındaki kullanımından konuştuk.
Öncelikle son yıllarda tıbbın pek çok alanında karımıza çıkmaya başlayan ozon nedir?
Ozon (O3) üç oksijen atomundan oluşan doğal bir gaz. Doğada, güneşin yaydığı yüksek enerjinin etkisiyle oksijen molekülü parçalanır ve 3 oksijen atomu bir araya gelerek ozon molekülünü oluşturur. Ozonun yoğun olduğu ozon tabakası güneşin zararlı ultraviyole ışınlarının yeryüzünü etkilemesini önler. Vücudumuzda ise ozon kanımızda bulunan bağışıklık sistemi hücrelerimiz tarafından üretilerek kullanılır. Ozon, çok fazla enerjiye ve stabil olmayan bir yapıya
Kişiselleştirilmiş ve Önleyici Tıp Doktoru Sibel Özgül, dünyada giderek yaygınlaşan bu alanın Türkiye’deki öncü doktorlarından. Her bireyin, ‘ilaç pasaportu’ olmasının önemine değiniyor… “Kullandığımız ilaçların farmakogenetik testi ile bizim genetiğimize uygun olup olmayacağını belirleyebiliyoruz. Farmakogenetik inceleme, ilaç etkinliğinin genetik yapıya dolayısıyla kişilere göre değişimini gösteren bir test. Her ilaç, her bireye uygun değil. Dolayısıyla kulaktan dolma ya da popüler bilgilerle karar vermek son derece yanlış. Sağlığınızı etkileyecek her karar için doktorunuza danışmalısınız” diyor.
- Son yıllarda özellikle probiyotik kullanımının artığını görüyoruz, bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
Probiyotikler doğru kullanıldığında, başta sindirim sistemi için olmak üzere birçok faydalara sahip olan canlı bakteriler ve mayalar. Bununla beraber, probiyotik kullanımı kişiye özel belirlenmeli. Kişi probiyotik kullanmadan önce bağırsak mikroflora testini yaptırmalı, bu sayede de alması gereken
Oyuncu Müge Ulusoy, bugüne dek pek çok dizide rol aldı. Bunlar arasında yer alan ‘Kurtlar Vadisi’nde hem ‘Meral’ hem de ‘Asiye’ olmak üzere iki şahane karaktere hayat verdi. Daha sonra pek çok sinema filminde rol aldı. Bunlar arasında Zeki Demirkubuz'un yönettiği ‘Kader’ filmi de vardı. 18. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde bu filmdeki rolüyle ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü aldı.Müge Ulusoy, şimdilerde oyuncu marka medya danışmanlığı yapıyor. Ulusoy’la, oyuncular marka medya danışmanı seçerken nelere dikkat etmeli, Türkiye’de marka medya danışmanlığı sektörü, oyuncuların doğru projeyi seçerken dikkat etmeleri gereken püf noktaları gibi önemli konularda görüşlerini aldım.
- Oyunculuğu bıraktıktan sonra kendi şirketinizi kurdunuz, neler yapıyorsunuz?
Bir ürünü, bir insanı ya da bir projeyi kısacası markayı yönetebilmek... O markaların başarılarına ve süregiden iş hayatlarına ortak olmak... Yaptığım işin ana başlıklarını kısaca böyle sıralayabilirim. Sıra dışı
Gözde Yorgun, eğitimini gastronomi ve mutfak sanatları üzerine tamamlamış. Görkem Yorgun ise iç mimarlık okumuş aynı zamanda profesyonel sporcu... Ancak iki kardeş şimdilerde eğitim aldıkları kariyerlerine veda ederek devraldıkları baba mesleğine ve yeni yarattıkları erkek kozmetik markası ‘Marmara Barber’e odaklanmış durumda. İki genç girişimci ile profesyonel sporcu hayatlarından, eğitimlerine ve dünyanın 52 ülkeye ihraç ettikleri markalarının doğuşuna kadar pek çok şeyle ilgili konuştuk.
- Yeni bir marka kurmaya nasıl karar verdiniz?
Görkem Yorgun: Aile şirketinde çalışmaya başladığım ilk yıl, dünyadaki gelişmeleri ve trendleri takip etmek üzere Hong Kong’ta yapılan Cosmoprof Asia Fuarı'nı ziyaret ettik. Ekip olarak yeni projeler ve Türkiye’ye getirebileceğimiz yeni ürünlerin araştırmasını yaptık. Dünyadaki yükselen trendlerine bakarak yeni bir alana girmemizin, halihazırda üretimini yaptığımız kolonyadaki uzmanlığımızı başka bir noktaya taşımaya karar verdik. Özellikle erkek kuaför ağına hitap etmek üzere bir proje geliştirdik.
Türk sanatçıların dünya sanat pazarında en doğru şekilde temsil edilmesi ve Türk sanatının sesini daha geniş kitlelere duyurmak hedefleriyle yola çıkan Hub Design; şimdi kendi bünyesinde topladığı sanatçılarla yepyeni bir sergiye imza atıyor. Covid 19 temalı dijital sergide, bu sürecin sanatçılarımızda yaşattığı duygu ve değişimin izlerini süreceğiz. Hub Design kurucusu Gülşah Özperçin ile kısa süreci değerlendirdik...
- Hub Design’in başlattığı Covid-19 temalı online serginiz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Serginin ismi, ‘Stream (Akış)’... Sosyal mesafe ve karantina altında olmanın, zamanımızı değerlendirme şeklimize olan etkisi ve içe dönük yaşam biçimimizin sanatçıyı günlük hayatın gerekliliklerinden kopararak tam anlamıyla akış içinde üretim yapmasını zorlaması, sergi yapmaya karar vermemizde önemli rol oynadı. Artsy dijital sanat platformunda yayına açılan online sergimiz, 23 Mayıs Cumartesi gününe kadar sanatseverler ile buluşacak. Sergide 18 sanatçı, toplam 29 eser ile yer alıyor. Sanatseverler
Klinik Psikolog Dr. Şeniz Ünal, ilk kitabı ‘İçimizdeki İnsanlar’da hepimizin içindeki insanlara farklı bir ışık tutuyor. Herbirimizin mutlaka kendisinden parçalar bulabileceği kitapta, teorik bilgilerin yanı sıra Ünal’ın 9 danışanının kişisel deneyimleri ve dönüşümleri anlatılıyor.
- Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Sizi bu yolcuğa sürükleyen itici güç ne oldu?
Ben psikoloji yolculuğuma klasik üniversite lisans eğitimiyle başlamadım. 20’li yaşlarımın sonunda, kendi yolumu ararken, girdiğim kişisel gelişim yolculuğu, 20 sene sonra beni doktoralı klinik psikolog, psikoterapist yaptı. Entelektüel birikimlerimi, kişisel ve profesyonel deneyimlerimi aktarmayı düşündüm ve kitap ortaya çıktı. Birkaç başlıkta kitabı yazmamdaki nedenleri toparlamam gerekirse…
Bu kitabı yazmamdaki amaçların birincisi regresyon terapisinin nasıl bir terapi olduğunu ve diğer terapi modelleriyle hangi noktalarda kesiştiğini insanlara anlatmak. Hiç kolay bir yöntem değil, iyi yapılması gerekiyor, ciddi deneyim ve eğitim istiyor. İnsan psikolojisini yine
‘Otobanda Kaybolanlar’ adlı ilk kitabıyla okurların hafızasında yer edinen Fırat Uran, bu kez ‘Kara Köpek’le okurlarını farklı bir deneyiminle yüzleştiriyor. Bu kez, çocukluk anılarından travmalara, aile yaralarından spiritüelliğe, Rüya Sineması’ndan Kadıköy’e uzanan bir yolculuk bizi bekliyor.
Fırat Uran’ın Sola Unitas Yayınları ile piyasaya çıkan 2’nci kitabı ‘Kara Köpek’in anlatımları sanatçı Ece Cangüden’in illüstrasyonları ile destekleniyor, Duru Ekşioğlu’nun tipografileri ile okuyucuların hayal dünyası şekilleniyor.
- Fırat Uran kimdir biraz kendinizden bahseder misiniz?
Birinci ruhunu yaşayan biriyim. Bir başkasına göre de Dünyalıların bir sözcüsü, onların dilini de bilen, ötekilerin dilinden de anlayan... Bahçeşehir Üniversitesi’nde Hukuk Bölümü(nü bitirdikten sonra avukatlık ruhsatımı alıp Los Angeles’a taşındım. UCLA Üniversitesi’nde film yapımı ve yazarlık üzerine beş tane ‘Extension’ programı bitirdikten sonra bir süre New York’ta yaşadım. Geri döndüğümde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Fikri Mülkiyet Hukuku üzerine yüksek lisans yapıp mezun oldum. An itibariyle İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sinema TV yüksek lisansımı bitirmek üzereyim.
- Kitap yazmaya
Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid 19'un, pandemi olarak ilan edilmesinin ardından, sebep olan yeni corona virüs için ülkemizde de önlemler artmaya devam ediliyor. Yapılan açıklamalara bakıldığında ülkemizde, kişiden kişiye yayılımın düşük sayıda gerçekleşmesi, sağlık sektörümüz için de çok önemli.
Son günlerde koruma amaçlı alınan dezenfekte malzemeleri için yaşanılan karışıklık, piyasada farklı içerikte üretilen malzemelerin çokluğu vatandaşlarımızın bu konuda nelere dikkat etmesinin gerekliliğini de ortaya çıkardı. Bu konuda Dr. Özcan Özgül ile konuştuk...
- Virüsün eller ile taşındığını biliyoruz, bu konuda bize bilgi verir misiniz?
Her ne kadar damlacık yolu ile de bulaşabiliyor olsa, özellikle Covid 19 etkeni virüsün eller ile taşınması belirleyicidir. Hastalığın oluşması özellikle ellerimiz ile virüsün, ağız, burun ve gözlere götürülmesi sonucu gerçekleşir. Doğru el yıkamanın yanı sıra alacağımız dezenfekte malzemesi ile bu bölgelerin