Vizyona giremeyen filmler, yapılamayan festivallere rağmen pandemi döneminde “şov devam ediyor”, 93. Akademi Ödülleri bugün sabaha karşı dağıtılıyor. Neyse ki, yapımcılarından biri her şarta uyum sağlayan ve “Contagion”ı 2011’de yönettiği için sinemanın virüs uzmanı ilan edilen Steven Soderbergh
Normallikten söz edilemeyen bir yılın ardından Akademi Ödülleri’nde de işler değişti. Malum, büyük bütçeli filmler salonlarda izleyiciyle buluşamadı (“Tenet”in ısrarı şu andan bakınca ne kadar isabetsiz kaçıyor).
Film profesyonelleri Berlin, Sundance gibi büyük festivalleri ekran başından takip etti. Yeni Bond filmi “No Time to Die”ın erteleme haberi, demirbaş haline geldi. Salonlar kapandığı için dijital platformlar tek seçeneğe dönüştü. İşte bu şartlarda, iki ay gecikmeli olarak dağıtılacak 93. Akademi Ödülleri, bu akşam sahiplerini buluyor.
Elinden her iş gelen yönetmen
Aralık ayında bu yılki ödüllerin yapımcısı olarak açıklanan Steven Soderbergh, neyse ki kariyeri sürprizlerle dolu; iPhone ile film çekmekten (“Unsane”) tutun da “Oceans” serisi gibi gişe canavarları yaratmaya, elinden her iş gelen bir yönetmen. Tabii salgının başında yeniden gündeme gelip defalarca izlenen virüs distopyası “Contagion”ı (2011) çektiğini de unutmamak lazım. Ödül töreni için de salgın konusunda öngörülü Soderbergh’den daha uygununu bulmak zordu açıkçası. Soderbergh, törende “Zoom’a hayır” politikasını esnetmek zorunda kaldı, ödüller Union Tren İstasyonu’nda ve Kodak Theatre’da adaylar, ödülü sunacak isimler ve ‘artı bir’lerinden oluşan küçük bir toplulukla dağıtılacak, bir de Londra’da bir bağlantı noktası olacak. Tabii törene televizyon ekranlarının önünde izleyici olarak milyonlar da katılacak ama beklenen ‘az sayıda milyonlar’: Altın Küre ve BAFTA’ların izlenme oranlarından bu yılın Akademi tarihinin en az izlenen töreni olacağı tahmin ediliyor. Soderbergh’in bu olası başarısızlığı kişisel alması mümkün değil. Çünkü 93. Akademi Ödülleri de bu yılki çoğu şey gibi tatsız ve idareten dağıtılıyor gibi bir hava var açıkçası.
Kendilerini gösterme fırsatı yakalayanlar
Belki bu tatsız tablonun en güzel yanı, sektörün büyük oyuncuları kenara çekildiğinde kendilerini gösterme fırsatı yakalayan isimler. En İyi Film ve En İyi Yönetmen gibi dallarında favori gözüken “Nomadland” ve yönetmeni Chloe Zhao mesela. Açılışını bu yılın fiziksel düzenlenebilen biricik festivali Venedik’te yapan ve buradan Altın Aslan ile dönen filmin sezonun ödül şampiyonu olması bekleniyordu, sürpriz olmadı. Frances McDormand’ın canlandırdığı Fern’in eşini ve işini kaybettikten sonra karavanıyla yollara düştüğü ve bizi Amerikana’nın bitkin ve gezgin topluluklarıyla tanıştırdığı film, güçlü bir kadının etkileyici portresiyle Zhao’ya Oscar tarihinin Kathryn Bigelow’dan sonra ikinci kadın yönetmen Oscar’ını getirebilir.
“Geç olsun güç olmasın” denemeyecek bu ayrımcı tablo, yıllardır Oscar’lar çok erkek ve çok beyaz eleştirileri sonrasında değişmeye başladı malum. Geçen yılın “Parazit” sürprizi, yani İngilizce olmayan bir filmin ilk kez En İyi Film dalında Oscar alması, Akademi’nin üyelerindeki temsiliyet, değişimin sonucu olarak görüldü ve Akademi filmin yönetmeni Bong Joon Ho’nun ifadesiyle “Altyazıların birkaç cm’lik engelini” aşabildi. Zhao’nun bu yılki olası zaferi de Oscar’ların beyaz ve erkek egemenliğinden daha da uzaklaştığı konusundaki fikri pekiştirebilir.
Hollywood gerçekten değişti mi?
Oscar adayları açıklandığında 10 dalla bu yılın adaylık rekorunu kıran “Mank”i anmıyorsak, teknik dallar dışında şansı zayıf olduğu için. David Fincher’in dijital platform için çektiği ve “Yurttaş Kane”in perde arkasına baktığı film, BAFTA’larda adaylık rekorunda kaldı. Akademi Ödülleri’nde de bu tarih tekerrür edecek gibi gözüküyor.
Özetle, temsiliyet tablosu göğüs kabartıcı. Yıllarca kadınlara, siyahlara, Asyalılara güvenmeyen; rol, bütçe ve yaratım imkanı vermeyen Hollywood gerçekten değişti mi? Bu sorunun yanıtını vermek için erken. Eğer Steven Spielberg “West Side Story”yle, Wes Anderson “The French Dispatch”le, Denis Villeneuve “Dune”la planlandığı gibi bu sezonda gösterime çıksaydı, Hollywood’un temsiliyet tablosu buna benzeyecek miydi?
İki önemli eşik aşılacak
Temsiliyetle ilgili iç açıcı resim, oyuncu dallarında da bekleniyor. Frances McDormand’ın En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ı cepte gibi (tebrikler) ama En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalının gözdesi “Minari”yle aday olan Yuh-Jung Youn, eğer beklendiği gibi ödüle uzanırsa temsiliyet bakımından iki önemli eşik aşılacak: Oscar tarihinde oyunculuk dalında Oscar alan ilk Koreli oyuncu ve bu dalda ödül kazanan ikinci Asyalı kadın oyuncu unvanı Youn’un olacak. Benzer bir durum En İyi Erkek Oyuncu dalının “The Father”la aday olan Anthony Hopkins ile yarışan diğer önemli adayı Riz Ahmed (“Sound of Metal”) için de geçerli. Ahmed, ödüle uzanırsa bu dalda ödül alan ilk Müslüman aktör olarak anılacak.
En ilginç Oscar detayı
Yılın en ilginç Oscar detayıyla noktayı koyalım. Sacha Baron Cohen’in ünlü karakterinin ikinci macerasının ismi Oscar tarihinin en uzunu: Borat Subsequent Moviefilm: Delivery of Prodigious Bribe to American Regime for Make Benefit Once Glorious Nation of Kazakhstan. Şöyle çevrilebilir: Borat Devam Filmi: Bir Dönemin Şanlı Kazakistan Ulusunun Menfaati Uğruna Amerikan Rejimine Devasa Bir Rüşvet Verilmesi...