Celine Sciamma’nın bu yılki Berlin Film Festivali’nde yarışan ve dokuz yaşında bir kız çocuğunu merkeze alan “Küçük Anne”, yas ve aile dinamikleri üzerine bir cevher
Fransız sinemacı Celine Sciamma, 2019 tarihli “Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi”yle o yılın sinema olaylarından birine imza atmıştı. İki kadın arasında yeşeren bir aşkı konu alan “Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi”nin ardından bir sonraki projesinin ne olacağı merak konusuydu. Pandemi döneminde iki küçük kızın Sciamma’nın yeni filmi için seçildiği haberi, bir çocuk filmi çekeceğine işaret oldu. Filmini pandemi süresinde tamamlayan Sciamma, bu yılki Berlin Film Festivali’nde yarışan ve haksız bir şekilde Berlin’den ödülsüz dönen “Petite Maman / Küçük Anne”de, çocuklar üzerinden yas ve aile dinamiklerine dair bir cevher sunuyor.
Minimalist bir dünya
Filmde, anneannesini kaybeden dokuz yaşındaki Nelly, babasıyla anneannesinin bir ormanın içindeki evini boşaltmaya gidiyor. Annesi Marion ortadan kaybolan Nelly, ormanda kendi yaşında ve kendisine çok benzeyen Marion adlı bir kız çocuğuyla arkadaş oluyor.
Sciamma, çocukların dünyasına naif bir yerden yaklaşan, minimalist bir sinema örneği sunuyor. Film, ne kadar basit ve anlatım araçlarını sınırlı kullanıyor gözükse de yas ve kayıp üzerine gitgide derinleşen bir yapıt. İzleyicide bıraktığı his, uzun süre akılda kalan “Küçük Anne”, Sciamma’nın masalsı bir yönü de olan bu yas filminden bir önce çektiği dönem filmine ne kadar hünerli bir anlatıcı olduğuna işaret ediyor. Filmde Nelly ve küçük Marion’u canlandıran kız kardeşler Joséphine Sanz ve Gabrielle Sanz’da Sciamma’nın yakaladığı çocuk oyuncu performansı ise son yılların en iyilerinden.
Siyahlara yönelik şiddetin tarihi
Jordan Peele, “Get Out / Kapan” ve “Us / Biz” gibi korku filmleriyle ırkçılık, sınıf farkı gibi önemli sosyal konuları korku türünün zeminine yerleştirdi ve ana akım sinema içerisinde kendisine saygın bir yer edindi. Yapımcı koltuğuna oturup senaristlerinden biri olduğu “Candyman / Şeker Adamın Laneti”nde de bu yolda ilerlemeye devam ediyor. Clive Baker’ın hikâyesinden uyarlanan 1992 yapımı “Candyman”in devamı niteliğindeki “Şeker Adamın Laneti”, siyahların tarih boyu gördüğü zulmü, George Floyd’un polis tarafından katledilmesi gibi güncel olaylara getiren bir metne sahip.
Genç bir sanatçı olan Anthony, kız arkadaşıyla eskiden toplu konutların olduğu ve kentsel dönüşüme uğramış Cabrini Green’de yaşamaktadır. Anthony, kariyerine bir tıkanma dönemindedir ve sanatında yenilik peşindedir. Aynaya bakarak beş kez adı söylendiğinde belirip insanları öldüren Şeker Adam’la ilgili şehir efsanesi ilgisini çeker. Polis tarafından haksız yere öldürülen bir Cabrini Green sakinin Şeker Adam olarak belirdiğini duyan Anthony, konuyla ilgili bir sanat eseri hazırlar. Bu, bitmiş lanetin yeniden ortaya çıkmasına vesile olacaktır.
“Little Woods”un yönetmeni Nia DaCosta’nın imzasını taşıyan “Şeker Adamın Laneti”, Jordan Peele’in korku türüne örtülü veya açık travmaları yerleştiren tarzı için sağlam bir zemin sunuyor. Siyahların kurban olma tarihini arka plana yerleştiren film, yakın dönemin en zekice korkularından biri.