Sürgün günlerinde aşk

21 Aralık 2013

1960’lar Türkiye’sinde önce sınıfsal sonra siyasi engellere takılan bir aşk hikayesini anlatan “Sürgün”, dram türünde bir yapım

Gazeteci Rıdvan Akar’ın eserinden uyarlanan “Sürgün”, 1960’larda Büyükada’da başlayan; farklı sınıf ve dinlerden iki sevgilinin aşk hikayesi... Fabrika sahibi zengin Rum Stavro’nun kızı Eleni ve faytoncunun oğlu Sedat, çocukluklarından beri birbirlerini severler ve üniversite yıllarında evlenmeye karar verirler. Stavro biricik kızını parasız Sedat’a vermek istemez. Derken 1964 yılındaki Kıbrıs krizi patlak verir ve Türkiye’de yaşayan Rumlar sürgüne zorlanır. Stavro da maddi varlıklarını kaybeden ve ülkesinden kopmak zorunda kalan binlerce Rumdan biridir. Stavro ve ailesinin Yunanistan’a gitmek zorunda kalması âşıkların önünde yeni bir engel olur.
“Romantik Komedi 2” filmini yöneten reklam yönetmeni Erol Özlevi’nin imzasını taşıyan filmde tempo ve odak problemleri bulunuyor. Yeşilçam tarzı bir kavuşamayan âşıklar filmi olarak başlayan yapım, ortasından itibaren âşıkları unutup Stavro’nun dramına yakından bakmaya başlıyor. Derken filmin dramatik etki yaratması beklenen finaline aceleyle ilerleyip hedeflenen etkiden uzak bir şekilde sonlanıyor.

Ka

Yazının Devamı

YILIN ÖDÜLLÜ FiLMLERi

20 Aralık 2013

2013’ün sonuna yaklaştığımız bugünlerde bu yıl önemli festivallerde ödül kazanmış dünya sineması örneklerinden bir derleme yaptık

Oscar ödüllü Bosnalı yönetmen Danis Tanovic’in “Bir Hurdacının Hayatı/Epizoda u zivotu beraca zeljeza” adlı filmi bu yılki Berlin Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü ve erkek oyuncu ödüllerini kazanmıştı. Düşük yapan karısını ameliyat ettiremeyen adamın konu alındığı dram filminden yola çıkarak, hazır yıl biterken bu yıl önemli festivallerde ödül kazanmış dünya sineması örneklerinden bir seçki hazırladık.

“Like Father, Like Son” (2013)

Japon sinemasının önemli isimlerinden Hirokazu Koreeda, dramatik bir öykü anlattığı filminde bir baba oğul hikayesine odaklanıyor. Kendisine karakter olarak benzetemediği ve duygusal bulduğu oğlunun hastanede doğumda karıştırıldığını öğrenen baba, tanımadığı gerçek oğluna sahip çıkmaya çalışıyor. Özellikle anne karakterinin zarafetiyle dikkat çeken film, “Like Father, Like Son” gibi aile dramlarını seven Steven Spielberg başkanlığındaki Cannes jürisinden, Jüri Ödülü aldı.

“Miss Violence” (2013)

Alexandros Avranas’ın yönettiği Yunan filmi “Miss Violence”, Venedik Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ve En İyi

Yazının Devamı

Orta Dünya’da yolculuk devam ediyor

14 Aralık 2013

Peter Jackson’ın üç filme böldüğü “Hobbit”in ikinci filminde Bilbo ve cüceler Yalnız Dağ’a yaptıkları yolculuğa devam ediyorlar

Yüzüklerin Efendisi”nin yönetmeni Peter Jackson, J.R.R. Tolkien’in diğer önemli eseri “Hobbit”i ticari bir kararla birer yıl arayla gösterime girecek üç filme bölmüştü. Şimdi bu filmlerin “Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları/The Hobbit: The Desolation of Smaug” adlı ikincisi karşımızda.
Ejderha Smaug’un ele geçirdiği evleri Yalnız Dağ’ı geri kalmak için harekete geçen Prens Thorin Meşekalkan ve cücelerle yol arkadaşları hobbit Bilbo, ikinci filmde orman elfleri tarafından esir alınıp kaçmayı başarıyorlar. Diğer yandan Gri Büyücü Gandalf’ın “Yüzüklerin Efendisi”ndeki olaylara zemin hazırlayan karanlık bir gücün yükselişiyle ilgili endişeleri artıyor. Thorin ve yol arkadaşlarının peşinde bir kez daha orklar var. Filmin ikinci yarısında Jackson’ın üzerinde çok çalıştığı belli olan ve en büyük kozu ejderha Smaug’la da karşılaşıyoruz.

Görkemli sahneler zayıflıkları unutturuyor
İlk filmi Thorin ve cücelerin trajik hikayesini anlatıp onları tanıtmaya ayıran Jackson, ikinci filmde daha tempolu bir yapım sunuyor sunmasına ama önemli bölümlerin büyük

Yazının Devamı

Altın Koza ödüllü film

7 Aralık 2013

İstanbul’dan Yozgat’a giden iki müzisyenin hikayesini konu alan “Yozgat Blues”, mizahtan güç alan bir film

Filmin başrollerini Ayça Damgacı ve Ercan Kesal paylaşıyor.

İlk filmi “Uzak İhtimal”le Türkiye sinemasının yeni neslinin parlak isimleri arasına giren Mahmut Fazıl Coşkun, “Yozgat Blues”la detaylara hakim yönetimini yine sergiliyor ve filmografisine başarılı bir ikinci film ekliyor.
İstanbul’da yaşayan müzisyen Yavuz, bir teklif üzerine şarkıcılık yapmak için Yozgat’a gider. Yol arkadaşı ders verdiği kurstan öğrencisi Neşe’dir. Taşraya aynı derecede uyum sağlayamayan Yavuz ve Neşe Yozgat’ta ilgi görmeyen bir programa başlarlar. Neşe burada adım adım yeni bir hayat inşa ederken, Yavuz için aynı şeyi söylenemez.

Hüzün ve mizah bir arada

Yazının Devamı

KANUN KAÇAĞI AŞIKLAR

6 Aralık 2013

Bu hafta gösterime giren filmlerden “Ölümsüz Aşk / Ain’t Them Bodies Saints”, özellikle 1970’ler Yeni Hollywood’unun gözdelerinden kanun kaçağı aşıklara yeni bir örnek sunuyor. Filmin çifti Bob ve Ruth’un banka soygununun ardından girdikleri silahlı çatışmada Ruth bir polisi vuruyor, suçu Bob üstleniyor. David Lowery’in ilk filmi “Ölümsüz Aşk”tan yola çıkarak sinemanın kanun kaçağı aşıklarına göz attık

BONNIE VE CLYDE Bonnie & Clyde (1967)

Büyük Buhran döneminin ünlü kanun kaçakları Clyde Barrow ve Bonnie Parker’ın hikayesi Yeni Hollywood dönemini başlatan film kabul ediliyor. Yapım öncesi ve sonrası dönemde çok sorunlu bir sürecin ardından Arthur Penn yönetmenliğinde izleyici karşısına çıkan film, Hollywood’u değiştiren dönemi başlattı. Clyde’ı Warren Beatty’nin Bonnie’yi ise Faye Dunaway canlandırıyordu. Film dönemin isyankar politik hareketleri içinde sembol bir yer edindi.

BALAYI KATİLLERİ The Honeymoon Killers (1969)

Gösterildiği dönemde herkesin burun kıvırdığı, zamanla kültleşen bir kanun kaçağı aşıklar filmi. 1940’larda pek çok kadını öldüren bir çiftten yola çıkan film, bir hemşire ve kadınlara yanaşıp onları dolandırıp, öldüren erkek arkadaşını konu

Yazının Devamı

İyilere yer yok

30 Kasım 2013

“İhtiyarlara Yer Yok”un yazarı Cormac McCarthy’nin ilk senaryosu, avcıların avlandığı acımasız bir dünya tasvir ediyor etmesine ama ya gerisi?

Danışman/The Counselor”, kült yazar Cormac McCarthy’nin ilk senaryosu olması nedeniyle yapım aşamasından itibaren sinema dünyasında heyecanla beklenen bir yapım olageldi. Fassbender, Bardem, Diaz ve Cruz’lu oyuncu kadrosu ve elbette Ridley Scott’ın yönetmenliği üstlenmesi de beklentilerin tavan yapmasına vesile oldu.
“Danışman” diye anılan ve filmin başında masum Laura ile nişanlanan bir avukat,
hırsa kapılıp gece kulübü sahibi/yeraltı dünyası insanı Reiner ve Westray adlı karanlık bir figürle büyük
bir uyuşturucu işine girer. Reiner’ın çitalar besleyen, kendisi de çitaya benzeyen kız arkadaşı Malkina bu lanetli uyuşturucu kaçakçılığından kâr elde etmeye çalışır ve işler herkes için sarpa sarar.

Müthiş kadronun vakit kaybı

Yazının Devamı

NEIL JORDAN’IN HiKAYESi

29 Kasım 2013

İrlanda’dan çıkan en ünlü yönetmen Neil Jordan’ın yeni filmi “Byzantium”da iki kadın vampirin hikayesini izleyeceğiz. Bu filmin vizyona girmesi vesilesiyle yönetmenin kariyerinin köşe taşlarına göz atalım

KURTLAR SOFRASIThe Company of Wolves (1984)

Neil Jordan’ın dikkat çektiği film, ikinci uzun metrajlı yapıtı “The Company of Wolves” oldu. Gotik korku türündeki, izleyenlerin rahatsız edici sıfatını da ekleyebilecekleri film, Angela Carter’ın aynı adlı kısa hikayesinden
Carter ile Jordan tarafından uyarlandı. Film, kurt adamlarla ilgili folk hikayelerinden oluşuyordu.

AĞLATAN OYUNThe Crying Game (1992)

1990’ların “sonunu sakın söylemeyin” uya-rılı filmi, IRA tarafından kaçırılan bir askere, örgüt üyelerinden birinin karısını korumak için söz vermesiyle başlıyor. Başta dönemin politik atmosferi nedeniyle İngiliz basınının uzak durduğu film, ABD’de Miramax’in zekice tanıtım kampanyasıyla büyük başarı gösterdi. 6 dalda Akademi Ödülü adayı olup, Jordan’a senaryo Oscar’ı getirdi.

VAMPiRLE GÖRÜŞMEInterview With the Vampire: The Vampire Chronicles (1994)

Jordan, “Crying Game”den sonraki filmi “Vampirle Görüşme”de başrolleri dönemin iki poster çocuğu Tom Cruise v

Yazının Devamı

İsyana hazır mıyız?

23 Kasım 2013

İlki dünya çapında bir fenomene dönüşmüş olan “Açlık Oyunları”nın ikinci filmi zamanını karakterleri geliştirmek ve büyük isyanı konu alacak son iki filme hazırlanmak için kullanıyor

Suzanne Collins’in popüler gençlik romanlarından uyarlanan “Açlık Oyunları”, geçen yıl gösterime girdiğinde elde ettiği yaklaşık 700 milyon dolarlık hasılatla, “Harry Potter” ve “Alacakaranlık”tan boşalan yeni fenomen gençlik serisi tahtına kuruldu. Gişede başarılı olan çoğu fenomen filmlerden farklı olarak politik metni, distopik arka planıyla alkış alan, eleştirmenler ve izleyicileri ortak bir beğenide buluşturan bir filmdi.
Bir yıl sonra gelen ikinci film “Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak / The Hunger Games: Catching Fire”da Oscar’lı başrol oyuncusu Jennifer Lawrence’ın canlandırdığı Katniss’i takip etmeye devam ediyoruz. İlk filmde fakir madenci bölgesi 12’den seçilen ve bütün engellere rağmen başkentin halkları korkutma yöntemi “açlık oyunları”nı Peeta adlı gençle birlikte kazanan Katniss, ikinci filmin başında bütün bölgeleri gezdiği bir zafer turuna çıkar. Bu turda, başkent tarafından baskıya, fakirliğe mahkum edilen bütün bölgelerde isyanlar çıktığını, kendisinin de bu isyanların

Yazının Devamı