Arap Baharı’nın makas değiştirmesi, demokrasinin yerini “güvenlik” arayışlarının alması komşumuz Irak ve Suriye’de de güvenliğin ve siyasi tablonun değişmesine yol açtı. Irak ön plana çıkarken, Suriye gittikçe gözden düşmeye başladı. Önümüzdeki yıl muhtemelen Irak’ı daha fazla, Suriye’yi ise daha az konuşacağız.
Önce Irak, sonra Suriye
İran, Arap dünyası ve Batı mesaisinin çoğunu şimdiden Irak’a harcamaya başladı. Bunun birden fazla nedeni var. Irak, Sünni Şii karşılaşmasının en sıcak cephe hattı durumunda. Kazanan sadece Irak’ın değil, başta Körfez olmak üzere bölge siyasetinin geleceğinde de etkili olacak.
Elbette, Irak’ın yoğun ilgiyi hak etmesinde petrolün önemli bir yeri var. Şimdilik fiyatlar düşmüş, nakil IŞİD yüzünden tehlikeye girmiş olsa bile...
ABD’nin 1990’ların başında başlayan Irak macerası, bir anlamada bu ülkeyi “itibar cephesi” haline getirdi. Görünen o ki askeri, politik beceriksizlik ve bölgede güvenirliliği kaybetme kaygısı, Irak’ı öncelemesine yol açıyor.
Son olarak, El Kaide’nin mirasçısı olarak görülen ve Batı’yı hedef alan IŞİD’in sadece askeri değil, ideolojik olarak da yenilmesi ya da en azından dönüşmeye zorlanarak “sisteme” entegre
Türkiye önemli bir ülke, arsa değeri de oldukça yüksek. Böyle olmakla birlikte dünyanın Türkiye’nin etrafında dönmediğini de unutmamak gerekiyor. Coğrafi olarak uzak da olsa, dünyanın farklı yerlerinde de önemli ekonomik, politik, güvenlik sorunları yaşanıyor. Bunların dip dalgaları farklı biçimlerde de olsa Türkiye’yi de etkiliyor etkileyecek.
Doğal olarak, etkilerini derinden hissettiğimiz gelişmeler hemen yanı başımızdakiler. Yeni yılda da durum değişmeyecek. Bu çerçevede bir dizi olaydan ikisi dikkatle izlenmeyi hak ediyor. Geçen yılın en büyük sürprizlerinden Ukrayna’da başlayan krizin Rusya’yı içine alması, diğeri IŞİD’in coğrafi olarak ete kemiğe bürünmesi.
Yanı başımız arbede
Önümüzdeki yılda gündemi işgal edecek konuların başında Rusya-Batı ilişkilerinin geleceğini söylemek abartılı bir tahmin olmaz. Özellikle de yaptırımların ve düşen petrol fiyatlarının gölgesinde şekillenen Rusya’nın iç ve dış politikasını.
Batı’yı, sokakları harekete geçirerek rejimi alaşağı etmeye girişmek ve bu amaçla da “örtülü operasyon” yapmakla suçlayan Rusya, tepkisinin dozunu artırıyor. Mücadelenin sıklet merkezini, nükleer ve konvansiyonel tehdit algısını
Yılın son günlerinde PKK ile Hüda-Par taraftarları Cizre’de çatıştı ve üç kişi hayatını kaybetti. Olay hiç de sürpriz değildi. Muhtemel gelişmelerin ilk ipuçlarına 6-8 Ekim tarihlerinde şahit olmuştuk. Nitekim hükümet de aynı fikirde olmalı ki sürekli güvenlik konusuna vurgu yaptı ve yapıyor.
Cizre olaylarını mercek altına aldığımızda çeşitli nedenler sıralayabiliriz. Şehrin stratejik konumu, Suriye iç savaşının bölge üzerindeki yansımaları. PKK’nın hükümetle yürüttüğü görüşmelerde “erken iktidar” heyecanına kapılması ve ideolojik farklılıklara tahammülsüzlüğü. Müzakere sürecinde siyasi karar alıcıların endişeleri, mülki amir ve güvenlik bürokrasinin tutumu. Son olarak, Kürtler arası siyasi, ideolojik ve sosyal tarihsel ayrışma.
Çatışma yerel mi?
Cizre olayları iki grup arası basit bir çatışma olarak görülemez. Daha büyük bir stratejinin yerel yansımasıdır. Öte yandan, şehrin tarihi, coğrafyası, ekonomisi, sosyal, etnik ve dini yapısı anlaşılmadan hadiseleri analiz etmek de mümkün olmaz. Mevcut haliyle Cizre, elinde bulundurana stratejik üstünlük sağlayacak bir konumda. Bu nedenle de otorite olmak isteyenlerin amansız mücadelesine sahne olmaya devam edecektir.
Suriye
Yeni yıla girerken, IŞİD’le koalisyon arasındaki savaş iki farklı cephede sürüyor. Birinci cepheyi hava saldırıları, heyecan verici sonuçları olmayan küçük çaplı sıcak çatışmalar ve terör saldırıları oluşturuyor. Diğer cephe ise propaganda alanında açıldı. Gazeteler, televizyonlar ile internette.
Sanal âlem savaşları
IŞİD, hedef kitleleri “İslam” adına savaştığına, kendisinin güçlü, düşmanlarının çaresiz ve İslam düşmanı olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Koalisyon ise kamuoyunu IŞİD’in “radikal, cihatçı, barbar, özellikle de kadın ve medeniyet düşmanı” olduğuna ikna etmek için propagandasını sürdürüyor.
Koalisyon havadan saldırılarını sürdürürken, karada yerel unsurları eğitip savaştırmaya çalışıyor. Açıklamalara göre üç ayda binden fazla IŞİD militanı öldü. Ancak söz konusu veri böylesine geniş bir cephede devam eden asimetrik bir savaşta hiç de heyecan verici değil. Çünkü bu rakamlarla IŞİD gibi bir harekete stratejik ölçekte hasar vermek mümkün değil.
Önümüzdeki yıl
Sadece Türkiye’de değil dünyada da ilginç gelişmeler oluyor. Güvenlik alanında olanlar dikkat çekici. Rusya kendisine ekonomik savaş ilan edildiği iddiasında. Yine de klasik yöntemlerle Kırım’ı ilhak etmekten geri durmuyor.
Öte yandan, Kuzey Kore’nin başı dertte. Özel bir şirkete yapılan siber saldırının faili ilan edildi. ABD henüz hukuk normları ve kuralları oluşmamış “sanal cepheden” saldırıya geçeceğini bildirdi. K. Kore panikte.
Güneyimizde IŞİD klasik terörizmden gerillaya ve konvansiyonel savaşa kadar farklı biçimde varlık gösteriyor. Devletimsi yapısıyla geniş bir sahayı kontrol ederken, küresel tehdit ve kaygı nedeni olmayı sürdürüyor. Pakistan’da okula yapılan terör saldırısı ise hâlâ akıllarda.
Afrika’da ebola salgını ciddi bir sorun. İklim değişikliği, kıtlık, küresel ısınma, azalan su kaynakları bir diğer konu. Gıda güvenliği, sınır tanımayan çevresel sorunlar tehdit olmayı sürdürüyor. İç savaşlar, ekonomik krizler kitlesel göçlere neden olurken, mülteci sorunu birçok ülkenin öncelikli derdi.
Devletler eski alışkanlıklarıyla kara, deniz ve hava sınırlarını korumaya çalışıyor. Ya da askeri operasyonları robotlaştırmak için avuç dolusu para harcıyor.
Dertler
Politik hedefleri gerçekleştirme yöntemi olarak terörizm her geçen gün gündemde daha fazla yer buluyor. Avustralya’dan Pakistan’a, Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Afrika’ya terör saldırıları sıradan olaylar haline geldi. Dini, etnik, mezhepsel nedenlerin yanı sıra, küreselleşme, teknolojik gelişmeler, medya ve iletişim, terörizmi cazip bir strateji haline getirdi.
Kolay ve etkili hedef
Pakistan’da gerçekleşen okul baskınıyla, çoğu çocuk 141 kişi hayatını kaybetti. Terör çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Küçük yaşta öğrencilerin kurban seçildiği saldırı, teröristlerin hedeflerini sınırlayıcı ahlak ilkelerinden gittikçe uzaklaştıklarını da gösteriyor. Özellikle de çocuk ve kadınları hedef seçerek.
Elbette bu saldırı ilk değil ve son da olmayacak. Geçmişte teröristler Türkiye’de de çocuk ve kadınları kurban seçtiler. Beslan/Rusya’da üç yüz çocuğun hayatını kaybettiği okul saldırısı hafızalarda ve Pakistan saldırısı da unutulacak gibi değil.
Okullar ve çocuklar teröristler tarafından bilinçli şekilde hedef alınıyor. Teröristlerin en basitinden amacı, kitleleri psikolojik olarak etkileyebilecek ve çok sayıda insanın dikkatini çekecek bir “drama” sahnelemektir.
Türkiye “paralel” meseleleri tartışıyor. Dünya ise ABD’nin başını ağrıtan iki konuya odaklanmış durumda. Polis şiddeti ve istihbarat elde etmek için insanlık dışı yöntemlerin kullanılması.
ABD’nin istihbarat örgütlerinden CIA kötü şöhretine bir yenisini daha ekledi. 11 Eylül terör saldırısının ardından bilgi/veri elde etmek için şüphelilere “işkence” yaptığı ortaya çıktı. Senato İstihbarat Komitesi’nin raporu çok boyutlu bir tartışmayı da başlatmış oldu.
Senato bilgisayarından hırsızlık
Aslında hikâye biraz geriye gidiyor. CIA’nın raporu çalmak için, Senato İstihbarat Komitesi’nin bilgisayarlarına sızdığı açığa çıktı ve 1 Ağustos 2014 tarihli ABD medyasında yer aldı. CIA bu nedenle çok sert biçimde eleştirildi.
Senatör McCain mealen şunları söyledi. “Eğer bu iddialar (bilgisayara sızma) doğru ise, halkımız istihbarat örgütünün anayasal sorumluluklarını yerine getirdiğine ve eşkıya örgütü gibi davranmadığına nasıl emin olabilir?” Anlaşılan raporun çok ses getireceği aylar öncesinden tahmin edilmişti ve olası sürprizlere hazır olmak için “hırsızlığa” girişilmişti.
İran, karşı karşıya olduğu bazı olumsuzluklara rağmen, Ortadoğu’da krizleri avantaja çevirme yeteneklerini sergilemeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesi sadece Rusya’yı değil İran’ı da olumsuz etkilemeye devam ediyor. Ekonomisi bu metaların ihracatına bağlı olunca, siyasiler ülkenin geleceği için endişeleniyorlar. Ne de olsa devlet gelirlerinde azalışın olumsuz siyasi ve sosyal çıktıları olacaktır.
Birkaç yıl önce Arap Baharı’nın İran sokaklarını da teslim alacağı beklentisi hâkim iken şimdilerde bu tartışmalardan eser yok. Kaos önleme tecrübesi, siyasi kültürü, otoriter rejimi ve liderlerin kararlılığı sayesinde şimdilik sokağı bastırmayı başardı.
İran’ın talihinin döndüğü anlar
Libya, Mısır, Irak, Yemen ve Suriye’deki siyasi ve askeri gelişmelerin ardından Arap Baharı’nın “demokrasi ve özgürlük” yerine “güvenlik” sorunları ürettiğine hüküm verilmesi İran’ın işine yaradı. ABD, Avrupa ve bazı Körfez ülkelerinin bu kararı İran’ın pozisyonunun güçlendirdi. Özelliklede Sünni IŞİD’in küresel tehdit ilan edilmesi, Şii İran’ı “kötülerin iyisi” yapmaya yetti.
ABD’nin Irak’ta devlet inşa çabalarının fiyaskoyla sonuçlanması da İran’a yeni fırsatlar