Vücudun enerji üretebilmesi için oksijene ihtiyacı vardır. Beden enerjiyi kimyasal bir formda, çoğunlukla da ATP (adenosin tri fosfat) diye adlandırılan bir molekül halinde üretir ve depolar. ATP kullanıldığında, ısı enerjisine neden olur. Bu reaksiyon ATP’yi ADP’ye (adenosin di - fosfat) dönüştürür. Açığa çıkan enerji bedenin bütün kimyasal reaksiyonlarını beslemek amacıyla kullanılır. ATP otomobilinizin yakıtı gibi düşünülse de aslında ondan daha fazlasını yapar. Aynı zamanda aracınızı üretir/geliştirir, tamir eder ve ona yeni yakıt sağlar. İşte bu noktada beden enerji (ATP) üretmek için oksijene ihtiyaç duyar. Peki, beden oksijeni kullanarak enerjiyi nasıl üretir?
Oksijen akciğerlere nefes yoluyla taşınır ve orada kana nüfuz eder. Kırmızı kan hücreleri içinde bedenin her yerine taşınan oksijen dokuların içine salınır. Oksijen buradan hücrelerin teker teker içine girer ve mitokondri denilen minik enerji santrallerini bulur. Hücrenin mitokondrisinin içinde, oksijen elektron nakil zincirinin bir halkası haline gelir. Elektron nakil zinciri, montaj hattı gibi işlev gören bir grup kimyasaldan oluşur. Bu montaj hattının üzerinde, oksijen elektrik yükünün akıntı yönünde
Hastalıklar bedensel fonksiyonlarımızda bir şeylerin yanlış gittiği, vücutlarımız her zaman yaptığı işi yapmayı başaramadığı zamanlarda ortaya çıkar. Bedenimizin çalışma sistematiğini değiştirerek ona zarar verebilecek birçok şey vardır. Enfeksiyonlar, listenin başında yer alır. Vücuda bakteriler, virüsler ya da parazitler girdiği zaman bir enfeksiyon var demektir. Bunlar bedenin iş görme yeteneğini yavaşlatacak kadar geliştiklerinde oluşan durum ise, hastalıktır. Bedenin oksijen seviyesini artırarak enfeksiyona sebep olan çeşitli bakteri ve onların yol açtığı enfeksiyonlar ile mücadele edebiliriz.
Bakteriler, hayvan hücrelerinden daha küçük ve daha ilkel olan tek hücreli organizmalardır. Bakteriler ilkeldir. Çünkü daha az karmaşık bir DNA’ları vardır. Birçok bakteri vücutta doğal olarak bulunur. Bunlar bahçedeki otlar gibidir, nadiren sorun yaratırlar. Yeter ki aşırı çoğalmasınlar ya da olmamaları gereken bir yerde yetişmesinler. Bir diğer tür bakteriler, insanların içine her girişlerinde hastalığa neden olurlar. Bunlara patolojik bakteriler denir. Bakteriler, enerji sağlamak için oksijeni kullanıp kullanmadıklarına bağlı olarak farklı gruba ayrılırlar. Bazı bakteriler
Nefes alışı verişimizi sağlayan ana diyafram kasımızın dışında bir de onu destekleyen iki küçük diyafram kası daha vardır. Ancak bu iki küçük kastan pek bahsedilmez. Bunlardan biri pelvik diğeri de vokal diyafram kaslarıdır. Bu iki diyaframın da, nefese dâhil edilmesi ile tam bir nefesten bahsedilebilir.
Vokal diyafram kası boğaz, pelvik diyafram kası ise bedenin pelvik bölümündedir. Üç diyafram kası bedenimizde birbirine paralel olup yatay konumda bedenimizde yerleşmişlerdir. Pelvik diyafram bedenin aşağı konumundaki organların beden içindeki duruşunu destekleyerek işlevlerini kolayca gerçekleştirmelerini sağlar. Vokal diyafram ise sesin çıkmasında rol oynar. Nefes alış verişimiz derinleştiği ölçüde sesimizde derinleşip güzelleşecektir. Bu üç diyafram kası birbirine açılan sirküler kapılar olarak düşünebilir. Bir kapı açıldığında diğer kapılar da hareket etmeye başlar.
Karın kısmı çok sıkı olan kişilerin pelvik diyafram kasının kısa ve büzülmüş bir konumdadır ve bunun sonucu olarak derin nefes alamazlar. Bu da kişinin yaşamına endişeyi davet etmesi anlamına gelir. Ana diyafram kası, aşağıya doğru olan hareketini tamamlayamayınca vokal diyafram tüm görevi üstlenir ki
Kızılderililerin tanımladığı gibi diyafram kasımız, cennet ve dünya arasındaki sınırdır. Nefesin büyük bir kısmı bu kasımız tarafından gerçekleştirilir. Bu kas solunum kapasitemizi tam olarak kullanmamıza yardımcı olur. Ancak yine de pek çok insan nefes alırken diyaframını kullanmaz. Bunun yerine ikincil kaslar olarak bilinen boyun, çene ve sırt kasları kullanılır ki bunlar da tek başlarına tam bir nefese izin vermezler. Nefes alırken bu kasların kullanılması sırt ve solar pleksus bölgelerinde gerginliğe neden olur. Bu tür kısıtlanmış nefes alma şekline “göğüs nefesi” denir. Modern günlük yaşam biçimi ve yarattığı günlük stresler göğüslerinden nefes alan insan sayısını arttırmaktadır.
Göğüs nefesinde göğüs kafesi nefes alırken genişler ve akciğerlerin sadece üst kısmı hava ile dolar. Diyafram bölgesi ise sabit ve çoğu zaman çok gergin kalır. Gergin bir diyafram, bilinçli farkındalığımızdan stres ve endişe gibi istenmeyen duyguları engellemenin bir işaretidir. Bu nedenle gerçekten diyaframınızı kullanıp kullanmadığınızı öğrenmek önemlidir. Klinik testler diyafram nefesinin yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları ve kronik endişe gibi pek çok fiziksel ve zihinsel rahatsızlığın
Mevsim değişimleri her zaman değişimi çağrıştırmıştır. Bu dönemler bize büyümenin, gelişmenin, potansiyelimizin yeni boyutlarını keşfetmenin, hizmet etmeyen kısıtlı inanç ve davranışları terk edebilmenin fırsatlarını sunar. Bu da “Değişim ve Yeniden Doğuş” anlamına gelir. Tam, derin ve açık nefes ve açık nefes ile birleştireceğiniz meditasyon ile “Yeniden Doğmak” kolaylaşacaktır.
Nasıl mı?
Nefes planladığınız aksiyonları kolayca almanızı sağlayacak şekilde zihninizi sakinleştirir, daha huzurlu hale getirir. Tüm sorun ve sınırlamalardan kurtulduğunuzda, daha önce korku ve endişelerle meşgul olan muazzam bir enerjiyi serbest bırakırsınız. Nefes ile birlikte yapacağınız meditasyona devam ettiğiniz sürece bu hal “ kalıcı” hale gelecektir. Dingin ve huzurlu bir zihinle yaşamın her anını meditasyondaymış gibi farkında olarak yaşarsınız. Bu da hoşunuza gitmeyen deneyimlerin gerçek sebebini fark etme hali getirir. Böylelikle “değişim ve yeniden doğuş kolaydır” söylevinin doğruluğu da kanıtlanmış olur.
Kısaca gerçek sır “ Nefes” tir.
Bir kez nefes açıldığında yaşamda değişimi kabul etmek, gerçeğinize dönmek mümkün hale gelir. Bunun sebebi nefesin içinizdekiniifade
Yurt dışında yapılan araştırmalar sonucunda insanların solunum kapasitelerinin sadece %20 sini kullandıkları tespit edilmiştir. Solunum kapasitenizin sadece %20 sini kullanarak normal günlük aktivitelerinizi gerçekleştirdiğinizi düşünürseniz mevcut solunum kapasitenizi %50 arttırdığınızda neler olabileceğini artık siz tahmin edin.
Solunum sisteminin tamamının kullanılabilir olması için öncelikle nefes alıp vermenin arasında duraklamalar olmaksızın tam ve sürekli olarak gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca nefes, pubik bölgeden başlayıp göbek deliğinin üstüne kadar uzanan karın bölgesi, göğüs, gırtlak ve omuzları da kapsamalıdır. Solunumun tüm kas sistemini dâhil ettiğimizde bedendeki tüm enerji merkezleri de nefese dâhil olacaktır. Bir diğer önemli konu ise nefes verişin tamamen rahat ve gevşemiş bir şekilde olmasıdır. Ciğerlerden nefesi dışarı itmek ya da zorlamak için herhangi bir çaba harcanmamalıdır.
Nefes alış ağızdan ya da burundan olabilir. İki nefes alıp verme şeklinin de farklı etkileri vardır. Alt çakraları aktive etmek ( alt solunum sistemini açmak) için ağızdan, üst çakralara hitap etmek üzere ise burundan nefes alınır. Biz transformal nefeste önce ağız nefesi ile
Nefes alış şeklinizi değiştirdiğinizde yani nefes enerjisi ya da Prana değişime uğradıkça, yaşamınızda dramatik değişiklikler olacaktır. Kişinin nefes alış şeklinin bazı davranış kalıpları ve deneyimleri ile direk ilişkili olduğu hakkında bilgi edinmek isterseniz “Mutluluk Bir Nefes Ötesinde Olabilir – 2 “başlıklı yazıma göz atabilirsiniz. Evet, nefesin açılması ile bilinçaltındaki bastırılmış enerjilerin dönüşür ve bu da otomatik olarak kişinin davranışlarında değişiklik olarak kendini gösterir. Hücresel hafızadaki geçmiş travmalar ve acıların bulunduğu alanlara ulaşmamıza ve bunları daimi olarak iyileştirmemize izin veren güçlü, bağlantılı ve açık bir nefestir. Açık nefes sayesinde nefesin kısıtlanmış olduğu alanlara doğru nefes almaya devam ederken, hücresel düzeyde titreşimsel değişiklikler meydana gelir. Böylece acı veren hatıralar bu düzeyde silinmiş olur.
Peki açık nefes denilen şeye nasıl erişilir?
Mükemmel açık nefes bir dalga gibidir. Önce karın bölgesi kalkar, sonra göğüs bölgesi; sonra göğüs bölgesi alçalır, bunu karın bölgesi izler. Açık Nefeste tüm solunum sistemi kullanılmaktadır. Açık Nefes, nefes alıp vermeler tam olarak güçlü olmasa dahi aktivasyon
Nefesimiz yaşam enerjisidir. Beden için gereken tüm oksijeni sağlar, zihin-beden bağlantısını birleştirir ve derinleştirir. Nefes çalışması solunum sistemini açmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin stresi azaltmasına, farkındalığını yükseltmesine, duygusal travmalarını iyileştirmesine yardımcı olur. Hepinizin bildiği gibi sayısız nefes tekniği var. Ben, dünyanın en güçlü nefes tekniklerinden biri olan Transformal Nefes tekniğini uyguluyorum. Biz Transformal nefeste diyafram nefesi kullanırız. Diyafram nefesi ile solunum sisteminin tam kapasite ile kullanılması sağlanır. Aranızda solunum kapasitesini tam olarak kullanıp kullanmadığını öğrenmek isteyeniniz var ise aşağıdaki alıştırmayı yapabilir;
Önce bir müddet sessizce oturun ve nefes alış verişinize dikkat edin. Ve aşağıdaki soruların yanıtlarını vermeye başlayın. Verdiğiniz yanıtlar solunum sisteminizi tam kapasite kullanıp kullanmadığınız konusunda bilgi verecektir.
Kısıtlı ya da sığ şekilde nefes aldığımızda zihnimize ve bedenimize gidecek olan enerji miktarını daraltırız. Aslında nefesin kısıtlanması düzenli olarak meydana gelmektedir. Örneğin korktuğunuzda ya da üzgün olduğunuzda çoğunlukla nefesinizi tutmaya ya da