Fragmanlarını izledikçe çok güldüğüm için vizyona girdiği gibi koşturdum ‘Kolonya Cumhuriyeti’ne... Hani genelde fragmanlara en komik sahneleri koyarlar ama filme gidince o sahneler hariç bir numara olmaz ve hayal kırıklığına uğrarız ya; bu film öyle değil dostlar.
Başından sonuna kadar sürekli güldüm. Zaten Türkiye’nin en iyi komedi oyuncularından Çağlar Çorumlu ve Büşra Pekin’e bayılırım. İkisi bir arada olunca, senaryo süper komik yazılınca, tüm kadro harika oyunculardan oluşunca (Belediye başkanının danışmanları rollerinde Mahir İpek, Ersin Korkut ve Uğur Bilgin var) ortaya bol eğlenceli bir iş çıkmış.
Küçücük bir beldenin başına gelen absürt ötesi olayları anlatan ‘Kolonya Cumhuriyeti’, yaşanan siyasi olayları, yabancı ülkelerle ilişkileri, siyasetçilerin halka hitap tarzlarını öyle komik ‘ti’ye alıyor ki, gülmekten gözümden yaş geldi.
Bu filmi televizyonda yayınlanmasını ya da internete düşmesini beklemeden görmelisiniz. Hafta sonunu bol bol gülerek geçirmek için harika fırsat. Malum gülmek ömür uzatıyor!
AŞK BÖYLE BİR ŞEY
İtiraf ediyorum; hayatım boyunca topuklu ayakkabılar, feminen kıyafetler falan giyip ‘kadın kadın’ olmayı hiç beceremedim! ‘
Bu kadın kadın giyinme hissi bana y
Birkaç gündür aklımda şu soru dönüp duruyor; ‘Fizy Liseler Arası Müzik Yarışması’na benim gibi canlı canlı şahit olma şansını yaşayamayanlara, böylesi muhteşem bir organizasyonu nasıl anlatacağım? Hani aslına bakarsanız işim anlatmak ama yine de ne desem eksik kalacak biliyorum!
Ne mutlu bana ki yarışmanın finaline, geçtiğimiz seneden sonra ikinci kez jüri olarak davet edildim. Öğle saatlerinde başlayıp geceye kadar devam eden organizasyonun her bir saniyesi ayrı etkileyici ve hayranlık vericiydi. Kusursuzluğun kitabını yazmak dedikleri tam da budur...
Müzik aşkıyla dolu gençlere bu dev yarışmayı tam 20 yıldır hediye eden, onları Türkiye’nin ve dünyanın önemli müzisyen ve sanatçılarıyla (Kült şarkıcı Martha Wash aramızdaydı bu yıl) bir araya getiren organizasyonun başkanı Serhat Hacıpaşalıoğlu’na ne kadar teşekkür etsek az...
Geçtiğimiz yıl San Marino adına Eurovision’a katılan Serhat Bey, finalist gruplar için aynen Eurovision’daki gibi koltuklu bölümler hazırlatmıştı, her şey o kadar özenli ve güzeldi ki... Yarışma ve ödül töreni boyunca, A’dan Z’ye her ayrıntı uluslararası standartlardaydı.
Yetenekli gençlerimiz gurur veriyor
Türkiye çapında 465 lise orkestrasının katıldığı
Neden ünlü olduğunu bir türlü anlayamadığım tiplerden biri Lindsay Lohan. Baktığınızda oyuncu ve şarkıcı olduğu söyleniyor ama kariyeriyle veya herhangi bir başarısıyla ilgili haber olduğuna ben hiç şahit olmadım. Dengesiz ve uçuk yaşam stili, polisle başının belaya girdiği halleri, uyuşturucudan yakalanmaları, kefaletle serbest kalmaları derken son dönemde ise “Müslüman oldu mu, olmadı mı?” konusuyla gündemde.
Önce bütün Instagram hesabını sildi, tesettürlü olduğu paylaşımlar yapmaya başladı, sonra haşemayla deniz kenarında pozlar verdi, tesettür modasına el atmaya karar verdi. Utanmadan müslümanlığı da kendine alet ederek bütün dikkatleri üzerine çekti, şimdi dalga geçer gibi tekrar yarı çıplak pozlar vermeye başladı. Bütün bu yaptığı saçmalıklar da boy boy haber oluyor bütün dünyada! Gönül ister ki bu yarım akıllıyla kimse ilgilenmese, ciddiye almasa. İnsanların dinini, inancını bile kendi dengesizliğine alet etmesi bir tek benim mi sinirimi hoplatıyor?
YOK ARTIK DİDEM SOYDAN!
‘Didem Soydan klozetten paylaşım yaptı’ başlığını görünce cümlenin gerçekliğine hiç ihtimal vermedim. “Herhalde haberin komik, esprili bir içeriği var” diye düşündüm. Ama yanılmışım dostlar! Bu da olmuş!
Tam ‘güzel havalar başlıyor’ diye heves ederken şifayı kaptım bu sene. Ve inanılır gibi değil ama nisan başından beri hastayım. Son olarak ateşim 38.5 dereceye çıkınca, üç gün üst üste sağlam serumlar yedim. Hatta serumlarımı hazırlayan sağlık memuru, “İçinde bir kuru fasulye pilav eksik, bunlarla iyileşmemek mümkün değil” diyordu ama nafile. “Yarın iyi uyanacağım” diye diye bütün ayı hasta geçiriyor olmak beni delirtti.
Şu hayatta sağlıktan daha önemli hiçbir şey olmadığını bir kez daha anladım.
Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Su gibi akan kitaplar...
Bu bitmeyen hastalık günlerimde Can Aydoğmuş’un ‘Düşle, İnan, Yaşa’ kitabını okuyorum; biraz moral bulmak için. Mantığıma ters gelmeyen, sade bir dille kolay anlaşılır türden olan, pratik bilgiler veren kişisel gelişim kitaplarını seviyorum ki bu da aynen öyle bir kitap...
Bugün hayal ettiklerimizin yarının gerçeği olabilmesi için neler yapmak, kendimizde neleri değiştirmek gerektiğini tane tane anlatıyor, keyifle akıp gidiyor. Kitapta hayallerini gerçekleştirmiş isimlerle yapılan söyleşiler de ders gibi... Seyfi Dursunoğlu, Saba Tümer ve Billur Kalkavan’lı bölümlere bayıldım. “Problemin yaratıcısı da çözümü de sizsiniz” diyen
Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin en büyük gençlik organizasyonu ‘Liselerarası Müzik Yarışması’nda jüride olmam teklif edildiğinde büyük heyecanla kabul etmiş, organizasyonun muhteşemliği ve profesyonelliği karşısında hayran kalmış, ülkemizde müziğe aşık gençler için böylesi görkemli bir yarışma düzenlendiği için gurur duymuştum. Dev yarışma sadece ülkemizin en büyük gençlik organizasyonu olmakla da kalmıyor, aynı zamanda ‘Dünyanın en başarılı gençlik organizasyonu’ ödülüne sahip...
Bizlere gurur yaşatan yarışmanın arkasında yine dünya çapında gururumuz olan çok önemli, çok özel bir sanatçımız var; Serhat Hacıpaşalıoğlu. Yoğun çalışma hayatına rağmen, tam 20 yıldır liseli gençlerin müzikal hayalleri için bu önemli organizasyonu düzenliyor, her bir ayrıntısıyla tek tek ilgilenip, kusursuz olması için ekibiyle emek veriyor. Ve sonuçta da ortaya ağızları açıkta bırakan bu organizasyon çıkıyor her yıl...
‘20. Liselerarası Müzik Yarışması’nın dev finaline sadece bir hafta kaldı. 49 ilden 465 okul, elemeleri geçip finale kalabilmek için kıyasıya yarıştı. Finale kalmak tabii ki büyük mutluluk ama böyle bir organizasyonda sadece sahneye çıkmış olmak bile gençler için unutulmaz bir deneyim.
Şu konuda anlaşalım dostlar; “Ben artık kaç yaşına geldim, ne yapacağımı bilirim” diye bir şey yok! Kaç yaşına gelirsek gelelim, en doğrusunu biz değil, anneler biliyor! Annemin; “Kızım camları açıp buzhanede gibi oturma, çıkarken boynuna şal at, hastalanacaksın” sözlerini dinlemedim, 10 gün yatak döşek yattım üzerinize afiyet! Daha yeni kendime geliyorum. Bu sürede de artık film, dizi, kitap ne varsa hatmettim!
Mc.Donald’s’ın bir dünya devine nasıl dönüştüğünü anlatan biyografik film ‘The Founder’ı (Kurucu) görmediyseniz izlemelisiniz. İnatla çalışmanın ve azmin getirdiği başarının, kaç yaşına gelirsek gelelim vazgeçmemek gerektiğinin altını çiziyor.
Başarının sırrı: azim ve kararlılık
Ray Kroc’un markayı asıl kurucularının elinden acımasızca alışını izlemek asap bozuyor tabii. Ama acımasızlık hayatın gerçeği, yapacak bir şey yok. 52 yaşında bir milkshake makinesi satış elemanıyken, Mc.Donald’s imparatorluğunu kuran ve ‘yüzyılın en önemli kişileri’ arasına giren Ray Kroc’u, Michael Keaton canlandırıyor. Filmin başında ve sonunda tekrarlanan şu sözler altın değerinde:
“Dünyada azmin yerini hiçbir şey tutamaz. Yetenek tutamaz, yetenekli ama başarısız birçok insan vardır. Zeka
Puhu TV’nin online dizisi ‘Fi’ yayına başlamadan aylar önce ses getirmeye başladı malum, önce oyuncu kadrosuyla çok konuşuldu, cesur sahneleri bayrağı devraldı sonrasında... Son olarak Özge Özpirinççi’yle Ozan Güven’in sevişme sahnesi de büyük yankı uyandırınca, hazır ağır gripten sebep evden çıkamıyorken “Fırsat bu fırsat Fi’yi izleyeyim” dedim.
Büyük emeklerle hazırlanan yapımların sadece sevişme sahnelerinden bahsedilmesine karşıyımdır ama bu dizide sevişme sahneleri sıklıkla ve fazla iddialı karşımıza çıkıyor. Mr.Grey’in seks ve aşk hayatının anlatıldığı film serisi bile daha masum kaldı neredeyse...
Evet oyuncunun işi her rolü başarıyla canlandırmak ama bir de imaj meselesi var ki yıllardır severek izlediğim Özge Özpirinççi’nin bugüne kadarki imajını düşününce bu sevişme sahnesini fazla buldum.
‘Fi’ yabancı dizi gibi, alıştığımız Türk dizilerinden öyle farklı ve sıra dışı ki insan ekranın karşısına yapışıp kalıyor. Hani Türkçe konuşmasalar, oyuncuları tanımasak ‘Amerikan dizisi’ derim yeminle! Ozan Güven’in efsane oyunculuğu beynime öyle işledi ki gece rüyamda bile canlandırdığı Can Manay karakterine kıl olmaya devam ettim! Bu arada fiziksel olarak Bruce Willis’e çok
'Kışın kalın kıyafetlerin altında fazlalıklar görünmüyor’ rahatlığıyla alınan kilolar, yaz yaklaştıkça sıkıntı yaratıyor haliyle. Size “Spor ve sağlıklı beslenme kampına giriyorum” diyeli bir ayı geçti ama bu sene kamplarımı birkaç günden fazla sürdürmeyi beceremedim henüz! Normalde kararımı verdim mi kafama silah dayasalar diyeti bozmam, bu kez irademle aramız bozuk dostlar!
Evlere servis yapan sağlıklı beslenme paketleri son yılların gözdesi malum. Yemeklerin hazır bir şekilde önüne gelmesi diyet yaparken büyük kolaylık. Kendime uygun bir yemek şirketi ararken karşıma ketojenik diyet çıktı. Karbonhidratın çok kısıtlı olduğu, yeterli protein ve yağ alımıyla kısa zamanda kilo verdiren bir sistem bu. Aynı zamanda sağlığa da faydalı.
Ketojenik başarısızlık!
Bol bol yağ tüketerek yağ yakma fikrini kabullenmekte zorlansam da başladım ketojenik diyete. Ancak maalesef yağlı yemekler bana çok ağır geldi. Her gün yememiz istenen avokado ve hindistan cevizi yağını bir daha ömrüm boyunca görmek istemiyorum mesela! İsimlerini duyunca bile midem kalkıyor. Birkaç gün içinde kendimdeki farkı ve hafiflemeyi görünce dişimi sıkmak için direndim ama nafile, ketojenik bir başarısızlıkla diyeti