Nazlı Mengi

İstanbul’un yağışa ve sele teslim olduğu bir önceki sefere nasıl denk gelmedim” diye hayret ediyordum ki perşembe günkü akıl almaz yağışa sokakta yürürken yakalanınca rahatladım! Zira nerede bir doğal afet varsa ben illa orada olurum, olmazsam şaşarım! Ege’de deprem mi var Nazlı tam göbeğinde, İstanbul’da sel felaketi mi var, Nazlı tabii ki orada!

Yağmurun geleceği havanın bulutlarla kapkara olmasından belliydi de kafamıza dev buz parçaları inmesini beklemiyorduk haliyle. Hemen arabaya koştum, arabanın içinde dolu yağışının bitmesini beklemeye başladım. Ama o yağış bitmek bilmedi! Bir ara sıkılıp yola çıktım, motosikletiyle dizine kadar suyun içinde gitmeye çalışan sürücüyü ve yolun kenarında şort mayosunu giymiş bekleyen adamı görünce (Sular iyice yükselince yüzmeyi planlıyordu zahir!) çektim arabayı kenara, oturmaya devam ettim.

Hepimiz ‘Survivor’ız!

Yağış kesildiğinde yıllardır gittiğim spor salonuna çevirdim rotayı. Planım ıslanan kıyafetlerimi değiştirmekti. Bir de gittim ki alt katı su basmış. Bizim bütün hocalar dizlerine kadar suyun içinde kovalarla içerdeki suyu boşaltmaya çalışıyorlar. O sırada makus talihli kankam Caner aradı, onun evini de su basmış. Bir arkadaşımla

Dışarıdan bakınca “Ne kadar şanslı, harika bir hayatı var” diye düşündüren ünlü yıldızların hayatlarının hiç de sandığımız gibi olmadığını Charlize Theron’un anlattıklarıyla bir kez daha anladık. Şu dünyada neredeyse hiçbir şey göründüğü gibi değil! Theron’un annesi alkolik olan babasını silahla öldürdükten sonra Hollywood yıldızı kendine gelebilmek için uzun süre terapi görmüş.

“Bir alkolikle yaşamak ve her sabah güne başına ne geleceğini bilemeden uyanmak tüm hayatımı etkiledi” diyen Theron’a annesinin verdiği öğüdün mesajı çok güçlü... “Batacak mısın yoksa yüzmeyi öğrenecek misin? Seçimini yap!”... Benim annem ise hep; “Bu hayatta var olmak için olaylar karşısında kaya gibi sağlam durmalısınız” der. Ana fikir, “Ne olursa olsun güçlü durmak”. Zaten bu devirde güçlü olmayı başaramayanın hiç şansı yok, acımadan ezip geçerler alimallah!

BURASI CENNET GİBİ!

“Bu yaz Bodrum’a konuşlandım” dediysem; başka yerleri gezip görmüyorum sanmayın. Geçtiğimiz bayramı Göcek’te ‘anlatılmaz yaşanır’ bir butik otelde geçirdim mesela; tüm tatil sitelerinden de yüksek puanlar almış. İnlice Plajı’na yürüme mesafesinde bulunan Layla Göcek’teyken içimden kaç defa “Burası cennet gibi” dedim, Allah

Bir önceki “Bodrum Günlüğü” yazımdan da anladığınız üzere bu yaz Bodrum’a konuşlanmış durumdayım. Eh ben konuşlanırım da dev olaylar beni bulmaz mı?! Buldu tabii! Perşembe akşamına bir grup arkadaş Yalıkavak Palmarina’daki Ulus 29’da başladık. 29’un yemekleri muazzam, söylemeden geçemem. Aynen İstanbul’da olduğu gibi Bodrum şubesinde de pekin ördeği bir olay, ortaya gelen tüm tadımlık yemekler ve tatlılar da harikaydı. Mekanın Palmarina’daki yeni yeri çok güzel olmuş. Dünyaca ünlü DJ’imiz Mahmut Orhan’ın performansıyla 29’daki hınca hınç kalabalık, coştukça coştu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde iki kız arkadaş gruptan ayrılıp Türkbükü’ne gitmeye karar verdik. Kırk yılda bir gece çıktım ya, dizimi kırıp aynı yerde kalsam olmaz! Türkbükü’nün en popüler mekanlarından Galen’de; Galen’in başarılı işletmecisi Didem Özgen ve sanatçı arkadaşım Berksan’ın da bulunduğu bir grup arkadaş deniz kenarında oturduk, tatlı tatlı muhabbet ediyoruz. Bir anda her yer zangır zangır sallanmaya başladı. Önce kabus görüyorum sandım yeminle çünkü böyle bir sarsılmak olamaz! Berksan’ın “Ağaçların altından kalkın, açık alana çıkın” diye haykırmasıyla anladım ki kabus değil gerçekmiş!

Panikçi ben, sükunet

Bodrum’a bu yazın ikinci çıkarmasını yapmışken günlüksüz olmaz tabii... Geride kalan bir haftanın izlenimleriyle karşınızdayım!

Hayatımı sadece balık yiyerek geçirebilirim; bundan sebep balık restoranlarından çıkmıyorum. Yalıkavak Memedof, Gümüşlük Mimoza ve Gündoğan’daki Reana değişmez favorilerim. Reana’nın çıtır çıtır ızgara levreğinin tadı damağımda hâlâ!

Yalıkavak Marina, her daim tıklım tıklım. Yürümek bile zor. Huzurlu takılmak isteyenlere göre değil, büyük şehir insanları komple burada! En çok dolup taşan yerler Cookshop ve Günaydın. Cookshop’un yemeklerine bayılıyorum, müzikleri de ayrı güzel.

Aşık olduğum Gümüşlük’ün bu yaz çok popüler olan mekanı ‘Off Gümüşlük’ü merak ediyordum. Kendimi tropik bir adada gibi hissettim orada, sıra dışı bir atmosferi var.

Canlı müzik çok keyifliydi ancak bir içecek almak için yarım saat debelendiğiniz vakit, tadınız tuzunuz kaçıyor.

Yeni aşkım: ‘Açık Mutfak’

Off’taki içki sorunsalından bunalınca kendimizi, ‘Açık Mutfak’a attık. Oraya da ilk kez gittim ve bayıldım. Mekanların sahibinin enerjisini yansıttığına inanırım. Esra Şener öyle tatlı ve yaptığı işten keyif alan bir kadın ki, o güzel enerjisi mandalina ağaçları altındaki mekanın her

Sokak hayvanları konusunda çok hassas olduğum için hayvanseverliğiyle bilinen Faruk K’nın başlattığı kampanyadan çok etkilendim. Yeni şarkısı ‘Hep Beraber’in promosyonuna ayırdığı bütçenin tamamını sokak hayvanları için kullanıyor kendisi... Basın ve radyo PR’ı için iş birliği yaptığı Emel Yalçın’la (O da sağlam bir hayvanseverdir) “Radyocuları ziyarete giderken elimiz boş gitmemek için ne yapalım?” diye düşünürlerken Yalçın; “Pastaya, böreğe harcayacağımız bütçeyi sokak hayvanlarına harcayalım” diyor. Ve böylece Faruk K’nın şarkısının adından yola çıkarak ‘Hep Beraber Dostluk Hareketi’ni başlatıyorlar.

Faruk K; Türkiye çapındaki tüm radyolar adına mama bağışını kendi elleriyle dağıtıyor. Şarkının basın daveti bile hayvan barınağında gerçekleşiyor. Bu çok anlamlı hareketi sosyal medyada da #hepberaberdostlukhareketi etiketiyle başlattılar. Buna göre; herkes hayvan dostlarımız için kapısının önüne bir kap su, bir kap mama koyduğu videoları çekip paylaşıyor. Ünlü isimlerden destek gelmeye başladı. Duyarlı sanatçının bu anlamlı hareketine hepimiz katılalım, sosyal medyanın gücüyle yaz sıcağında hayvanların aç-susuz kalmasına engel olalım. Haydi dostlar!

DEDEKTİF LERZAN MUTLU!

Televizyo

Bu başlık en yakın iki arkadaşımdan biri olan Caner’in özel ricasıdır dostlar! Ünlü yazarımız Metin Hara’yla dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak kabul edilen Adriana Lima’nın aşkı öpüştükleri görüntülerle belgelenip ortalık ayağa kalktığında; Lima’yı pek beğenen bizim Caner konuşmasına böyle başladı: “Sen acımasızsın hayat, bu cümleyi benim için başlık yapar mısın lütfen?!”

Hara’nın Adriana’yı Bodrum’a götürmesine de ayrı takmış kafayı! “Al kızı bir Saint Tropez’ye, bir Maldivler’e götür, bir de ayağına getirtmiş Bodrum’a!” diyor. “Asabım bozuk, ağlamak istiyorum. Hay böyle hayatın adaletini seveyim” diye sürüp gitti bizimkinin isyanı! “Adriana’yla öpüşmek ne demek ya? Nasıl olabilir?” derken sinirden gülüyordu en son! Ben de Caner’i dinlerken çok güldüm, yazarken hâlâ gülüyorum! Demek ki Türk erkeklerinde böyle bir etki yarattı Metin Hara- Adriana Lima aşkı.

Ha kıskançlık had safhada ama bir yandan da milyonlarca erkeğin hayallerini süsleyen bir kadının Hara’yla aşk yaşaması Türk erkeklerinin kadınları etkilemedeki başarısını gösteriyormuş, bu açıdan baktığımızda genç yazara sempati de duyuyor Caner!

Erkeklerde yazar olma sevdası başlayacak!

Onlar şu an Bodrum’da aşklarını

Eş dosttan borç istememek ve kimseye borç vermemek konusunda annem tarafından hep uyarılmışımdır. İşin içine para konusu girdi mi ilişkilerin bozulacağına inanır. İlk maddeye sadık kaldım ama ikincisine hiç kalamadım! Her seferinde de sonunda ya ben suçlu çıktım ya da verdiğim borçlar borcu alanlarla birlikte buhar olup uçtu! Yani her konuda olduğu gibi bunda da annem haklı çıktı!

Meryem Uzerli’yi hiç tanımadım ama iyi kalpli, masum ruhlu bir kadın olduğuna inanıyorum. Çocuğunun babasına 500 bin euro borç verip, aylarca geri alamadığı için sonunda araya birilerini sokup baskı yaptırarak parasını alabildiğini söyledi. Düşünün Uzerli için ne kadar üzücü bir durum; hayatı paylaştığınız insanın derdini de paylaşmak için zor zamanında ona maddi destek çıkıyorsunuz ama karşınızdaki ne borcuna sadık kalıyor, ne de kendisine bu iyiliği yapan kişinin değerini biliyor.

Benim de yakın zamanda başıma geldi bu örneğin benzeri, tabii 500 bin euro’yla değil ama benim için hatırı sayılır bir meblağ. Çok uzun süre sustum ve bekledim, aylar sonra sorduğumda, “Hay sana lanet olsun, senden borç alanda kabahat!” cümlesiyle başlayan hakaretlerle karşılaştım! Ha tüm bu süre zarfında karşımdakinden yediğim

‘Fi’ dizisi oyuncusu Merve Çağıran’ın ‘In Style’ röportajında aşktan bahsederken; “Duygularımı saklamaktan çekinmem, ilk günden ‘Seni Seviyorum’ derim” sözlerini duyunca onun adına içim yandı valla! Çünkü bunu dedikten sonra karşılaşabileceği iki seçenek var. Ya karşısındaki, “İlk günden ne sevmesi deli mi ne? Ben en iyisi işler çığırından çıkmadan topuklayayım!” der ve kaçar. Bildiğimiz üzere erkekler ilişkinin ilk günden ciddiyeti hissedince, ‘özgürlük elden gidecek’ korkusuna kapılıyor.

Ya da “Ohh ilk günden avucuma düştü, şımardıkça şımarayım, nasıl olsa benden ayrılamaz bu!” rahatlığıyla ego patlaması yaşar, kadının tepesine çıkar alimallah! Her iki durumda da ilk günden sevgisini haykıran taraf baştan kaybeder. Olur da “Ah canımm ne kadar da dürüst, hakikatlı bir kız, dur ben buna değer vereyim, ben de onu çok seveyim” diye düşünen çıkarsa, bilin ki kıyamet yakın! Gönül ister ki, aşkı içimizden geldiği gibi doğal yollardan yaşayalım ama taktiksiz aşkın oluru yok maalesef!

Avşar 30 seneye babaanne

Sinan Çetin’in teklif ettiği babaanne rolünü kabul etmemiş Hülya Avşar. Her ne kadar basında kadınların yaşını parantez içinde mutlaka belirtmeden, özellikle belli yaşı geçen