Artık bazı haberler karşısında ağzımın açık kalma noktasını geçtim, yaşadığım şoku, tarif edemez oldum yeminle! Mehmet Ali Erbil’in sevgilisi hamile kalmış, bu olabilir de; iki kişiyi ilgilendiren çok hassas bir konuyu tüm Türkiye’ye; “Mehmet Ali hasta ve yaşlı diye hamile kalacağıma ihtimal vermedim. Bebeği nüfusuna al, istersen benden ayrıl dedim, kabul etmiyor” cümleleriyle ilan etmek olacak şey değil!
Eskiden evlilik dışı hamile kalan kadın, değil bunu cümle aleme duyurmak, utancından anasına babasına bile söyleyemezdi. Şimdi geldiğimiz noktaya, rahatlığın bu derecesine inanmakta güçlük çekiyorum. Bebeği istemeyen Erbil zor durumda kalsın, kabul etmeye mecbur kalsın diye yapılan bu açıklamalarla, kendi kadınlık haysiyetini böylesine yerle bir etmek neyin kafasıdır?! Çirkin, çok çirkin!
PALYAÇO FOBİM VE ‘IT’ FİLMİ!
Beni iyi tanıyan herhangi birine “Nazlı’nın en büyük fobisi ne?” diye sorsanız hiç tereddüt etmeden “Palyaço” cevabını verir. Ha bir de kukladan acayip korkarım, bir defa annem bu korkuma inanmayıp beni kukla tiyatrosuna götürmüştü de sahne kuklayla dolunca baygınlık geçirmiştim! Palyaço fobim de öyle boyutlarda ki hani bazen sokakta yardım toplamak için palyaço
Burcu Esmersoy, “Sevgiliniz sosyetik bir çapkın. Bu sizi rahatsız ediyor mu?” sorusuna, “Benden önceki özel hayatıyla ilgilenmem. Eskiyi kurcalamam. Niye kendimi ve onu huzursuz edeyim ki?” diye cevap vermiş. Tam da kendine güvenen ve zeki bir kadından beklenen cevap. Bir ilişkinin huzur içinde devam etmesi için en önemli şartlardan biri, ‘geçmişi kurcalamamak’.
İki taraftan biri diğerinin önceki özel hayatını sorgulamaya, kafasını geçmişe takmaya başladığı an işin rengi değişiyor. Büyüsü bozuluyor, gereksiz kıskançlıklar başlıyor. Ben de ne karşımdakinin geçmişini bilmek isterim, ne de bana sorulmasından hoşlanırım. Önemli olan bir ilişkiye başladığın andan sonra birlikte neler yaşadığın ve paylaştığındır. Fatih Hoca’mızın da dediği gibi: “I don’t want to see the back, I want to see the front”!
PHOTOSHOP MAĞDURLARI DİKKAT
Photoshop ilk çıktığı zaman ünlü isimlerin profesyonel fotoğraf çekimleriyle, günlük görüntüleri arasındaki farka ağzımız açık kalıyordu. Vücudunun yarısını photoshop’la aldırıp, Victoria’s Secret meleğine dönen mi dersiniz, boyunu alabildiğine uzatan mı, 50 yaşında 18 yaş suratı yaptıran mı... Photoshop kullanımına değil de suyunun çıkarılmasına karşıyım! Hani
Kardeşim Kuki’nin nişanından sonra perşembe akşamı da hayatımdaki en eski dostlarımdan birini everdik; Murat Pirpiri. Murat’la (Ben ona Pırpır diye hitap ediyorum gerçi ama yeni damadın havasını bozmayalım şimdi!) yolumuz kesişeli, 10 yıldan fazla oldu. Arnavutköy’deki Level kulübü şimdi olduğu gibi o zamanlar da çok popülerdi, ilk gününden beri Level sahnesinin değişmez yıldızıdır Murat, ikisini birbirinden ayrı düşünmek imkansız. Hayatımın eğlence kısmının en büyük zaman dilimini orada geçirdim, net! Murat’la da orada tanıştık ve en sevdiğim dostlarımdan oldu yıllar içinde.
Çubuklu 29’daki düğünde eğleneceğimden emindim ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası! Davetliler olarak dev sürprizlerle karşılaştık, tam anlamıyla ‘efsaneler geçidi’ne şahit olduk.
Güzel gelinimiz Aslı Şahin; kıymetli müzik sanatçısı Hayri Şahin’in kızı... Haliyle Hayri Bey gibi müziğin efsane isimleri de, çok yakın aile dostları. Selahattin Cesur, Ümit Besen, Selami Şahin, Hayri Şahin ve Ahmet Selçuk İlkan’ı art arda aynı sahnede dinlediğinizi bir düşünün! Tüm bu efsaneleşmiş sanatçıları bir arada dinleyebileceğim aklımın ucundan geçmezdi, rüyada gibi oldum vallahi!
Üstelik her biri o kadar alçak gönüllü
Birbiriyle anlaşamayan kardeşlere hep hayret etmişimdir. Kardeşim Kuki hayatımın en değerli varlığıdır çünkü, bir an tereddüt etmeden canımı veririm onun için. Anneme ısmarlamıştım kendisini! “Kardeş istiyorum” diye tutturmuşum, iyi ki... Doğduğu zaman onu kucağıma ilk verdiklerindeki heyecanımı asla unutamam. Zaman öyle hızlı geçiyor ki benim minik sincabım büyüdü ve nişanlandı geçtiğimiz hafta.
Nişan organizasyonu için koştururken duygularımı hep geriye attım ama yüzükleri takılırken bir anda ağlamaya başladım. Mutluluk, heyecan, kardeşimin gidiyor olmasının hüznü; bütün duygular birbirine karıştı. Kız vermek zormuş hakikaten, insan başına gelmeden anlamıyor! Allah’tan bizim kız kına yapmadı, ‘Yüksek Yüksek Tepelere’ türküsünde kesin komaya girerdim çünkü!
Aile olmak için kan bağına hiç ihtiyaç olmadığını da bir kez daha hissettim nişan akşamı. Çocukluğumuzdan beri yanımızda olan aile dostlarımızla kocaman bir aile oluşumuzun şansını hissettim. Türkiye’nin en önemli beyin cerrahlarından kıymetli Cengiz Aslan gerçek bir amcadan farksızdır bizim için. Bugüne kadar sağlıkla geldiysek onun sayesindedir. Bizim tatlı Cengiz Amca’mız taktı yüzükleri...
Herkes yüreğini koydu...
Kendi
"Bodrum’u dilinden düşürmüyorsun” diyeceksiniz de ben ciddi ciddi Bodrum’a yerleşmeyi düşünüyorum bu aralar. İstanbul’dayım ama kalbim komple orada kaldı! Hele de sezon bitip tatilciler dönünce, tam bir cennet oluyor. Geçenlerde çok sevdiğim ‘Yol Project’ grubunu dinlemek için Bodrum merkezdeki Mandalin’e gittim.
Bayılıyorum oraya.
Şu kadar söyleyeyim Yol Project’i dinlemeyen çok şey kaçırır. Aklınıza gelebilecek her tarzdaki yerli yabancı şarkıyı en güzel şekilde söylüyor, muazzam bir müzik yapıyorlar. ‘Senden Daha Güzel’ şarkısını söylerken sahne arkasındaki dev ekranda Atatürk fotoğrafları çıktı ve şarkıyı Ata’mıza dönerek söylediler ya, onlara olan
sevgim kat kat arttı.
Doymak imkansız!
Yol Project’i dinleyenler arasında Cem Yılmaz ve Ozan Güven de vardı. Sahneye çıkıp harika bir müzik şov yaptılar, bir yandan da esprileriyle hepimizi gülme krizine soktular tabii! Yılmaz, önce bateride döktürdü, sonra darbukada...
Güven de çok iyi darbuka çalıyor. ‘Gül Döktüm Yollarına’ ve ‘We Are The World’ü birlikte söyleyişlerini görmeliydiniz. Bu arada Güven’in ‘Fi’ dizisindeki Can Manay karakteri öyle çok sevilmiş ki, millet “Can Manay” diye haykırıp durdu.
Yaz ne ara başladı ve bitti hiç anlamadım yeminle. Göz açıp kapayana kadar dedikleri tam da bu! Zaten bu sene İstanbul’a yaz neredeyse hiç uğramadı. Ben de her bulduğum fırsatta Bodrum’a kaçtım. Şu anda sezonun son demleri yaşanmakta Bodrum’da. Hâlâ tatile kaçma şansı olanlara son Bodrum tavsiyeleri geliyor.
Midyeci Şehmus Usta’nın Yeri
Gündoğan Koyu, Bodrum’da en çok vakit geçirdiğim yerlerdendir. Yaz başından beri Şehmus Usta’nın önünden her geçtiğimde ve tıklım tıklım kalabalığı gördükçe merak ettim durdum. Gitmek yeni kısmet oldu. Sıra sıra dizilmiş balıkçıların arasında menüsü midye üzerine kurulmuş tek mekan. Her şey çok lezzetli, ortamı çok keyifli.
Bu arada Şehmus Usta’yla da tanıştım. Bir an durmuyor yerinde, her şeyle kendisi ilgileniyor. Hikayesini sordum; 1971’de İzmir’de tezgahta midye satmaya başlamış. Sonra Bodrum’a yerleşmiş ve zaman içinde edindiği birikimiyle türünün tek örneği olan bu restoranı açmış.
Böyle başarı hikayelerine oldum olası hayranlık duymuşumdur. Şimdilerde birlikte çalıştığı çocuklarını zaman zaman yurt dışına gönderiyor, onlar yenilikleri takip ediyor ve menülerini ona göre şekillendiriyorlar. Denenmeli.
Sess Türkbükü ve DJ Can Parlak
Bodrum’un her dai
Her ölüm geride kalanlara üzüntü verir de, erken vedaların sarsıcılığı çok başka oluyor; hele ki Vatan Şaşmaz’ın bir anda hayattan koparılarak gidişi hepimizi yasa boğdu. “Allah iyi insanları, iyi insanlarla karşılaştırsın” diye dua ediyorum günlerdir. Platonik aşk, karşılıklı aşk falan fark etmez; muhatabının ruh sağlığı yerinde olmayan takıntılı bir tip olduğunu anladığın saniye uzaklaşmak lazım. Belki de Vatan Şaşmaz bir kadının kendisine kötü bir şey yapmak istese bile gücünün yetmeyeceğini düşündü oraya giderken, kim bilir... Ama maalesef ki aklı başında olmayandan korkmak, köşe bucak kaçmak gerekiyor.
Şaşmaz’ın ölümü, “Bir varız, bir yokuz” gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarptı. Daha birkaç gün önce paylaştığı Instagram fotoğrafına, son verdiği röportaja, arkadaşlarıyla gülüp eğlendiği son yemeğin görüntülerine bakıyorum da... Gelecek planları, projeleri ve en önemlisi doğmasını beklediği bebeği varken,her şeyin bir an içinde bitmiş olması kahredici.
Televizyonda milyonları güldürdüğü dizi sahnelerinin yayınlandığı dakikalarda o, korkunç bir cinayete kurban gidiyor. Hayatın bu acımasız gerçekliği kanımı donduruyor. Hani “Anın tadını çıkar, geçmişi geleceği düşünme” derler ya,
'Brangelina’ efsanesi bittiğinden beri Brad Pitt’in adı Sienna Miller’dan Kate Hudson’a kadar birçok ünlü isimle anıldı. Bugünlerde de Charlize Theron’la haberleri çıkıyor. Oysa ki Pitt, kimsenin tanımadığı, şov dünyasından uzak bir kadına aşık olmuş. Hem de bol çekişmeli boşanma sürecini atlatmak için gittiği heykeltıraşlık kursunda. In Touch Dergisi’nin iddiasına göre Pitt yeni aşkıyla o kadar ciddiymiş ki, yeniden evlenmeyi düşündüğünü Jolie’ye bile söylemiş. Bunu duyan Angelina’ysa her ne kadar boşanmayı isteyen taraf kendisi olsa da küplere binmiş!
Brad Pitt’in yeni ilişkisindeki huzur ve mutluluğunun en önemli sebebi, sevgilisinin Angelina’ya kıyasla çok daha olgun ve yumuşak karakterli bir kadın olmasıymış. Demek ki dünyanın en güzel ve başarılı kadınlarından biri bile, huyu güzel olmayınca bir zaman sonra çekilmiyor! Demek ki ünlü Hollywood kadınlarının dahi hayalini süsleyen bir erkek bile, aşkı ve huzuru gösterişten uzak, sıradan ama tatlı huylu bir kadında bulabiliyor. Jennifer Aniston’ın ahı tutmuş da olabilir ama o başka mevzu!
TATİLİNİZ ZEHİR OLMASIN!
Ne zaman bir uçak yolculuğu yapsak, annem hemen ağzını burnunu ya mendille ya da bir şalla kapatır. Bize de aynı