Geçtiğimiz hafta sonunda, kısa adı YGS olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı yapıldı.
YGS gibi onlarca sınav var ülkemizde.
Her sınav, ayrı bir işkence.
Ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim, yanlışlardan vazgeçilmiyor.
Şarkıdaki sözler gibi...
Böyle gelmiş, böyle gidecek, korkarım vallah!
***
Genç meslektaşım Yağmur Uygur, sırf gözlemde bulunmak için YSG’ye girmiş.
Hey gidi günler hey!
Bir zamanlar hep horlanan, dışlanan Roman vatandaşlarımız, bugün parti liderlerinin gözdesi oldu.
Ne kadar güzel bir şey.
7 Haziran seçimlerine kadar Roman vekilimiz yoktu TBMM’de...
Bu güzel insanlara kucak açan ilk parti CHP oldu.
Özcan Purçu, kontenjana alındı, Türkiye’nin ilk Roman milletvekili olarak Meclis’e gitti.
1 Kasım seçimlerinde de Özcan Purçu, Meclis’teydi.
CHP, Purçu’ya o kadar büyük değer verdi ki, Meclis katipliğine yazdı adını...
Göztepe ve Karşıyaka’ya stat yapılacak ya...
Ağızlarda sakız oldu.
İnternete girin, “Göztepe Stadı” yazın; karşınıza 540 bin sonuç çıkacak.
“Karşıyaka Stadı” yazın, 502 bin sonuç bulacaksınız.
Bu ne demektir?
“Laf çok, icraat yok” demektir
***
Üzerine vazife olan Spor Bakanı konuşmuş.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 2011 Mayıs’ında yapılan operasyonu unutmak mümkün mü?
Onca insan, aylarca hapis yattı, suçsuz yere...
Başkan Aziz Kocaoğlu için de 397 yıl hapis istediler.
***
O günlere dönüp neler olmuş bir bakalım isterseniz.
2012 Nisan’ında duruşmalar başlamıştı.
Dönemin Özel Yetkili Savcısı Mehmet Sait Demiröz’dü.
Atalarımız, çok büyük anlam taşıyan sözlerle, bize doğru düşünüp doğru konuşmamızı tavsiye etmişler.
Bin düşün, bir söyle, demişler mesela...
Dilin cismi küçük, cürümü büyük...
Dilin kemiği yok...
Bülbülün çektiği, dil (i) belasıdır, demişler.
Dil keskin bir kılıçtır, nasıl keseceği bilinmez. Söz; döndürmesi kolay olmayan ok gibidir
Dil, düşüncenin evidir.
Kişi, dilinin altında gizlidir, demişler.
Bundan 10 yıl öncesine kadar Karaburun, kendi halinde bir hayat sürüyordu.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün açılmasıyla birlikte ufak ufak parsellemeye başladılar yarımadayı...
Hele hele o yol projesine başlandı, biraz mesafe kat edildi ya... Rantçılar, talancılar akın akın geldiler.
Çevresel anlamda ne kadar zararlı yatırım varsa, yarımadaya yağmaya başladı!
Taşocakları, rüzgar enerjisi santralları derken, bölge halkı şimdi de balık çiftlikleriyle boğuşuyor.
Malum, Ege Marin şirketi, Küçükbahçe’nin akvaryum gibi koyuna balık çiftlikleri kurmak istiyor.
İzmirli Makine Mühendisi Güngör Kaya’dan, asansörlerle ilgili bir mail aldım.
Her gün milyonlarca insanın kullandığı asansörlerin, neredeyse tamamına yakınının sorunlu olduğunu, risk taşıdığını, bir an önce önlem alınması gerektiğini vurguluyordu Kaya...
Apartman yöneticisine, belediyelere büyük sorumluluk düştüğünün de altını çiziyordu.
Güngör Kaya, son bir yıl içerisinde meydana gelen asansör kazalarındaki artışa dikkat çekiyordu.
Çantacı tamircilerine güvenilmemesi gerektiğini dile getiriyordu
Sorunun ciddiyetini kavradıktan sonra, ilk işim, Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Mehmet Özsakarya’yı arayıp, bu konuyu tartışmak oldu.
Önceki gün, TAV’ın üst düzey yöneticilerinin basın toplantısını izledim.
Duyduklarım karşısında ağzım bir karış açık kaldı.
TAV İcra Kurulu Başkanı Sani Şener ve ekibinin Adnan Menderes Havalimanı’nın İç Hatlar Terminali’ni “en çevreci terminal” yapmak için verdiği mücadeleyi dinlerken kendimden geçtim.
O anda yurdun dört bir yanında çevreyi katletmek için yarışanlar aklıma düştü.
Böyle bir zamanda, köşe dönücülerin istediklerini yapma fırsatını kolayca bulduğu bir ülkede, TAV’ın çevreci kimliğini takdir etmemek mümkün değil.
Tut sen, yıkılan terminalin hafriyatını dolgu maddesi olarak kullan!