Güney Koreli Korea Electric Power Corporation (KEPCO) önderliğindeki konsorsiyumun Birleşik Arap Emirliği nükleer santral ihalesini kazanması bizim için de iyi oldu. Önümüzde referans alınabilecek yeni ve yakın bir örnek koyduğu için.
Çok uzağımızda olmayan bu minik ülke bizim 1960’lardan beri defalarca deneyip beceremediğimiz bir işi kısa bir sürede halletti. Defalarca yanlış yaptığımız ve halen de yanlış yapmakta olduğumuz bir işin nasıl doğru yapıldığını lafta büyük Türkiye’ye gösterdi.
Biz ne yaptık?
Amatör ve ödlek bürokratlara şartname hazırlatıp uluslararası ihaleye açtık. Şartname ticari koşullara ters düştüğü için bir tek teklifi alındı. Önerilen fiyat astronomik olduğu için bir mazeret uydurularak ihale iptal edildi.
Onlar ne yaptı?
Dünya çapında danışmanlık ve mühendislik şirketlerine şartname hazırlatıp ihale açtılar. Yarışa KEPCO, GE+Hitachi ve Areva dahil 18 şirket katıldı.
İhaleyi 20 milyar dolar fiyat veren KEPCO kazandı. Bir devlet kuruluşu olan KEPCO dünyanın üçüncü en büyük nükleer şirketidir.
Birinci ünite 2017’de devreye girecek, diğer üç santral ise 2020’ye kadar tamamlanmış olacak. Dört reaktör söz konusu olduğuna göre her biri 5 milyar dolara mal olacak demektir. Kapasitesi 4200 megavat olan dört reaktörün 20 milyar dolara çıkacak olması üretilecek kilovat saat elektriğin 3571 dolar olacağı anlamına gelmektedir. Bu da ABD’de yapılması planlanan yeni nükleer santralların fiyat tahminleriyle örtüşmektedir. Türkiye’nin mevcut ortalama birim fiyatının üçte biridir.
Rus şirketinin bize önerdiği ilk fiyat kilovat saat başına 21 sent civarında idi.
Aradaki büyük fark Rusların açgözlülüğünü veya teknolojilerinin pahalılığını temsil etmiyor. Türkiye riskini temsil ediyor. Bu riski yaratan Türkiye’nin enerji kurumlarının profesyonellikten ve güvenilirlikten uzak olmalarıdır.
Enerji Bakanlığı, bir uzmanın sözleriyle, “Onu vermem, bunu vermem” stratejisi izleyerek projeyle ilgili risklerin tümünü yükleniciye bıraktı. Bu riskler o kadar büyüktür ki projenin bankalar tarafından finansmanını imkânsızlaştırdılar ve projeyi gerçekleştirilemez hale getirdiler.
İkinci risk, üretilecek elektriği satın alacak olan devlet kuruluşu TETAŞ ile ilgilidir. Sektörde kimse TETAŞ’ın aldığı elektriğin parasını zamanında ödeyeceğine güvenmiyor. Hükümet, şeffaf olmayan, yasallığı tartışmalı bir süreç içinde santralları ihalesiz olarak Ruslara havale etmekte ısrar ediyor. Yakında bunun da çıkmaz bir sokak olduğu görülecek.
KEPCO da Türkiye için bir öneri hazırlıyor.
Ama nükleere has riskler sıfırlanmadan hiç kimse Türkiye’de nükleer santral yapmaz.
Kafa. Her şey orada başlayıp orada bitiyor. Türkiye bu kafayla nükleer santral değil, nükleer çakmak yapamaz.
YARIN: Ruslar da pes diyecek mi?