FATF, bankaların terör finansmanı ve kara para aklanması için kullanılmasını önlemek amacıyla kurulan uluslararası bir örgüttür.
Terörden en çok zarar gören ülkelerden biri olarak Türkiye bu kuruluşun en sadık üyelerinden biridir.
Doğru mu, yanlış mı?
Yanlış.
Türkiye’nin, terörün finansmanı ile mücadele etmek için yüklendiği önlemleri almadığı için, FATF’la (Türkçe açılımı ile Mali Eylem Görev Gücü) ilişiği kesilmek üzeredir.
Hoş değil mi? Ülke terörden kırılıyor. PKK’nın eylemlerini finanse etmek için uyuşturucu ticareti yaptığı ileri sürülüyor. Ortadoğu kilometre kareye en çok terör örgütünün düştüğü bölge. Ama hükümet terörün finansmanına, terör örgütlerinin paralarına el konmasına karşı yasal önlem almamakta ısrar ediyor.
Bunu kim açıklayacak?
FATF, ABD’nin önderliğinde 1989’da kuruldu. Türkiye 36 üyeden biri. İlk günden beri, ev ödevini yapmayanların başında gelmekte.
FATF Başkanı geçtiğimiz mayısta kapımızı çaldı. Bakanlar, milletvekilleri ve bürokratlarla görüştü. Herkes sempatik bir şekilde baş salladı ve gerekenin yapılacağını söyledi.
Ancak bir şey yapılmadı.
Örgüt dört ay içinde olumlu bir gelişme olmazsa üyeliğimizi askıya alacağını açıkladı.
Türkiye’den şunlar isteniyor: (1) Terörizm finansmanının “yeterli bir şekilde” suç sayılmasını sağlayacak önlemlerin yasalaşması. (2) Teröristlerin varlıklarının dondurulması ve saptanması için yeterli yasal çerçevenin uygulanması.
Aklı başında herhangi bir kimse bunları, FATF istemeden çok önce, yapmamız gerektiğini düşünebilir.
Ama çok yanılır.
“İran yapmasa anlarım,” diye konuştu konuyu yakından izleyen bir bankacı. “Ama sen terörden en mutazarrır ülkelerin başında geliyorsun. Sen niye yapmıyorsun?”
Bir başka bankacının değerlendirmesi şöyle: “Şu anda ülkemizin Kara Para Komitesi üyeliği askıya alınmış durumda. Şubata kadar istenilen yasal düzenlemeler yapılmazsa Türkiye komiteden ihraç edilecek. Meclis Adalet Komisyonu’nda bu konuda, tahmin edilebileceği gibi kuşa çevrilmiş bir taslak var. Geçmişte de bu taslak üç kere kadük olmuş. Bu sene de kadük olma ihtimali mevcut. Türkiye komiteden ihraç edilirse İran ve Kuzey Kore gibi bir muameleye tabi olacak. Para ve sermaye akımları, hatta ticarete ambargo konulacak. Banka kredileri durdurulacak ve mevcut krediler muaccel hale getirilecek. Vesaire. Bürokratlar inanılmaz bir tepki içerisindeler. Bizim sermaye sınıflarının ise bankalar başta olmak üzere aymazlıkları devam ediyor. Meselenin ciddiyetinin farkında değiller.”
Kadük, bir yasa tasarısının zamanında ele alınmaması dolayısıyla kendiliğinden geçerliliğini kaybetmesidir.
Bunu yazmak istemezdim ama yazmak zorundayım: Bazı kaynaklar, başka pınarlardan bankacılık sektörüne akan kara paraların da etkileneceği için, terörün finansmanına karşı yasal önlem alınmasının engellendiğini iddia ediyor.
Bankalar Birliği, TÜSİAD, TOBB falan gibi örgütler ne yapıyor? Adalet Komisyonu Başkanı yasa tasarısının kuşa çevrilmesini ve defalarca kadük olmasını nasıl açıklıyor?
Ne oluyor?