Bükülmezlik en büyük özelliklerimizden biridir.Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı tipik bir bükülmezlik örneğidir. Bu karar salt yasal olarak haklı gösterilebilir. Ama yasanın kendisi adil veya kamu yararına değilse ona dayalı kararın adil ve kamu yararına olması imkânsızdır. Binlerce kişinin Meclis’e seçtiği insanları bir avuç yargıcın Meclis dışına atması demokratik olamaz. Yasal temeli olsa da, olmasa da.
Çağdaş da olamaz çünkü parçası olduğumuzu iddia ettiğimiz Batı dünyasında parti kapatmak bizdeki gibi rutin bir olgu değildir. Arkada kalmış bir ceza türüdür. Yasalar eskir. İptal edilmeleri veya değiştirilmeleri zaman aldığı için bazen günün arkasında kalır. Bazı yasaların günün arkasında kaldığı o kadar açıktır ki bunlara dayanılarak karar verilmez. Verilirse, aynen DTP kararında olduğu gibi, hukuk uygulanmış olur ama adalet sağlamaz. Kamu vicdanı tatmin olmaz.
Anglosakson hukukunda “Dead Letter” olarak bilinen bir hal var. Dead Letter, veya Ölü Harf, iptal edilmemiş olan ama demode olduğu, çağa uymadığı için uygulanması makul olmayan ve bu nedenle yargıçlar tarafından kale alınmayan yasaların adıdır.
Dosya iki yıl bekledi
Bu anlayış bizde geçerli değil çünkü biz, örneğin, İngiliz hukuk sisteminin esnekliğine sahip değiliz. Bizim hukukumuzda yargıçlara minimum takdir yetkisi verilir. Çünkü devlet nasıl vatandaşlarına güvenmezse yargıçlarına da güvenmez. Onun için hâkimler her şeyi kitabına göre yapma alışkanlığındadırlar. Aynen Anayasa Mahkemesi yargıçlarının yaptığı gibi.
Ama kitap hayatın bir parçasıdır, hayat kitabın bir parçası değildir. Hayat, Anayasa Mahkemesi’nin kararını sevmiyor.
DTP dosyası iki sene Anayasa Mahkemesi’nde bekledi. Türkiye’nin geçmekte olduğu kritik dönemeç göz önüne alınarak pekâlâ iki sene daya bekletilebilirdi. Kimse sayın yargıçların gözünün içine bakmıyordu. Ama onlar alışkın olmadığımız bir sürat ve oybirliğiyle DTP’yi kapatmayı seçtiler. Kürt kampındaki tek yasal muhatabı bir kalemde sildiler.
Bu karar DTP kadar Anayasa Mahkemesi’ne de zarar verdi. DTP iki gün sonra başka bir isim altında yola devam edecek. Anayasa Mahkemesi bu yanlış ve zamansız kararın yükünü hep taşıyacak. Bazen konsere piyano dinlemeğe gidersiniz. Piyanist teknik olarak mükemmeldir, bütün notaları eksiksiz çalar ama performans ruhsuzdur, tatmin etmez. Çünkü piyanist notaları çalıyordu, müziği değil. Anayasa Mahkemesi böyle bir piyanist gibi yasaları uyguladı ama tatmin etmedi.
Yasa var, karar var, ama adalet yok.