Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğer her şey yolunda giderse bu yıl içinde hükümet nükleer santral yapımını muhtemelen Ruslara havale edecek ve Türkiye’nin ilk nükleer santralı için Mersin’de kazma yere vurulacak.
Mersinliler arka bahçelerinde nükleer santral yapılmasını istemiyor.
Sualim şu: Bu konuda Mersin milletvekilleri kimin yanında olacak? Hükümetin mi, Mersinlilerin mi?
Mersin’in Meclis’te 12 vekili var. Sandalyeler MHP, CHP ve AKP arasında eşit olarak bölünmüş. MHP ve CHP, iyi veya kötü olmasından bağımsız, AKP’nin yaptığı her işe karşı çıktıkları için muhakkak nükleer santrala da karşı çıkacaklardır.
AKP milletvekilleri Ali Er, Ömer İnan, Kürşad Tüzmen ve Mehmet Zafer Üskül ne yapacak?
Mersinlilerle beraber buldozerlerin önüne yatacaklar mı yoksa Ankara’da oturup olup biteni görmezden mi gelecekler?
Muhtemelen ikincisi olacak.
Türkiye’de milletvekilleri tutumlarını belirlemek için halka değil, parti liderine bakarlar. Çünkü sandalyelerini seçmene sadece dolaylı olarak borçludurlar. Esas borçlu oldukları, kendilerini aday listesine koyan (veya listeden atmayan) parti başkanıdır.

Halktan kopuklar
Milletvekilinin seçim bölgesinde ne kadar sevilip nefret edildiği ikincil bir unsurdur. Parti başkanı isterse en sevilen kişiyi şutlar, yerine bir odunu koyar.
Bu nedenle milletvekilleri halktan kopuktur. Demokrasi de halk demokrasisi değil, lider demokrasisidir. Ve bu aşağıya doğru gider. İl başkanları da, kongre delegeleri de genel merkezin emrindedir.
Halk kendi istediğini ne il başkanı yapabilir ne de delege. Yapsa bile bunlar genel merkez tarafından veto edilebilir. Seçmenin buna karşı, tespihini bir defa daha elden geçirip, Yaradan’ından sabır dilemek dışında, yapabileceği pek bir şey yoktur. Bu olgunun sonucu partilerin fosilleşmesi, parti yöneticilerinin en bela despot kadar, kene gibi sandalyelerine yapışmalarıdır.
İşte seçim kaybetme rekortmeni Baykal. İşte onu yakından izleyen Bahçeli. Bu ikisini siyasetten oy ayırmaz, ecel ayırır sadece.
İşte “demokrat” Erdoğan.
Bunların gerçekten ne olduklarını öğrenmek istiyorsanız onları ayıran değil, birleştiren şeylere bakın.
Bu üçlü her şeyi değiştirir ama siyasi partiler kanununu değiştirmez. Milletvekili dokunulmazlığını sağlayan anayasa maddesini de. Çünkü bunlar onların sigortasıdır. Bu yasa yürürlükte oldukça pozisyonları güvencededir, partileri üzerinde yetkileri tamdır.
Bu açıdan Türkiye 1923’ten bu yana ne idiyse odur. Bu nedenle “Mersin milletvekilleri nükleer santrala karşı mı?” saçma bir sual idi.