Lefkoşa
KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın sunup Rum lideri Hristofyas’ın reddettiği öneri paketini okuyunca anladım ki bu kafalarla Kıbrıs sorunu çözülemez.
Pardon. Bir daha anladım, demeliydim. Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini zaten biliyordum. Artık eminim. Hristofyas paketi alınca Rum Temsilciler Meclisi’nde sandalyesi bulunan siyasi partilerin temsilcilerini topladı ve önerilerini paylaştı. Ardından bunların müzakerelere zemin teşkil edemeyeceğini açıkladı. Hristofyas’ın neden böyle davrandığını anlamak ve hatta ona hak vermek zor değil. Bir defa öneriler federasyondan değil, gündemde olmayan konfederasyon yapısı öngörüyor.
Federasyon kısmen kendi kendini idare eden devletçiklerden müteşekkil egemen bir devlettir. Konfederasyon iki veya daha fazla egemen devletten müteşekkil bir devlettir. Söylemedik ama açıkça belli ettik ki kalbimizde yatan aslan konfederasyondur. İşte iki kanıt: Türk yönetimi yabancı devletlerle anlaşma imzalayabilecek. Ve KKTC toprakları üzerindeki hava sahasında egemenlik hakkına sahip olacak. Bir diğer temel nokta, yönetimde nüfusumuzla orantılı olmayan temsil taleplerimizdir.
Türkler ada nüfusunun yüzde 25’ini teşkil ederken, kabinedeki sandalyelerin yüzde 40’ını talep ettik: 7 Rum, 5 Türk bakan istiyoruz. Buna ek olarak Türk toplumunun bütün yasaları ve kabine kararlarını veto etme yetkisi olsun istiyoruz. Rekabet Kurumu gibi önemli kurumlarda 4 Rum, 3 Türk temsilci bulunacak.
Öneriden daha önemli olan
Bir anlamda önerilerden de daha önemli olan şey, onlara ilham vermiş olan mantalitedir. Bu önerileri hazırlayanlar Rumlara zerre kadar güvenmiyorlar ve varılacak herhangi bir anlaşmanın yürüyeceğine dair en ufak ümitleri yok. Kurulacak ortaklığın, 1960’ta kurulup üç yıldan az bir zaman içinde çöken ilk cumhuriyet gibi yürümeyeceğine inanıyorlar. Bu nedenle Türk toplumunu mümkün olduğu kadar sağlama almaya mümkün olduğu kadar çok şeyi kontrata bağlamaya çalışıyor.
Bu önerileri hazırlayanlar özgüvene de sahip değil. Türklerin Rumlara yem olacağına garanti gözüyle bakıyorlar ve bunu uygulamada çalışması mümkün olmayan bir yönetim mekanizması kurarak önlemeye çalışıyorlar. O zaman şunu sormak lazım: Mademki bu adamlara nano güven duyuyorsun, o zaman başının belasını mı arıyorsun? Neden onlarla ortaklık kurmaya uğraşıyorsun?
Bu öneriler bir şeyi daha ortaya çıkardı: Türkler ve Rumlar ortaklıktan çok uzaktır. Bundan önce yapılacak işler var. Affetmek ve barışmak. Savaş baltasını gömmek ve geçmişi unutmak. Nefret tarlalarına sevgi ve anlayış ekmek. Ama mümkün mü? Kıbrıs gerçi Avrupa Birliği’ne üye ama coğrafi olarak Asya kıtasındadır. Ortadoğu’nun bir parçasıdır. Burada kin, kan ve akılsızlık egemendir. Şimdi ne olacak? Talat’la Hristofyas tebessüm saçarak el ele yürümeye devam edecek çünkü hiçbiri müzakereleri bozan taraf olmak istiyor. Ama artık herkes biliyor ki arkasında yürüdükleri düğün alayı değil, cenaze arabasıdır.