Ozanköy On binlerce, yüz binlerce yıl önce kedi adında, zeki ama tembel, bir hayvan varmış.
Av peşinde koşmaktan yorulmuş, bezmiş. “Bu hayat zor. Çalışıp beni doyuracak bir aptal bulmalıyım,” demiş.
Bütün dünyayı dolaşmış. Hayvanları teker teker izlemeye, onu besleyecek bir yaratık aramaya koyulmuş.
Süngerler. Sürüngenler. Gerçek dokusu olmayanlar. Gerçek dokusu olanlar. Radial simetrililer. Bilateral simetrililer. Kafatassızlar. Gerçek kafataslılar. Yarı sırtipliler. Tulumlular. Olumlular.
Başı kordalılar. Çenesizler. Gerçek çeneliler. Dört üyeliler. İki yaşamlılar. Giyimli kuşamlılar. Kuşlar. Memeliler.
Geçmişler, önünden, birer birer: Sudan nefret, olmaz balık.
İnek imkânsız, çok alık.
Fare benden akıllı.
Panda çok fena kıllı.
Gergedan çamur içinde durur.
Penguen adamı dondurur.
Aslan yakaladı mı parçalar.
Tilki sadece kendi için çalar.
Kartalın ağzı kokar.
Arı kızdı mı sokar.
Leopar beni ham yapar.
Deve ekmek getirmez eve.
Maymun gayriciddi, hayatı seks ve oyun.
Kurdun ensesi kalın, dişleri keskin.
Ayı kışı uykuda geçirir, miskin.
Koala muasır medeniyetten uzak.
Yılan pusuya yatar, sessizce kurar tuzak.
Fil ezer ve unutmaz, Karga benden de kurnaz.
Zürafa bir sola gider bir sağa.
Denizde mi, kara da mı, bilinmez kaplumbağa.
Taam ümidini kesecekken, insanı görmüş, peşine takılmış, izlemiş, gözlemiş, çok geçmeden, “Aradığımı buldum,” demiş.
“Ön ayaklarını el yapmış, dikilmiş ayağa, bütün varlık eğlenirken, mesai yapıyor, hıyar ağa! Hem çalışkan, hem ahmak, bana ondan iyi kim bakacak?” Yaltaklanmış, kaltaklanmış, kucağa oturmuş, bacağa sürünmüş, âşık rolüne bürünmüş, yalamış, tırmalamış, nazlanmış, esnemiş ve gerinmiş, fare öldürmüş ve kuş yakalamış, mır mır etmiş, miyavlamış.
Bütün hayvanlar insandan nefret eder korkarmış. İnsan, sevilmeye aç. Esrarengiz ve zarif, ağırbaşlı ve akrobatik, kedi yılışarak ona yaklaşınca, şaşırmış ve sevinmiş. Ödüllendirmek istemiş. Yemeğinden bir parça vermiş.
“Sandığımdan kolay oldu,” demiş kedi. “İnsan bu sevgi numarasını yedi.” Seslenmiş: “Kişi kişi gel kişi, var mı senin gibisi, gel boynuna bakayım, mavi boncuk takayım.” İnsan başını uzatmış. Uzatış o uzatış.
M. Münir şöyle dedi: Almayın eve kedi, O uyur sen çalışırsın, Mesaiye alışırsın.
Alacaksan ille de, Düşmeyesin zillete, Sen uyu o çalışsın, Mesaiye alışsın.
Yetti tembellik ve naz, Sen de keyif çat biraz.