Türkiye’de eğitim sistemleri sık sık değişir ama eğitimin kalitesi hiç değişmez. O hep kötüdür.
Sisteme yapılan değişiklikler eğitimin kalitesini yükseltmez çünkü amaç eğitsel değil ideolojiktir.
Okullardan, ortalama olarak, esnek olmayan kafa yapısında, itaatkar, okumayan, yabancı dil bilmeyen tartışmayan, sorgulamayan, yaratıcı olmayan çocuklar çıkar.
Ve bu çocuklar eğitim kalitesini ölçen uluslararası yarışmalarda hep sonuncu gelir. Ama bu kimsenin pek umurunda olmaz.
Bu yarışlardan belki de en ünlüsü OECD’nin her üç yılda bir 65 ülkede uyguladığı PISA adlı sınavdır. On beş yaşındaki öğrencilerin katıldığı bu sınavın sonuncusu 2009’da yapıldı.
Bu sınavda Türk çocukları bütün konularda OECD ortalamasının altında kaldı. Genel sıralamada Avrupa ülkeleri arasında sonuncu oldu. Genel değerlendirmede 2000 yılından bu yana yapılmakta olan bu yarışlarda hep son sıralardayız.
PISA’nın ortaya çıkardığı sonuçlar bu ülke adına korkunç ve ruh çökerticidir: Türkiye’de on beş yaşındaki öğrencilerin yüzde 25’i okuduğunu anlamıyor. Yüzde 42’si basit matematiksel problemleri çözemiyor.
Tezgahtaki sistem değişikliği bu performansı değiştirmeyecek. Amaç, gene, eğitimin kalitesini yükseltmek değil. Bundan bahseden kimse yok, böyle bir beklenti de yok.
Amaç “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik,” yetiştirmek.
Finlandiya dünyadaki en kaliteli eğitim sistemine sahip ülkelerden biridir. 2000’den bu yana yapılmakta olan PISA ölçümlerinde ya tepededir ya da ilk üçte.
Geçenlerde Finlandiya’nın bu başarıya nasıl ulaştığını anlatan bir kitap geçti elime. Fin Dersleri: Dünya Finlandiya’daki Eğitim Değişiminden Ne Öğrenebilir(*) adlı bu kısa kitapta bu küçük kuzey ülkesinin nasıl eğitim rekortmeni olduğu anlatılıyor.
Finlandiya’nın doğru yaptığı en önemli şeylerden biri bizde üzerinde hiç durulmayan bir şeydir: Öğretmen eğitimi. Finlandiya’da öğretmenler sıkı bir eğitimden geçer. Öğretmen eğiten özel üniversitelere başvuran on kişiden biri girme başarısını gösterebilir. Öğretmenler normal öğrenciler dışında disleksi gibi özel öğrenme sorunu olan çocukları eğitmek konusunda da uzmanlaşırlar.
Çocukların yüzde 98’inin katıldığı okul öncesi eğitim bedavadır. Zorunlu eğitim yedi yaşında başlar. İlk eğitim dokuz yıldır ve bu süre içinde çocukların akademik yetenekleri testlerle falan ölçülmez. Dokuz yılık ilk eğitimden sonra öğrenciler ya akademik okullara ya meslek liselerine girerler. Çocukların yüzde 43’ü meslek lisesini seçer.
Öğretmenlere hangi dersleri öğretecekleri söylenir ama ders kitabı ve öğretim yöntemi seçmekte hürdürler.
Fin eğitim sisteminin amacı düşünen, faal, yaratıcı gençler yetiştirmektir, ezberleyip sınav geçen değil. Ve eğitimin ana stratejisi rekabet değil dayanışmadır.
Finlandiya’nın eğitimde doğru yaptıklarının tamamını yanlış yapıyoruz. Bu da gösteriyor ki eğitimde çözüm dinde değil Fin’dedir.
* Finnish Lessons: What Can the World Learn From Educational Change in Finland/Pasi Sahlberg