Darbe komploları konusunda ayrıntıda boğulmak istemiyorsanız birkaç dakikanızı da bana ayırın.
Ben “Darbe planları iyi oldu” diyorum. Çünkü hedeflediklerinin tam tersi durumlar ortaya çıkardılar. Devirmeyi planladıkları demokrasiyi güçlendirdiler. Bir defa darbeler planlandı ama yürürlüğe konamadı çünkü ne ordu içinde ne de dışında müsait bir ortam yoktu.
Bu da Türkiye’de aklıselim sahiplerinin selim olmayan akla sahip olanlardan daha baskın olduğunu gösteriyor. Aksi takdirde, çoktan başımıza tarifsiz belalar açmış, yeteneksiz ve gaddar bir cuntanın yönetiminde idik.
İkincisi, bu planların gün ışığına çıkması bundan sonra başarılı bir darbe yapılmasını imkânsız hale getirdi. Demokrasiyi darbelere karşı aşıladı. Çünkü ortaya dökülen belgeler (doğru veya uydurma olmalarından bağımsız olarak) orduyu görülmemiş şekilde gözden düşürdü ve zayıflattı. Ona karşı duyulan güveni aşındırdı. İstese de darbe yapamaz hale getirdi.
Bu Türk demokrasisi için az buz bir aşama değildir.
Geriye kalan her şey ayrıntıdır.
Belki şu birkaç nokta hariç. Taraf’ın yayımladığı “darbe planı” yedi yıl önce hazırlandı. O gün orduya komuta edenler bugün üniforma giymiyor. Buna rağmen medyada bu konuyu istismar etmek isteyenler sanki mevcut komuta kademesi bu projenin arakasında imiş, ordunun içinde hâlâ darbeciler varmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor. Bu hem yanlış hem de haksızdır.
Demokratikleşme koşulu
Ordunun içinde artık darbeci yoktur, varsa bile darbe yapıp iktidarı devirmek uyanıkken görülen bir rüya olmaktan ileri gidemez. Müdahale çağının kapandığı konusunda anlaşmaya varıp artık bu konuyu arkada bırakabilir miyiz?
Sanmıyorum. Bu iddialar orduyu aşağılamak ve itibarını yaralamak için sonuna kadar istismar edilecek.
Türkiye’nin demokratikleşmesi sadece askeri vesayetten kurtulmasına bağlı değildir. Demokratik olmayan siyasi partiler sisteminin vesayetinden de kurtulmak gerekir.
Ordunun demokratik sınırlar içine çekilmesi, hesap verebilirliğinin sağlanması vesaire muhakkak ki önemlidir. Ama siyasi partilerin demokratik sınırlar içine alınması ve hesap verebilirliklerinin sağlanması ondan da az önemli değildir.
Siyasi partiler kanunu demokratik değildir. Liderlerin partileri üzerinde dikta kurmasını mümkün kılmaktadır. Bir defa seçildi mi liderin değiştirilmesi neredeyse imkânsızdır. Kongre delegeleri, il başkanları, milletvekilleri pozisyonlarını halka değil parti liderine borçludurlar. Sorumlulukları da halka değil siyasi patronlarınadır. Bundan dolayı halk ile Meclis arasındaki sorumluluk bağı kopuktur.
Bu siyasi partiler yasasıyla askeri vesayet olsa da olmasa da Türkiye demokratik sayılamaz.
Her şeyi teraziye koyacak olursanız, demokrat olmamakta sivillerin askerlerden eksik kalır yanı yoktur.