Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İhtiyar Binbaşı ödüllü bir domuzdur. Bir gece çiftlikteki hayvanları toplar ve onlara gördüğü bir rüyayı anlatır. Rüyada hayvanlar hep birlikte insanların onlara tahakküm ve eziyet etmediği bir dünyada yaşamaktadır. İhtiyar Binbaşı alkışlar arasında hayvanlara böyle bir cennet için çalışmalarını öğütler ve üç gün sonra ölür.
Kartopu, Napolyon ve Cıyak Cıyak adlı üç genç domuz yaşlı domuzun fikirlerini “Hayvanizm” adlı bir doktrinde toplarlar. Hayvanları ayaklandırıp çiftlik sahibi Mr Jones’u kovarlar. Çiftliğe Hayvan Çiftliği adı verirler.
Başlangıçta işler iyi gider. Hayvanlar rahat bir hayat yaşamaya başlar.
Zaman içinde öne çıkan Napolyon ve Kartopu çiftliğin geleceği konusunda fikir ayrılığına düşer. Bir gece yapılan toplantıda Napolyon gizlice eğittiği köpekleri çağırır ve Kartopu’nu çiftlikten kovdurtur. Başkanlığını ilan eder. Artık toplantı yapılmayacağını, bütün kararları domuzların alacağını açıklar.
Napolyon’un köpekleri homurdananları teker teker parçalar. Hayvanizm’e yeni bir kural gelir: “Napolyon her zaman haklıdır.”
Gel zaman git zaman Napolyon domuzdan çok insan gibi davranmaya başlar. Yatakta uyur, viski içer, komşu çiftliklerdeki insanlarla ticarete girişir. Diğer hayvanlar artık eskiden olduğu gibi aç ve açıktadır ve analarından emdikleri süt burunlarına gelinceye kadar çalışmaktadır.
Yıllar geçtikçe domuzlar daha fazla insanlaşır. İki ayak üzerinde yürümeye, elbise giymeye, kırbaç taşımaya başlarlar. Hayvanizm’in bütün prensipleri silinir ve hepsinin yerini alacak bir tek kural konur: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları diğerlerinden daha fazla eşittir.”

Haberin Devamı

CHP’nin ardından gitmek
Bir gece domuzlar komşu çiftlik sahiplerini yemeğe çağırır. Diğer hayvanlar pencereden partiyi seyreder ve kimin insan kimin domuz olduğunu artık ayırt edemediklerini fark ederler.
İngiliz yazar George Orwell’in Sovyetler’i hicveden klasik Hayvan Çiftliği’ni lisede okumuştum.
Son zamanlarda CHP’li Kemal Kılçdaroğlu’nu televizyonda gördükçe aklıma geliyor. Kılıçdaroğlu çok uzun zaman olmayan bir geçmişte ümit vaat ediyordu. Köhnemiş CHP’de yeni bir görüntü ve sesti ve ezberin dışında laflar ediyordu.
Baykal genellikle böyle tipleri bir şekilde partiden attırır. Kılıçdaroğlu’na yeni bir yöntem uyguladı. Onu liderlik kadrosuna aldı. O da bunu Baykallaşarak ödedi. Ayağa kalkıp Baykal’ın saçma sapan laflarını alkışlamaya, AKP’liler konuşurken liseli çocuklar gibi sıra kapaklarını yumruklamaya başladı.
Baykalvâri bir insafsızlıkla, Tel Aviv sefirimizin küçük düşürülmesini “yeni bir çuval olayı” olarak tanımladı. Sanki AKP veya herhangi birisi İsraillilerin bu beklenmedik hamlığını önleyebilirmiş gibi.
Yeni Türkiye’de sol kalmadığından oy almak için CHP’nin sağa gittiğini söylüyor. Farkında değil ki nereye yönelirse yönelsin kimsenin CHP’nin ardından gideceği yok.
Ekran penceresinden içeri bakılınca artık kimin Baykal, kimin Kılıçdaroğlu olduğunu artık ayırt edemiyoruz.
Vah zavallı Kılıçdaroğlu vah!