Ozanköy
Badem ağacının altındaki çokumda Türkmen ve Kıbrıs laleleri var. Türkmen lalelerini yıllarca önce İstanbul’da Bauhaus’tan almıştım. Genellikle buradan alınan soğanlar ilk seneden sonra açmaz. Her saptan beş çiçek veren Türkmen laleleri yıllardır açıyor ve her ilkbaharda içimi açıyor. Yanlarında tohumdan yetiştirip ektiğim beş altı Kıbrıs lalesi var. Biri açtı açacak. Sapının ucundaki damla şeklindeki çiçek yeşilden kırmızıya dönüyor. Açtığında göbeğinde sarı bir yıldız görünecek.
Küçük bir mucize.
Her sabah bahçeye çıktığımda ilk işim bu laleyi kontrol etmek oluyor. Gün boyu etrafında dolanıp duruyorum. “Tepemize dikilip durma da açılacaksak açılalım, be kardeşim,” derse şaşmayacağım.
Lale ve nergis en çok sevdiğim iki çiçek. Küçükken tanıştığım ilk çiçekler olukları için olmalı. Galiba en sıkı bağlı olduğumuz şeyler -tatlar, kokular, renkler, ağaçlar, çiçekler ve başka bir çok şey- çocukluğumuzda tanıştıklarımız.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) 13 Mayıs 2011’de bir yönetmenlik çıkartarak baraj inşaatlarının denetimini devlet kurumlarından alıp özel sektöre devretti. Bunun yanlış olduğuna inanan Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) yönetmenliğin iptali için Danıştay’a başvurup yürütmeyi durdurdu yani bir anlamda iptal etti.
DSİ, Adana’da on kişinin ölümü ile sonuçlanan baraj felaketinin kabahatini bu iptalin yarattığı denetim boşluğuna ve TMMOB’ye yüklemeye çalışıyor.
Başarılı olabileceğini sanmıyorum.
Çünkü, baraj denetimlerinin yetersiz olmamasının nedeni yönetmenliğin iptali değildir. Yönetmenliğin kendisidir.
Yönetmenlik etkin olması mümkün olmayan bir sitem getirdi. Kısa sürede de, uygulamada bu ortaya çıktı. Ama yanlıştan dönülmedi.
DSİ’nin sistemi, baraj inşaatlarında denetimin özel firmalar eliyle yapılmasını öngörüyor. Barajı yaptıran şirket bir denetim firması tutacak, bu firma inşaatı kontrol edip şirkete rapor sunacak. Bir inşaatın kaidelere göre yapıldığının denetimini yapanın finansmanı ile olamaz. Dünyadaki uygulamalar bunun olamayacağını gösteriyor.
Baraj inşa etmek için akarsuyun yatağında kuru bir alan yaratılması gerekir.
Bunun için, ırmak veya nehir, yatağından bir tünele kaydırılır ve bir süre tünelde gittikten sonra, aşağıda, akarsu yatağına bırakılır.
Yuvarlak veya at nalı şeklinde olan bu geçidin adı derivasyon tünelidir.
Baraj inşaatı tamamlandıktan sonra derivasyon tüneline kapak takılır ve kapatılır. Su, yeniden eski yatağında akmaya başlayarak barajın arkasında birikmeye başlar.
Eğer, şu veya bu nedenle, kapak sağlam değilse, yerinden fırlar ve barajda tutulan su kontrolsüz bir şekilde boşalmaya başlar.
Adana’nın Kozan ilçesinde, inşaatı Özaltın-Cengiz Ortaklığı firması tarafından Adana Gökçe Nehri üzerinde yapılmakta olan Köprü Barajı’nda, 24 Şubat 2012 tarihinde, saat 13:30 sularında olduğu gibi.
Barajı yaptıran EnerjiSa şirketi resmi açıklamasında on kişinin öldüğü olayı “talihsiz bir kaza” olarak tarif etti.
Erkek aslanın neden yelesi var? Bilinmiyor. Bir teoriye göre yele savaşırken aslanın boynunu korur, ölümcül yara almasını önler.
Bir başka teoriye göre aslanın içinde yaşadığı sürüye hâkim olmasına yardımcı olur. Sağlık ve güç göstergesi olarak dişileri çeker, erkekleri caydırır. Kural olarak, diyor konunun uzmanları, yele ne kadar gür ve koyu ise aslan o kadar sağlıklı ve dişiler için o kadar çekicidir.
Aslanlar gruplar halinde yaşar. Tipik bir toplulukta 20 dişi, yavrular ve bir iki erkek bulunur. Erkeklerden biri ailenin reisidir ve bu ona gruptaki dişilerle çiftleşme tekeli verir.
Erkek aslan günde kırk defaya kadar sevişebilir. Ama, bu imtiyazını korumak için, yerini alıp dişilerle çiftleşmek isteyen genç aslanlarla savaşıp onları yenmek zorundadır. Bu gibi kavgalarda, genellikle, her iki aslan da yaralanır. Bazen biri veya her ikisi de ölür.
Fatih’ten sonraki sultanlar
Eğer genç aslan yaşlıyı yenerse ilk yaptığı iş devrik kraldan olan bütün küçük yavruları öldürmektir. Bu bakımdan Fatih’ten sonraki Osmanlı sultanlarına benzer.
Bugün güneş açtı ve hava ısınır gibi oldu. Sabahleyin yataktan kalkmamalı, daha çok uyumalıydım, sonra piknik battaniyesini bademin altına serip tembellik etmeliydim. Ama verilmiş sözlerim vardı. Vaktimin çoğunu direksiyonda geçirdim. Çarçabuk karanlık oldu. Gün nereye gitti?
Direksiyonda, ölmüş bir arkadaşım aklıma geldi. Kolay gülen, saygısız, üç kâğıtçı, hiç büyümemiş, zararsız, sevimli birisi idi. Yüzü gözümün önüne geldi. Kısa bir an sesini duydum ve kahkahasını.
Her insanın sesi de gülüşü de kendine hastır, parmak izi gibi eşsizdir, milyonlarca başka ses arasından ayırabilirsin.
“Ne garip. Öldü ama bir zamanlar çıkarmış olduğu sesler, aklımın bir kenarında duruyor,” diye düşündüm. Kış gelince kaldırılmış yazlık giysi gibi.
Eve döndükten sonra bahçede dolandım. Çiçek açmış badem dalını çekip kokladım. Laleleri kontrol ettim. İçlerinden biri birkaç gün sonra açacak.
Sonunda çok uykum geldi, gözlerimi açamaz oldum, yukarı çıkıp bir saatten fazla uyudum, eksik kalan uykumu tamamlandım. Sonra çay yaptım ve tepsiyi bahçeye taşıdım. Sadece dağların tepelerinde güneş kalmıştı. Kısa zamanda oradan da kayboldu. Hava soğudu. İçeri odun taşıdım ve ateşi yaktım.
Peynir
Her sene Avrupa ’da 165 milyon kişi, yani Avrupa Birliği nüfusunun neredeyse yüzde 40’ı, ruhsal bozukluk yaşar.
Bu rakam, Almanya ’nın Heidelberg kentinde toplanan, “Akıl Hastalıklarına Anlam Vermeye Çalışmak ” * isimli toplantıda, Dresden Teknik Üniversitesi profesörlerinden Hans-Ulrich Wittchen tarafından açıklandı.
Buna göre ruhsal bozukluklar arasında en sık rastlanan anksietedir. Anksiete, günlük hayat olayları karşısında duyulan aşırı kaygı, endişe veya vesvesedir. Avrupalıların yüzde on dördü bu dertten mustarip.
Ardından uykusuzluk, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve demans (bunama) geliyor.
Ruhsal bozukluk bu kadar yaygınsa neden Avrupa oturup kalkmıyor? Nüfusunun yüzde kırkı kanser veya verem veya AİDS olsa herhalde olağanüstü durum ilan edilirdi.
Ama nüfusun yüzde 40’ı ruh hastası dendiğinde kimsenin kılı bile kıpırdamadı.
Bence bunun nedeni çok basit. Ruh hastasıdır denilen insanların büyük bir çoğunluğu hasta değil sadece, hayatın çekilmez hale gelmesinden acı, üzüntü, sıkıntı çekiyor.
Mrs Moneypenny Financial Times’ın cumartesi köşe yazarlarındandır. Dünyanın en kaliteli gazetelerinden olan FT cumartesi günleri biraz hafifler ve dergi havasına bürünür. Haber bölümleri azalır magazin bölümleri çoğalır.
Hafta sonları, okurların haber yerine “boş zaman” konularına daha çok ilgi duyacakları varsayımı üzerine kurulu bir konsepttir bu ve çok başarılıdır. FT en çok cumartesi günleri satar. (Bizim gazeteler bu gerçeğe hiç uyanacak mı?)
Mrs Moneypenny esprili bir iş kadınıdır. Yazılarında daha çok kendinden, ailesinden, kız arkadaşlarından, çağrıldığı veya çağrılmadığı davetlerden, av partilerinden bahseder. Ne çocuklarının ne de kız arkadaşlarının ismini yazmaz ama. Çocukları, büyükten küçüğe doğru sıralanmış olarak Maliyet Merkezi Bir, İki ve Üç’tür.
Eskiden model olan kız arkadaşı (My Former Model Girfriend) Eskiden Model Olan Kız Arkadaşım’dır.
Geçen haftaki yazısında Bayan Moneypenny okuyucularını yeni bir kız arkadaşı ile tanıştırdı: My Sexy Intellectual Girlfriend veya Seksi Entelektüel Kız Arkadaşım (SEKA).
SEKA çekici, zarif, zeki, başarılı bir kadındır, 48 yaşındadır ve (her ne anlama geliyorsa) “şaşırtacak derecede iyi formdadır.”
SEKA,
Vatan gazetesinin sıska kadın yazarlarından Mutlu Tömbekici daha da sıska olmak için yeni bir rejim uygulamaya başladığını açıkladı.
Her sabah sevimli simitçisi Ali Bey ’den düzenli olarak aldığı simitten vazgeçiyormuş. Çünkü tartıda 57,2 kilo geldiğini görmüş. Boyu ise 1,57 imiş.
Bana göre Ali Bey ’e “Simitleri ikiye çıkarıyoruz, sevimli dostum,” demek için ideal bir ölçü. Mutlu Tömbekici için Karatay Diyeti’ne başlamak için alarm zili.
Kara kuru eşi olan, sürekli sinir içinde bir politikacımız vardı. Bir gün şimdi adını hatırlamadığım bir gazeteci bu politikacı için “öyle tombul, beyaz etli bir karısı olsaydı hem o daha mutlu olacaktı, hem de Türkiye,” demişti.
Hayatında bundan daha doğru bir laf etmedin, dostum, demiştim.
Geçen yüzyılın sonunda sefalet belirtisi olarak görülen zayıflık ne zaman kıskanılacak bir şey haline geldi veya getirildi, çocuklar?
Değişiklik Beatles’larla beraber Twiggy’i getiren 1960’larda başladı. Wired dergisinin bir araştırmasına göre Playboy güzellerinin ortalama gövde kitlesi 1960’larda 19,2’den günümüzde 17,6’ya düştü.