Seneyi bitirmek üzereyiz. Kullanılmayan yıllık izinlerin kullanılacağı ve tam da ertelenen pahalı uçak biletlerinin alınabileceği zaman dilimine girdik. Ben de yoğunluktan fırsat bulamadığım kış tatili planını yaparken araştırmalarımı sizinle paylaşmak istedim. Benim gibi çok üşüyenler kış tatilini pek sevmez. Fakat yine benim gibi karda kaymanın bir kere tadına varanlar da bir daha vazgeçemez bu tatilden. Ayrıca fotoğraf çekmeyi seven biri olarak beyaz kar taneleri olağanüstü bir fon...
Bu merakla ilk kar tatilimi Kartepe'de sonrasında Palandöken'de yapmıştım. Beyazın güzelliği şöyle dursun içinizi ısıtan güneşe koşuyormuş gibi dağlardan tepelerden kendini bırakmak bambaşka bir duygu. Kar üstünde arkadaşlarla yenen sucuk ekmekler ve ardından şömine başı çay kahve sohbetleri bir yılın stresini alıp götürüyor. Öyle profesyonel de değilim. Hem üşüyor hem de kendimi öylece doğanın eşsiz güzelliğine bırakıveriyorum...
Kasım ayında olmamız itibarıyla uçak biletleri daha uygun. Bu nedenle kalan izinleri kullanmanın tam zamanı. Ülkemizde doğusundan batısına kadar birçok şehirde kayak merkezi bulunuyor. Bu nedenle çok şanslıyız. Her sene binlerce turist de kış tatiline
Hava serinledi, rüzgar hafiften soğukluğunu hissettirmeye başladı. Park, koru, piknik ve sahil gezileri gelecek aylara ertelendi. Salça, turşu ve kurutulmuş biberler de kışa hazır bir şekilde raflara dizildi. Gecelerin daha uzun gündüzlerin daha kısa olduğu günlere geldik artık. Dolayısıyla evde daha çok zaman geçireceğimiz günler kapımızda. Bazıları kitaplarını bazıları filmlerini hazırladı. Özellikle film ve dizi izlemeyi sevenler için artık birçok avantajlı paket var. Peki, hepimizin elinden düşüremediği akıllı telefonlar veya türevinde olan ürünler kış internet temposuna hazır mı? Çünkü hayatımızı kolaylaştıran ya da bazı anlarda zorlaştıran teknoloji ürünleri kimi zaman ay sonunda istenmeyen sürprizler sunabiliyor. Hâliyle internet hızı arttıkça faturalar da kabarmaya başlıyor. Haftada bir kere bir film izliyoruz. Bir gün film açmaya çalışırken internet hızının düşük olduğunu fark ettik. Eşim hemen birilerine ulaşmaya çalıştı. Müşteri hizmetleri aynı anda 60 kişinin bizim internetimize bağlandığını bu nedenle hızın düşük olduğunu belirtti. Biz iki kişiyiz. Bu nasıl olabilirdi? Biz de anlam veremedik. Bizim gibi çoğu insan faturalarda nelerin yer aldığından ya da hangi
Telefonumuza gelen reklam mesajları, hepimizin dert yandığı ve söylendiği hatta bir türlü iptal etmeyi beceremediği olay hâline geldi.
Hattımı değiştirdiğimde kendi kendime bir karar aldım ve dedim ki “Numaramı hiçbir mağazada alışveriş yaparken istediklerinde vermeyeceğim.” Tabii sonuç değişmedi, her ne kadar ben numaramı korumaya çalışsam da onlar bir şekilde mesaj göndermeye devam etti. Ben yine bir süre daha saklamaya çalıştım ta ki bir mağazada çalışan kasiyerin “Hanımefendi numaranızı vermezseniz aldığınız ürünle ilgili işlem yapmayacağım” cümlesinin ardından tartışana kadar… Birincide tartış, ikinci de söylen üçüncü de mecburmuş gibi numarayı veriyorsun. Nereden, nasıl ulaşıyorlar bilmiyorum. Bu noktada operatörlerin de işin içinde olduğunu düşünüyorum. Belki de numaralarımız satılıyor veya okunuyor bilemiyoruz.
Şu an bunun için Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından “ilke kararı” kapsamında, izinsiz olarak reklam içerikli arama yapılması, SMS ve elektronik posta gönderilmesinde 1 milyon liraya kadar idari para cezası verileceği açıklandı. Evet, ceza gayet caydırıcı ama bu yeterli mi? Mesela alışverişte numaralarımız neden isteniyor, kayıt için isim, soy isim
• Yapmam gerekenleri sürekli erteliyorum. Ailemi ihmal ediyorum. Birgün onlarla kahvaltı yapayım diyorum, yine erteliyorum.
• Yüksek lisans tezimi yazayım diyorum ama vakit bulamadığımdan sürekli erteliyorum.
• Okuyacağım kitapları rafa diziyorum. Ama bir türlü başlayamıyorum.
• Evdeki işlerimi sırasıyla kafamda planlıyorum. Ama sonra sadece birkaçını yapıp, erteliyorum.
• Okulu bitirdim. İş aramaya başlayacağım diyorum ama bir bakıyorum seneler geçmiş.
• Ehliyet almam gereken zamanı hep erteledim. Şimdi istesem de vakit bulamıyorum.
• Birini sevmeyi ve yuva kurmayı hep erteledim şimdi istesem de olmuyor. Yoruldum...
Baby shower, hastane odası süsleme, ziyaretçilere hediye, fotoğraf çekimi, mevlit organizasyonu, altı ay kınası, diş partisi, doğum günü…
Hepiniz az çok bunları yakın çevrenizden duymuşsunuzdur. Doğrusu duymayanlarda sosyal medya aracılığı ile mutlaka denk gelmiştir.
Çocuk daha dünyaya gelmeden kendince bir maliyet ve piyasa oluşturuyor. Hâl böyle olunca anne ve baba adaylarının heyecanı, yeni moda tüketimle birleşti ve bebekler dev bir sektör oluşturdu. Peki, bu piyasada aşağı yukarı fiyatlar nasıl? Organizasyon paketlerini alırken nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Öncelikle yeni doğan bebeğin maliyetinden başlayalım. Günümüze göre yapılanlardan bazıları şöyle:
*Baby shower partisi : 500-1000 TL
*Hastane odası süsleme: 1000-5000 TL
*Ziyaretçilere hediye : 250-1000 TL
*Fotoğraf Çekimi : 1500-3000 TL
Çoğumuz ekonominin karmaşık, sıkıcı ve keskin kurallarının olduğunu düşünürüz. Ama aslında insanların temelde duygusal tepkiler doğrultusunda en hızlı hareket etiiği anlar ekonomik anlamda karar verdiği anlardır. Aslında duygularımız para harcarken disiplinin en önemli unsurlarından biridir. Burada aklımıza gelen ilk şey de tabiki hiçbirimizin vazgeçemediği "alışveriş" .
Peki alışverişin cinsiyeti olur mu? Alışverişi duygularımızla mı yapıyoruz? Kadınlar alışverişi neden terapi gibi görüyor? Erkekler neden eşleriyle alışveriş yapmayı sevmiyor? Öncelikle her yazımda olduğu gibi yaptığım küçük anketteki yanıtlara bakalım.
Soru: Erkekler eşleriyle neden alışveriş yapmayı sevmiyor? (Cevaplar hanımefendilerden)
Eşim alışverişte vakit harcamayı zaman kaybı olarak görüyor. Ben ise çok seviyorum.
Ben kıyafetlerimde detay severim. Onun içinde çok gezerim. Eşim ise bu detayları aramaya tahammül edemiyor.
Alışverişte birbirimizi kaybediyoruz. O genelde girişte olur ben ise mağazanın diğer ucunda. Mağazanın tamamını gezmeden alamam. Dolayısı ile beklemek zor geliyor.
Ben çalışmıyorum. Dolayısı ile aldığım her şey ona masraf gibi geliyor.
Türk Lirasının dolar karşısında değer kaybının sonuçları sokağa da yansımaya başladı. Zira son zamanlarda herkes ekonominin ve muhasebenin uzmanı oldu sayılır. Günde dört farklı toplu taşıma aracı kullanıyorum. Hergün Güngören'den Kadıköy'e gidiyorum. Metroda, otobüste ve minübüste herkesin konuştuğu konu zamlar... Yarını düşünmektense bugüne harcarım, bu yaşıma bir daha mı geleceğim diyenlerin olduğu kadar aklınıza gelmeyen tasarrufları harekete geçiren insanlar da var. Öncelikle size tasarruf konusunda yaptığım küçük bir ankette gelen cevapları aktarmak istiyorum.
Soru: Nasıl tasarruf yapıyorsunuz?
Evden çıkarken saatimin pilini çıkarıyorum. İşten eve geldiğimde tekrar takıyorum. Çünkü ben çıktığımda saatin görevi bitmiş oluyor. Böylece pillerden tasarruf ediyorum.
Tek başına yaşayan bekâr bir erkek olarak evde kendime yemek yapıyorum. Dışarda yemekten kaçıyorum.
Çocuklarım ellerini yıkamayı çok seviyor ve suyu çok harcıyor. Vanayı kısarak suyun daha az gelmesini sağlıyorum.
Ütü, çamaşır ve bulaşık makinelerini akşam 22.00'den sonra çalıştırıyorum.
Köyüme dönmek en güzel tasarruf olur benim için.
Çay bahçesinde çay 4 TL olduğundan beri eşimle termosumuza çay doldurup dışarı çıkıyoruz.