Tıpkı bizim yıllar boyu hayvancılıkta yaptığımız gibi. 1950'lerde ülkemizde 1 insana 1 hayvan düşerken, siyasetçilerimizin popülist politikaları sonucu bugün maalesef 2 Türkiyeli'ye 1 hayvan düşüyor. Dünya ortalaması 1 insana 1.3 hayvan. Herşeyi ters yaptık hayvancılıkta.Yukarıdaki fıkra da, hayvancılıkla ilgili benzetme ve rakamlar da, son dönemde her fırsatta ineklere aşık olduğunu dile getiren işadamı Ethem Sancak'a ait. Garanti Bankası'nın Van'daki Anadolu Sohbetleri toplantısında Sancak'ı dinlerken, çiftçiyi oy deposu olarak gören siyasetçilerimizin tüm topluma verdikleri zararın kabarık bilançosuna bir kez daha öfkelendim. Temel Almanya'ya gitmiş. 20 - 25 yıl çalışıp para biriktirmiş. Hayalindeki kırmızı Mercedes'i almış. Girmiş otoyola. Basmış gaza. Ama ters yolda... Kısa bir süre sonra bir anons duymuş: "Dikkat - dikkat, otoyolda ters yönde seyreden birisi var." Temel, direksiyonun başında gülümsemiş: "Ne birisi? Hepsi, hepsi!" Dünyada son 20 yılda en fazla inek ithal eden ülkeymişiz. Devlet eliyle 300 bin damızlık inek ithal etmişiz, ama işi yürütemediğimiz için -sıkı durun- hepsi kesilip kavurma olmuş! Sonuç: Dünyada bugün etin en pahalı olduğu ülke Türkiye. Avrupa'da kilosu 2 - 2,5 dolar olan karkas et, Türkiye'de 6 dolar. Sancak'ın hedefi, bu tabloyu ters - yüz etmek. Öğrencilik yıllarında Türkiye İşçi Köylü Partisi üyesiymiş. Eski Aydınlıkçılar kendisini gayet iyi tanıyor. Sonra 6 arkadaşıyla sıfırdan başlayıp ilaç dağıtım işine girmiş. Bugün sahibi olduğu Hedef Ecza Deposu, ülke sınırlarını aşarak İngiliz Allianz'la ortak. Türkiye'deki cirosu 2.5 milyar dolar. İngilizler; Romanya, Mısır ve Rusya'daki operasyonları da Sancak'a bırakmışlar, çünkü Sancak'ın geliştirdiği dağıtım modeli kadar süratli ve etkili olanı yok.Sancak, ilaçta Türkiye sınırlarını aşan bu başarısını, hayvan çiftlikleri için düşündüğü modelde de tekrarlayabileceğini düşünüyor. Aydınlıkçı olduğu günlerden kalma "toplumu dönüştürme heyecanı" da, sanırım ek bir motivasyon unsuru. Gençken Mao'cuydu Koç - Ata'nın Urfa'daki hayvan çiftliğine sonradan ortak olarak bu alana adımını atan Ethem Bey, orada yapılan hatalardan şu 3 önemli dersi çıkartmış: 1) Renault ile gidilecek yere Mercedes'le gitmeyeceksin2) Besi ve süt hayvancılığını aynı çatı altında toplamayacaksın.3) Kapasiteyi 5 bin baş hayvanın üzerine çıkartmayacaksın. (Urfa'da 10 bin baş)Ve Urfa'daki ortaklardan Ata ile birlikte Denizli - Acıpayam'da devletten kiraladıkları 23 bin dönüm arazi üzerinde 50 milyon YTL yatırımla ikinci çiftlik kuruluyor. Tabii 5 bin baş hayvanı geçmeyecek şekilde. Urfa'daki hatalar "1. yıl sonunda kâra geçeceğiz. 5 yıl içinde yatırım kendini amorti edecek. Ondan sonra kazandığının hepsi kâr. Tarım işletmesiyle sanayi işletmesi arasındaki fark şu. Sanayi işletmesinde kapasiteyi arttırmak, ancak ek yatırımla mümkündür. Tarım işletmesi ise kendi kendini büyütür. Ortalama her 1.5 yılda 5 bin yavru doğar. Bunun yarısı erkek, yarısı dişidir. Erkekler kesime gider. Dişilerle yeni bir çiftlik kurabilirsiniz. İş doğal olarak kendi kendini büyütür. 50 bin başlık bir sürü alsanız, 10 yıl sonra 500 bin baş hayvan oluyor. İsteseniz de çoğalmalarını durduramazsınız. Hesabını yaptırdım: 1 avuç mısır veriyorsunuz, 1 teneke peynir oluyor..."Sancak'ın anlattıkları, ilk anda Nasreddin Hoca fıkrası gibi. Ancak o hesap - kitap adamı. Hedef'in ilaç piyasasında kısa sürede eriştiği büyüklük ortada. Dünkü yazımda değinmiştim: Van'a yatırım yapmasını isteyen işadamlarına "Kazanmayacağım işe para yatırmam" da dediğine göre... mtamer@milliyet.com.tr Kendi kendine büyür