Teknoloji arayanlar üzgünüm çünkü, bu hafta anti-teknolojik bir yazı var... Geçen haftalardan birinde yeni Vaio modellerini aktardığım yazıyı Van’da göl kıyısında güneşlenirken tuşladığımı bilen bilir.
Neden Van? Pazar ekinde anlatmıştım; 225 beygir gücündeki katamaranların yarıştığı Türkiye Offshore Şampiyonası’nın bir ayağı Van Gölü’nde yapıldı.
Van Valiliği’nin girişimleriyle düzenlenen tarihi organizasyon, bir milyon kişinin yaşadığı Van bölgesi, gölü ve kentinin ne kadar büyük bir turizm potansiyeli taşıdığını Batılı gözler önüne serdi. Vanlıların yarışlara ilgisi de büyüktü.
Gözümün kaldığı, doymamışlık hissiyle döndüğüm Van’da aldığım notları satır başlarıyla aktaracağım.
‘The One’ canavar adı olsun Dünyanın en büyük sodalı gölü de olan, Türkiye’nin en büyük gölüne halk “deniz” diyor. Zaten büyüklüğünün dışında uçsuz bucaksızlığı, feribot seferleri, balıkçılık, sahil turizmi ve plajlarıyla da bir deniz izlenimi veriyor. Sahildeki lüks villalar, Süphan Dağı’nın düşen gölgesi de olmasa insanda “Burası Ege kıyısı” yanılsamasına neden olacak.
Halk, gölden canavar çıkmamasının hüsranını yaşıyor ama umutlu; bir isim ve resim yarışması düzenliyorlar. Benim önerim “The One”, Dı Van diye okunuyor. “Korku filmi adı efekti” de hediyesi...
İnci kefal değil sazanVan Gölü aslında ne deniz ne de bir göl. Su, tuzlu ve sodalı. Biyolojik çeşitliliği az; deniz ve tatlı sudan farklı bir ekosistemi var. Tek bir tür balık yaşıyor ve Van da onun dünyada yaşadığı tek yer: İnci kefali.
İnci kefali sürüler halinde gölü besleyen nehirlerle, göl, tatlı ve sodalı su arasında mekik dokuyor.
Bu atmosfer değişimleri sayesinde mi kazanmıştır lezzetini bilinmez, ama aslında bir sazan türü olan inci kefalinin yılın belli dönemlerindeki atlayış, zıplayışlarını görmek için turlar düzenleniyor.
Suyu denedim! Suyun yağlı ve alışılmadık yapısı, ıssız dipte yatan volkanik kayaların dekoratif katkısı sonucu buralarda bir canavar için uygun şartların olduğuna hükmettim.
Akdamar’da bir tek kilise kaldı
Van Gölü’ndeki tamamı tarihi dört adadan en ünlüsü Akdamar adası. Ada üzerinde yüzlerce yıl önce bir kasaba ve limanı olduğunu düşünmek bile tüyler ürpertici. Şimdi ayakta olan tek yapı, geçen yıllarda restore edilen 10’uncu yüzyıldan kalma Akdamar Kilisesi; bir de çaycının barakası...
Kuş sütü eksik miydi?
Bir güne mutlaka Van kahvaltısıyla başlamak gerek. Alışkanlığı tost, çay ve türevlerinden ibaret olanlar için histerik bir faaliyet Van kahvaltısı. Ancak atlamış olabilirim belki kuş sütünün bile eksik olmadığı sofradan her açıdan doymamış kalkmak olanaksız.
Biz kahvaltıyı grup halinde Yusuf Konak’ın işlettiği “Bak Hele Bak Kahvaltı ve Kültür Sarayı”nda yaptık. Yusuf Konak’ın dolaştığı masalarda sorular sorup, hediyeler dağıtması eğlenceli bir kahvaltı etkinliğiydi.
Empatik Vanlı
Van insanının şahsına münhasır iyiliğini anlatmak için tanık olduğum şu alışveriş sahnesini aktaracağım:
Vanlı satıcı ile turist müşteri bal pazarlığı yapmaktadır. Fiyatı daha da indirmemekte direnen satıcı şivesiyle “Sizinle empati kuruyorum” der. Müşteri hâlâ fiyatı kırmaya çalışınca dükkanına giren yeni müşterileri fırsat bilen satıcı tabii ki yine şivesiyle “Yeter artık çıkın gidin iç dünyamdan” diye çıkışır.
Van Kalesi’ne mutlaka tırmanınGünbatımında yapılacak en iyi şeylerden biri, Urartu şehri Tuşpa’yı kuşbakışı gören Van Kalesi ve eteğinin eski çağlardaki halini hayal etmek olabilir. Osmanlı döneminin sonuna dek kullanılan, ancak Osmanlı-Rus Harbi’nde büyük zarar gören kale, Van’ın bir diğer simgesi.
Çok ciddi restorasyon girişimleriyle kale dünyanın en zengin ve önemli müzelerinden bir haline getirilebilir.
Eski Van’ın yerinde olan çayırda, insan ne kadar zorlansa bile bir zamanlar mahallelerin olduğu bu yerde bir hayat olduğunu, Ermeni ve Türkün konu komşu olduğunu hayal edemiyor. Arkeologların olması gereken bu yer, bazen otlak görevi görüyor. Bu eski kent, Osmanlı-Rus Harbi’nde yıkılmış.
Urartuların bir bildiğiİşte böyle bir yerleşke 9 bin yıllık Van... Uçakla yaklaşırken, İç Anadolu boyunca sizi teslim alan çoraklık duygusuna aldanmayın, çünkü Van çorak bir yer değil; varmış Urartu, Ermeni, Kürt ve Türklerin bir bildiği...
Yüzyıllar boyunca İpek Yolu’nun önemli bir durağı olan Van, bugün de önemli bir kavşak; bazıları için ayrılmadan önce son, bazıları içinse ilk durak. Sürgündeki ailelerle Van’da tertipledikleri düğünlerle buluşan, hasret gideren İranlılar var.
Ceviz ağaçlarıyla bezeli Van’ın ün yaptığı branşlar da daha saymakla bitmez: Kedi, peynir (otlu), kavun, şelâle (Muradiye), bitki (endemik türler), yemek (ayran aşı, keledoş, cılbır ve diğerleri)...
Ve hiç hesapta olmayan Van seyahati, bir tür ışınlanma, tarihi, turistik, yerel ışınlara maruz kalarak aydınlanma etkinliğiydi. Kendisini sanki başka bir gezegende hissetmesiyse yazarın ayıbıydı...
Lotus takımının Finlandiyalı pilotu, geçirdiği kazadan sonra batmamak için pontona çıktı.Yusuf Konak kahvaltıda sorduğu sorulara doğru yanıt verenlere hediyelerini fırlatıyor...4. Murat İran seferi sırasında burada konaklamış. Bu yüzden bölgenin ve şelâlenin adı Muradiye...