Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Kayıhan Pala, 23 Haziran 2001 Cumartesi günü saat 15.00 sularında Bursa İpekçilik Caddesi üzerindeki evinde oturmuş çalışıyordu. Dışarıdan gelen gürültüler üzerine pencereye gitti. Aa o da ne? Polisler evin karşısında park edilmiş arabasını çekip götürmek için vince bağlıyorlardı. Koşa koşa aşağı indi. Telaşla sordu:
- Ne var, ne oluyor?
- Arabınızı çekiyoruz.
- Neden?
- Çünkü bakan geliyor...
Kayıhan Bey arabasını polislerin elinden kurtardı. Diğer araçlar ise aceleyle çekip götürüldü. Çünkü Enerji Bakanı Zeki Çakan aynı apartmanın altında bulunan Zonguldaklılar Derneği'ni ziyarete geliyordu. Böylesine önemli bir "icraat" sırasında "vatandaş" ın ya da otomobilinin ayak altında durması tabii ki hoş değildi! Bakanın olduğu yerde vatandaşın ne işi vardı?
Adım İzzet Sürücü; Van ili Erciş ilçesi "Yukarı Çökek" Köyünde öğretmen olarak çalışıyorum.
Köy halkına ve öğrencilerimize okumayı sevdirmek için okulumuza kütüphane kurmayı düşünüyoruz.
Sizlerden kitap rica ediyorum, hikaye, roman, masal, ansiklopedi...
Adres: İzzet Sürücü adına...
Erciş ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü ERCİŞ/VAN
SSK Emeklisi Gülten Törün hanımefendi 2 Temmuz Pazartesi günü SSK Göztepe Eğitim Hastanesinde muayene edildi. Muayeneyi yapan 3'üncü cerrahi kliniği "Ultrason" çekimi istedi. Hastayı Röntgen bölümüne havale etti.
Röntgen bölümü "ameliyatı sözkonusu olan" hastaya "14 Mayıs 2002 tarihine" yani "10 ay sonrasına" randevu verdi. Hasta inledi:
- Peki başka bir hastaneye sevketseniz?
Oradaki yetkililerin sevk yetkisi yoktu. Olamazdı da... Çünkü o hastanede ultrason imkanı vardı!
İşte sayın Yaşar Okuyan... Durum böyle...
Düşünmekten utanmadığın şeyleri söylemekten de utanma...
Montaigne
Kudret Emiroğlu'nun "Gündelik Hayatımızın Tarihi" adlı kitabında gözümüze ilişti... 6 Ağustos 1914 tarihli "Çocuk Dünyası" dergisi annelere yeni bir "ninni" önermiş... Okuyalım:
"Büyüyünce oğlum tacir olacak,
Şu talihsiz yurda amir olacak,
Cebi sarı altınlarla dolacak,
Çalış oğlum, tacir ol ninni,
Memur olma, amir ol ninniiiii!"
IMF’nin kabineye bakan atamasını sindirdiler. Telekom yönetim kuruluna karışmasını içlerine sindiremiyorlar. Onurlarına dokun, çıkarlarına dokunma..!
Milliyet ve peşinden Radikal gazetesi cezaevlerindeki "Hayata Dönüş" operasyonlarının gerçek yüzünü kamuoyuna yansıttılar. Adli Tıp raporları, operasyonlardan hemen sonra yapılan açıklamaların aksine, tutuklulara karşı doğrudan silah ve gazbombası kullanıldığını ortaya koyuyor.
Sözü geçen Adli Tıp raporları Avrupa Konseyi İşkence Önleme Komitesi'ne ulaştırılmış. Sonuçlar Avrupa'da da yankılanıyor. Ali Sirmen dostumuz çok ilginç bir hatırlatma yapıyor:
- Batı Miloşeviç'i alıp yargıladığı gibi, yarın bir gün Türkiye'deki kimi insanlık dışı uygulamaların sorumlusu olarak gördüğü kişileri de isteyebilir. Ve alıp yargılayabilir. Buna da hazırlıklı olalım...
Ne yazık ki o yönde davetiyeler çıkarmaktayız...
Reşat ve Ayten Fazlıoğlu geçenlerde Simena tatil köyünde bir hafta tatil yaptılar. Tur ücretini ETS şirketine ödemişlerdi. Ayrılacakları gün "ekstra"ları ödemek için resepsiyona başvurdular. Borçları yaklaşık 100 Alman markı idi. Bu miktarın TL karşılığı 60 milyon lira tutuyordu. Çünkü Simena Alman markını 600 bin liradan hesaplıyordu. Tatilci çift bu hesabı çok buldu:
- O zaman biz mark olarak ödeyelim, dediler...
Cevap:
- Biz markı 450 bin liradan alıyoruz. O zaman 133 mark ödersiniz...
Fazlıoğlu çifti geçtikleri notta: "Biz bu hesabı anlamadık, siz anladınız mı?" diye soruyor.
Anlaşılır gibi değil... Tabii normal mantıkla...