Barolarda da görev alan değerli bir hukukçu, Avukat Başar Yaltı başarılı bir tezle doktor unvanını aldı.
Tezin başlığı “Hukuk Devleti Perspektifinden Avukatların Adil Yargılanma Algısı” idi. Tez, Konda’ya yaptırılan, 3 bin 150 avukatın katıldığı çok kapsamlı bir anketi de kapsıyor.
Varılan sonuçlara göre...
Hâkimlerin tarafsız ve bağımsız olduğu önermesine katılmayan avukatların oranı yüzde 66’yı buluyor.
Araştırmaya katılan her 100 avukattan 86’sı Türkiye’deki yargı sistemini adaletin gerçekleşmesi için yeterli bulmuyor. Yüzde 82’si yargının siyasallaştığı kanısında. İşin ilginç yanı, kendisini dindar, milliyetçi ve muhafazakâr olarak tanımlayan avukatların yüzde 58’i de yargının siyasallaştığına işaret ediyor!
Her siyasal eğilimden avukatların toplam yüzde 74’ü HSYK (şimdiki HSK) hakkında olumsuz görüşe sahip. 79’u Adalet Bakanlığı’nın adil yargılanma hakkının hayata geçmesi konusunda duyarlı davranmadığı algısını taşıyor.
Ankete katılan avukatlar, adil yargılanma hakkına katkısı bakımından Türkiye Barolar Birliği’ni de yeterli bulmuyor. TBB için olumlu görüş bildiren avukat oranı yüzde 31 civarında. Olumsuz yüzde 45...
Özetle... Yargı sistemi tek taraflı çalışan bir makineye dönüştürülmek istenirken sistem olmaktan çıktı...
Başar Yaltı’nın tezi gelinen noktanın tespiti açısından büyük önem taşıyor...
Kandil’e bir iki!
Sıra Kandil’e de gelecek... Her an Kandil’e girebiliriz... Kandil uzak bir hedef değil... Sazı Binali Yıldırım alıyor, bir süre çaldıktan sonra Bekir Bozdağ’a bırakıyor. O bir süre aynı şeyi yaptıktan sonra “saz nöbeti!”ni Süleyman Soylu’ya devrediyor. Bir “Kandil’e operasyon muhabbeti” sürüp gidiyor.
İyi de... Gerçekten operasyon düşünülüyorsa böyle davul zurnayla ilan edilir mi? Edilmesi, Terör örgütü mensuplarına, “Kaçın” ya da “Tahkimatınızı güçlendirin” demek anlamına gelmez mi?
Gelelim CHP milletvekili Barış Yarkadaş’ın karamsar sözlerine:
“Terör örgütü Kandil’i aylar önce boşalttı. Yeni karargâhını Sincar’a taşıdı. Kandil’e operasyon yapılırsa bunun tek amacı vardır; içeride puan toplamak...”
KHK
Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli TBMM Genel Kurulu’nda 18 Nisan günü OHAL’in uzatılması görüşülürken diyor ki:
“Şu an itibarıyla örgütün birinci aşama mahrem ve kripto yapısına mensup Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yaklaşık 3 bin kişilik bir yapıyı deşifre etmiş durumdayız. Önümüzdeki günlerde inşallah kanun hükmünde kararname ekinde bunlar da ihraç edilecek.”
Emekli Mülkiye Müfettişi Mahmut Esen diyor ki:
- Bakanın sözleri üzerinden 48 gün geçtiği halde öyle bir KHK yayımlanmadı. Eğer TSK içinde 3 bin tehlikeli adam belirlendiyse neden gereği yapılmadı? Değilse, bu açıklama TSK içinde kuşku ve endişeye yol açmaktan başka ne işe yaradı!
UYUŞ
Televizyon kanallarında bir kamu spotu... Bir nargile marpucu ve üzerinde bir yazı: Ucunda ölüm var... Ucunda gerçekten ölüm olan bir başka bela ise maalesef gündemde yeterince işlenmiyor.. O da uyuşturucu belası...
Uyuşturucu kullanımında son yıllarda müthiş artışlar oldu... İşsizlik, eğitimdeki sorunlar, gelecek endişesi, umutsuzluk gençleri uyuşturucunun kucağına itiyor. Uyuşturucunun artık üç beş liraya çarşı pazarda satıldığını çeşitli ağızlardan öğreniyoruz. Kentin kaldırımlarında ölü gibi yatan genç insanlar görülüyor. Bunlar uyuşturucunun yere serdiği çocuklar...
Konuyu önemseyelim, gündeme taşıyalım...
SÖZ
Hepimizin sahip olabileceği en önemli ilişki kendimizle olandır. Kendini tanımak için kendinle zaman geçirmeli, yalnız olmaktan korkmamalısın.
Aristo