Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in görev süresi sona erdiği 2000 yılında müthiş bir tartışma başlamıştı:
- Demirel giderse mahvoluruz!
Birçok aklıselim sahibi yazar da bu koroya katılmıştı.
Baba gitti, Türkiye bitmedi. Tersine hayırlara vesile oldu.
Kirli bir aile fotoğrafı siyasetin en üst basamağından aşağı indirildi.
Şimdi benzeri tartışma Başbakan Bülent Ecevit etrafında dönüyor:
- Giderse ne yaparız?
Türkiye bu haliyle "vazgeçilmez adamlar cehennemi"ne dönüşüyor. Vazgeçilmezler orada duruyor, halk ise cehennemi yaşıyor.
Beyoğlu’nun orta yeri sinema, dediği gibi şairin, Türkiye’nin orta yeri hastane...
Temel, anne babasıyla birlikte kız istemeye gitmiş. Kahveler gelip istek dile getirildikten sonra, kızın babası:
- İçkisi, sigarası, kumarı var mıdır? diye sormuş.
Temel’in babası:
- Elbette vardır, demiş, bir tek kadını eksik...
"İnsan kendisinin yerini en az kendisi kadar doldurabilecek bir başkasının bulunduğunu kabul ettiği andan itibaren ancak akıllanmaya başlar."
ANAP İzmir Milletvekili Işın Çelebi ile Erkan Mumcu - Mesut Yılmaz çatışmasını konuşuyoruz.. Diyor ki:
- Ekonomik kriz tabii ki siyaseti etkiliyor... Küçülen ve fakirleşen bir ülkede elbet siyaset aynı tempoda devam edemez. Türkiye’de 66 milyon bir yanda, 1 milyon öte yanda farklı yaşam sürüyor. Ülkeyi 1 milyon kişinin temsilcileri yönetiyor. Bu böyle devam etmeyecek. DSP’de de, DYP’de de yeni gelişmeler olacak. Halk içinden liderler çıkacak. Siyaset yeniden yapılanacak.
Acil mesaj Van’dan geliyor... İbrahim Yapıcı yazıyor:
"Van Gölü’nü yavaş yavaş kaybetmekteyiz... Bu güzellik elden gidiyor. Van Çimento Fabrikası atıklarını, pisliklerini doğrudan doğruya göle akıtıyor. Hiç kimse Allah için buna müdahale etmiyor. Fabrikanın bulunduğu Edremit bölgesi halkı duyarsız. Devlet fabrikayı arıtma tesisi yapmaya zorlamıyor. Van Gölü Van halkının ve Türkiye’nin serveti... Yavaş yavaş ölüyor...
İmdaaat, diyoruz..."
ANAP’ın "İkinci adam"ı Erkan Mumcu, parti içinde merkez valiliğine atandı. Cezanın gerekçesi, lideri eleştirmek!
Ancak Mumcu’nun da amacı üzüm yemek değil zaten. Lideri dövüp onun yerine geçmek.
Ne var ki, siyasetin genç yüzü bu konuda çok amatör kalıyor.
Peki, lider nasıl devrilir?
Bu konuda hevesli olanlar, Bülent Ecevit’in siyasi yükseliş yıllarını irdelesinler. CHP’nin Genel Sekreteri olarak Anadolu’yu bir halı gibi dokuduğu 1960’lı yılların ikinci yarısına baksınlar. İlçe ve belde örgütlerine kadar gittiği kongreleri okusunlar.
Sonra Kurtuluş Savaşı Kahramanı, Garp Cephesi Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Adam’ı ve Milli Şef İsmet İnönü’yü nasıl devirdiğini görsünler.
Bu işler uzun ve kahırlı yollarda yürümeyi gerektirir. Öyle "fastfood" siyasetle parti lideri devrilmez.
Üstelik ince ince, adım adım çalışıp lider devirdiniz mi, başkasının sizi devirmemesi için önlem almakta ustalaşırsınız.
Yıllar sonra "yarı mobil" halde hastaneye bile düşseniz kimsecikler sizi koltuktan kaldıramaz.
Bu işler böyledir...
Deniz Baykal iktidara karşı Erkan Mumcu kadar muhalefet yapabilse...
Seçimde tek başına iktidar olur...
Bir Amerikalı dostumuz Türkiye’deki manzarayla ilgili olarak dedi ki:
- Eğer ABD Başkanı bir kazaya uğrarsa onun yerine geçebilecek ikinci, üçüncü, beşinci, onuncu kişiler bellidir. İnsan ne kadar sağlam olursa olsun kaza geçirebilir, ani bir ölümle dünyadan ayrılabilir. Türkiye gibi koskoca bir ülkede Başbakan’ın hastalık veya ölümü halinde yerine kimin geçeceği nasıl önceden planlanmaz? Doğrusu bunu anlayabilmiş değilim.