İstanbul Şehir Hatları’ndaki düzelmeden söz edince kimi okurlar "Ama vapurlar hâlâ 30 yıl önceki hızla gidiyor, hâlâ Eminönü - Adalar bir buçuk saat" diye yakındılar. Haklılar... Peki çözüm?
Hiç zor değil... Şehir Hattı Vapurları, Deniz Otobüsleri ve dolmuş motorlarını tek yönetim altında toplayacak... Uzun mesafelerdeki vapurları geri çekip kısa mesafede çalışan deniz otobüslerini uzun mesafelere yönelteceksiniz... İzmir Belediye Başkanı Ahmet Priştina deniz araçlarını tek elde topladı, İzmir’de deniz ulaşımı yüzde 374 arttı. İstanbul’da aynı uygulama mümkün. Denizcilik İşletmeleri de destekliyor. Bütün mesele Ankara’nın biraz kımıldamasında...
Zenginlik sahip olunan varlıkların çokluğu değil taleplerin azlığıdır...
J. Brotherson
Antalya’da devam eden Türk - Alman Gazeteciler seminerinin 2. gününde "Güneydoğuda Yerel Gazeteciliğin Zorlukları" tartışıldı.
Çağdaş Batman Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü Arif Aslan bir süre önce yaptığı haberi "ballandıra ballandıra" anlattı:
- Sibel Can geçenlerde Berivan dizisinin çekimleri için Hasankeyf’e geldi. Biz Batmanlı gazeteciler ilk kez içinde bomba, ölüm, ceset olmayan bir haber yapmanın mutluluğunu yaşadık!
Cezaevindeki televizyonda, soyduğu bankanın Fon’a devredildiği haberini seyreden hükümlüye koğuş arkadaşlarından biri sormuş:
- Yani şimdi bu banka sahibiyle senin aranda bir fark var mı?
Vatandaş :
- Var, demiş, ben içerdeyim, o dışarda!...
Can Ozan
Ana soru malum... Dünya Kupası’nı kim kazanacak? Eldeki bilimsel ve çok ilginç şablona bakarak çözelim.
Brezilya kupayı en son 1994’te kazandı. Ondan önce de 1970 yılında kazanmıştı.
1970’le 1994’u toplayalım; Sonuç= 3964
Almanya kupayı en son 1990’da kazandı. Ondan önce 1974’te kazanmıştı. 1990 + 1974 = yine 3964...
Arjantin Dünya Kupası’nı en son 1986’da kazanmıştı. Ondan önce de 1978’de kazandı... 1986 + 1978= yine 3964
Bu mantığı izleyerek, 3964 - 2002 işlemini yapalım, 1962 kalır... O yıl kupayı kazanan takım Brezilya idi. Demek yine Brezilya...
Türk milli top takımının şaşırtıcı ilerleyişi üzerine yabancı basının da ilgisi doğal olarak Türkiye üzerine yoğunlaştı... İngiliz Daily Telegraph (Telli Telgraf okunur) muhabiresi Angela Thomson bu bağlamda Fikirci Baba’yla konuştu...
- Sevgili Fikirci Baba sizin takımın oyun sistemi nedir?
- Sistemsizlik...
- Anlamadım...
- Bizim neyimizi kim anladı ki sen anlayasın bacım... Biz boşuna mı yırtınıyrık "bizi kimse anlamıyo" diye!.. Arap bakar yüzde 98’imiz rakı içer, Avrupa’lı bakar yüzde 98’imiz namaz kılar! Biz içindeyken anlamıyoz, siz dışardan nasıl anlıyasınız?
- Siz neleri anlamadınız?
- 30 sene bir memleket yüzde 100 enflasyonla nasıl yaşar, biz demokratik miyiz, faşist miyiz; devletimiz kapitalist mi, sosyalist mi, biz zengin miyiz fakir miyiz; Müslüman mıyız, kafir miyiz; dinli miyiz, dinsiz miyiz; Kabe’yi, Mekke’yi fethetmişiz, 36 padişahtan hiçbiri niye hacca gitmemiş?.. Zinalar yasaktır, kızlarımız pırıl pırıldır, flörtler kimlerle edilmektedir? Üç tarafı denizlerle, içi kerizlerle dolu ülke neresidir?.. Tarihi beş çeşit, kadastrosu 105 çeşit ülke nasıl olunur?.. Savcının 2000 sene ceza istediği sanık, 3 ay ceza alıp, ikinci celsede nasıl tahliye olur?.. En az okurlu, en çok yazarlı ülke olmanın sırları nelerdir?... Cennet vatanımızın dibi petrollü müdür, çorak mıdır; sinemamız, müziğimiz yerli midir, yersiz midir?..
- Anlaşılır gibi değil...
- Valla güzel bacım bizi daha ne biz anladık, ne de kimse anladı! "The system of Şenol"un da anlaşılmaz olmasında anlaşılmayacak bir şey yoktur tabii ki. Bizim yerli basının bile başlarda hırlaması ondandır Şenol kardeşimize... Biz bizim sistemi anlayamadan göçüp gitmekteyiz, korkarım siz de bizim sistemi çözemeden kupaları kaptıracaksınız bize...
Suat Gecegündüzuyumaz Ankara’dan yazıyor...
Senegal ve Türk milli takımları sahaya çıkmış... Senegal kalecisi santrfor mevkiinde Hakan Şükür’ü görünce;
Şükür Yarabbi Şükür demiş...