Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Her insan kendine özgü ayrı bir dünya ama... "Ulusal" kimlik ve özellikler girince işin içine, değişiyor... Kişiler benzeşiyor bu defa, uluslar farklılaşıyor. Nasıl mı?.. Okurumuz Özge Arbak'ın bize ilettiği metne bir göz atalım...
FRANSIZSANIZ: Geceyarısı TRT 2'de yayınlanan filmleri seyrederken altyazıları okumanız gerekmez / Kendi nükleer silahlarınızı başka ülkelerde denersiniz / Kadınlar konuşmanıza bayılır / Çirkin olsanız da sinema yıldızı olabilirsiniz.
AMERİKALIYSANIZ: Dünyanın en gelişmiş milletine mensup olduğunuzu düşünürsünüz / Paranız varsa herşeyi yapabilirsiniz / Dünyanın en garip kıyafetlerini giyseniz bile kimse kafasını çevirip bakmaz / Tanımadığınız herkese "Merhaba!" diyebilirsiniz /
İNGİLİZSENİZ: Geçmişte yaşar, hala imparatorluk günlerini düşünürsünüz / Haftada bir kere banyo yapar, aynı sıklıkta (!) iç çamaşırı değiştirirsiniz.
İTALYANSANIZ: Kürk giydiğiniz için utanmazsınız / Makarna sıkıntısı çekmezsiniz / İşe istediğiniz saatte gider, istediğiniz saatte gelirsiniz /
İSPANYOLSANIZ: Amerikayı kılıçtan geçirmekle övünürsünüz / Sokakta boğalar koşar / Kadınları etkilemek için dar pantolon giyersiniz.
ALMANSANIZ: Her işinizi Türklere yaptırır / "Merak etmeyin sizi Avrupa'ya alacağız" dersiniz / Tarihinizden bahsetmezsiniz / Çok sıkılınca "SUÇLUYUM" dersiniz.
KANADALIYSANIZ: Başbakan gençliğinde esrar çektiğini söyleyince oyu artar / Amerika fazla uzak değildir / Siz de uyuyan devsinizdir.
TÜRKSENİZ: İç, dış bütün saldırılara, enflasyona, trafik canavarına rağmen ayakta kalarak doğal seleksiyonun yarattığı en güçlü millet olmanın tadını çıkarırsınız. "Kaos" durumlarında bile kendinizi evinizde hisseder, huzur içinde yaşarsınız. Dünyanın en güzel manzaralarına karşı yüzer, bununla da kalmaz, deniz suyunda soğutulmuş karpuz yersiniz. Üstüne rakı, yanına da meze istersiniz. Radyo dinlerken duyduğunuz bir parçayla kaderinize küser; ondan sonraki parçayı duyar, kalkar fıkır fıkır oynarsınız. Her sabah vatanı kurtarmak için yeni bir senaryoyla uyanır, bugünün işini yarına bırakarak yatarsınız.

*Deneyim, kazanılan bilgiden çok, kaybedilen beklentilerden oluşur.
Joseph Roux

Mucize çocuk

Mucize nedir?.. Öğretmen öğrencisine bunu anlatmaya çalışıyormuş...
- Evladım, mucize şudur, budur...
Çocuk anlamıyormuş.
Öğretmen örnekleme yoluyla anlatmayı denemiş:
- Bak oğlum, bir adam Ankara'daki gökdelenin 15'inci katından aşağıya düştü, birşey olmadı. Bu nedir?..
Çocuk:
- Tesadüf öğretmenim...
- Hay Allah, gel de şimdi tesadüfü anlat...
Öğretmen devam etmiş:
- Peki oğlum, aynı adam yerden kalktı, çıktı 15'inci kata, yine düştü, yine birşey olmadı. Buna ne denir?
Çocuk bu kez anladığını belli eden bir coşkuyla yanıtlamış:
- Öğretmenim, adam antrenman yapıyor...

Fazıl Fransa'da...

Dünya olaylarını gazeteden takip eden ortalama Fransız vatandaşının aklına "Türk" denince bir tek Alaaddin Çakıcı'nın ismi gelmiyor... İspatı... "Liberation" gazetesinin önceki gün yayımlanan nüshası... Gazetenin sanat sayfasında genç piyano virtüözümüz Fazıl Say'ın bir fotoğrafı ve yanıbaşındaki sütunda da şu satırlar:
"Fazıl Say, J.S.Bach sınavını başarıyla geçtikten sonra birkaç hafta önce de Louvre'da Mozart yorumladı. Fransa'da çıkan ilk CD'si tekno ve rock gruplarının CD'lerinden daha çok sattı... Fazıl Say'ı henüz dinlemeyenler için büyük şans: Bu pazar İle - de France Orkestrası'nın daveti üzerine Mozart, Ravel ve Bizet eserlerini seslendirecek..."
Fazıl Say'ların varlığı bizim için de büyük şans...

*Memura zam taksitle verilecekmiş...
Bakarsınız yakında zamlarda "Mevsim sonu indirimi" bile yaparlar!..

Koop... Hooppp!..

Bir milletvekili, Halkla İlişkiler binasındaki odasında 18. dönem milletvekillerinden bazılarının kurduğu "Angora Evleri" diye bilinen yapı kooperatifiyle ilgili gazete haberlerini okuyordu... Bir yandan okuyor, bir yandan da, "Canım bu bizim arkadaşların yaptıkları da hiç hoş değil. Vatandaşın arazisini kamulaştırıp sonra da kendine milyarlık villalar yaptırmak olur şey mi?" diye söyleniyordu ki, kapısı açıldı. Sekreteri, o gün postadan çıkan mektupları, dergileri vs. getirmişti. Posta tomarını aldı, karıştırmaya başladı. Kapağında, olağanüstü güzel deniz ve orman manzaraları bulunan bir dosya ilgisini çekmişti. Açtı, okumaya başladı:
"Sayın filanca,
Muğla ili, Marmaris ilçesi Çamlı köyü sınırları içinde günlük ağaçlarıyla kaplı bir doğa cenneti harikasında bulunan kooperatifimiz villalarının önünde hiçbir surette yapılaşma olmayacaktır. Bu yörede yapılaşma izni denizden 500 metre sonra olup arsamız da 500 metre mesafededir. Dolayısıyla denize sıfır sayılır. Azmak'tan denize yüzerek de ulaşılır..."
Mesele anlaşılmıştı. Bu, yeni kurulmakta olan bir yapı kooperatifi üyeliğine davet mektubuydu. Kooperatifin adı: "S.S. Marmaris Çamlı Yeşil Vadi Parlamenterleri Konut Yapı Kooperatifi"ydi. Yazının altındaki imzadan başkanının eski devlet bakanlarından Adnan Ekmen olduğu anlaşılıyordu.
Gazeteler istediğini yazsın, televizyonlar istediğini söylesin, vatandaş istediğini düşünsündü... Anlaşılan oydu ki, bu tür kooperatifçilik çok tatlı, çok ballı bir işti ve ne yazılanlar, ne çizilenler, ne söylenenler kimsenin umurunda değildi.
Milletvekili, dosyayı tuttuğu gibi pencereden aşağı fırlattı. Yoksa tırlatması işten bile değildi...

Orman'a atama...

Bir ormancı dostumuz telefonda:
- Şu siyasilerin işine akıl sır ermiyor... Binlerce orman mühendisi idareci varken, bugüne dek piknik yapmak amacıyla dahi ormana gitmemiş bürokratları Orman Bakanlığı'na müsteşar yapmak istiyorlar. Bir öncekinin yaptığı gibi yeni hükümet de "orman"la hiç ilgisi olmayan bir "maliyeci"yi müsteşar adayı olarak Köşk'e bildirdi... Son söz Cumhurbaşkanı'nın...
Geçen sefer "maliyeci" Orman Müsteşarı adayı ile ilgili kararnameyi imzalamayan Baba bakalım şimdi ne yapacak?..



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr