Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ÂHaÅŸmet Babahan, NTV'deki "Kale Arkası" programında küçük ama önemli bir hatırlatma yaptı... Ä°skoçya'nın Glasgow Rangers takımına transfer olan Galatasaraylı Tugay'ın ilk maça çıkışında binlerce Ä°skoç seyirci tarafından ayakta alkışlamasına dikkati çekti. Taraftar yeni bir futbolcuyu bu ÅŸekilde kucaklıyor, ona cesaret ve moral veriyordu. Bizde ise genellikle takımla ilk kez sahaya çıkan yabancı futbolcuya kuÅŸkulu bir sessizlikle bakılır, spor yazarları o daha sahaya çıkmadan kalemlerini biler, eÄŸer futbolcu ilk maçta ayağının tozuyla iyi bir performans gösterememiÅŸse bir kalemde silinir. Sonra kendine gelsin gelebilirse.
       Hayatın diğer alanlardaki tutumumuz da öyledir. Yeni işe giren bir elemana kuşkuyla bakılır. Aileye yeni katılan bir üye değil yeni bir rakiptir gelen. İlk günden ona mesafe konur, sert sert bakılır ki şımarıp haddini aşmasın. Kendinden eskilerin önüne geçmeye çalışmasın. Geliş gibi gidiş de öyledir. Adam bir kuruma 30 yıl hizmet verir, ayrılırken çalışma arkadaşlarını toplayıp bir küçük çay partisi veya kokteyl vermeyi akıl edemez müessese (hatta arkadaşları)... İstisnalar hariç, yüzde 90 böyledir bu. Ne lüzum var tezahürata, ona nasıl olsa bundan sonra kimsenin işi düşmeyecektir. Geride kalanların böyle bir uğurlayıştan etkilenip çalıştıkları kuruma daha çok saygı duyacağını düşünmek ise gereksiz bir incelik sayılır kurum tarafından...
       Lafa gelince Avrupalılar soğuktur, biz sıcak insanlarızdır. Onlar birbirine karşı duygusuzdur, biz çok sevecenizdir. Acaba?..

Türsab'a havale...

       Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya soruyoruz:
       - Okurlarımız yalnızca Türkiye'ye gönderilen "Türkiye'nin Hazineleri" kapaklı TIME dergilerinin toplanıp yurt dışı turizm bürolarına gönderilmesini önerdiler. Bu yönde bir girişiminiz var mı?
       Bakan'ın yanıtı:
     Â- Mevzuat böyle bir alımı kısa sürede gerçekleÅŸtirmeye izin vermiyor. O yüzden bunu TÃœRSAB'a önerdim. Onlar da öneriye sıcak baktılar. Bu akÅŸam kendileriyle bir toplantım var. O toplantıda da konuyu gündeme getireceÄŸim.
       TÜRSAB'ın bu öneriye yaklaşımı mı? Yarın bildireceğiz...

Demokrasi!

     ÂHikmet ÅžimÅŸek yönetimindeki Ankara Devlet Opera ve Balesi, 18 Ocak günü Viyana'nın ünlü "Konzerthaus"unda "Mehter'den Alaturka'ya" baÅŸlıklı bir konser sundu... Konseri izlemek için Viyana'ya giden Önder Kütahyalı, bu kentteki izlenimlerini aktarırken ilginç bir not düşüyor:
       - Mehter gösterisini izlemek üzere Graben Meydanı'na gidiyoruz. Etrafa bakınca anlıyoruz ki, burası "yok"larla doludur: Hava kirliliği yok, trafik sorunu yok, gürültü yok, sözün kısası bireyi tedirgin eden her şey, kentin uzağına itilmiş. Kusursuz düzene duyduğumuz hayranlığı gizleyemiyoruz. O ara Türk Büyükelçiliği'nden bize eşlik eden arkadaş durumu açıklıyor:
     Â"Burada demokrasi var; kimse aklına eseni yapamıyor!.."

       ***
     ÂBu ülkede artık mizaha gerek kaldı mı?.. Haberi duymuÅŸ olmalısınız:
       "İBDA-C lideri kaldığı cezaevinde nihayet ele geçti!.."
       (Zavallı biz mizahçılar!..)

       ***

Olmadı Eyüp!..

     ÂBaba, pazar günü uçakla Kocaeli'ne giderken, bir meslektaşımız kendisine soruyor:
     Â- Devletin, PKK'ye karşı savaÅŸtığı gerekçesiyle bir dönem Hizbullah'ı koruduÄŸu ve kullandığı iddiaları var, ne diyorsunuz?
       Baba, soruyu önce Hizbullah'ın nasıl bir örgüt olduğunu kendince tahlil ederek yanıtlamaya başlıyor:
     Â- Hizbullah aslında PKK'nın bir türevidir. BaÅŸlangıçta PKK'ya karşı çıkmış bir harekettir. Yani evvela halkı korumaya yönelmiÅŸ gibi bir hareket...
       Ardından da asıl soruyu yanıtlıyor:
     Â- Bu sözler (Devletin Hizbullah'ı koruduÄŸuna iliÅŸkin iddialar) Türkiye Cumhuriyeti'ne iftiradır. Hizbullah'ın devletten himaye gördüğü iddiasının mantığı yoktur. Devlet cinayet iÅŸlemez, iÅŸletmez...
       Bu konuşmanın üzerinden 48 saat geçmiyor... ANAP Trabzon milletvekili Eyüp Aşık, bir panelde konuşurken söz Hizbullah'a gelince aynen şunları söylüyor:
     Â- 1993'te faili meçhul cinayetleri araÅŸtırmak için Batman'a gittim. Hizbullah'ın varlığını belgeleriyle saptadım. O zaman İçiÅŸleri Bakanı Sezgin'e söyledim, "Bunlar her gün adam öldürüyor" dedim. Ama "Batman'ı PKK'dan temizliyorlar" diye ses çıkarmadık.
       ***
     Â
Ülkeyi yöneten kafalara göre... İyi tarikat var, kötü tarikat var. İyi terör örgütü var, kötü terör örgütü var. Batman'ı PKK'dan temizliyorlar diye her gün cinayet işleyen bir örgüte göz yummuş geçmiş iktidarlar. Bunu yalnız Eyüp Aşık değil pek çok ağız doğruluyor. Aslında Demirel de doğruluyor... Hizbullah "başlangıçta halkı korumaya yönelik bir hareket" imiş... Devlet cinayet işlemiyor. Ama kendi güvenlik görevini cinayet işleyen bir örgüte devrediyor. Halkı PKK'dan temizliyorlar diye Hizbullah'a cinayet işleme yetkisi veriyor. Akıl alır gibi değil... (Üstelik de şimdi açılan mezarlardan PKK'lı cesedi çıkmıyor. Farklı dinsel görüşe bağlı insanların cesetleri çıkıyor.) Bu arada bir kuşkumuzu da ekleyelim. Acaba Hizbullah İstanbul'da Nurcu işadamlarına yani hem Nurcu hem işadamı sıfatı bulunan kişilere musallat olmasaydı acaba peşine düşülecek miydi? Ondan da kuşkuluyuz.

       ***
     ÂEyüp Aşık; "Hizbullah'ı 93'te saptadım ama ses çıkarmadık" demiÅŸ.. O halde buyrun yeni cesetlerin cenaze namazına Eyüp Bey!..
       ***


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr