Â
HaÅŸmet Babahan, NTV'deki
"Kale Arkası" programında küçük ama önemli bir hatırlatma yaptı... İskoçya'nın Glasgow Rangers takımına transfer olan Galatasaraylı
Tugay'ın ilk maça çıkışında binlerce İskoç seyirci tarafından ayakta alkışlamasına dikkati çekti. Taraftar yeni bir futbolcuyu bu şekilde kucaklıyor, ona cesaret ve moral veriyordu. Bizde ise genellikle takımla ilk kez sahaya çıkan yabancı futbolcuya kuşkulu bir sessizlikle bakılır, spor yazarları o daha sahaya çıkmadan kalemlerini biler, eğer futbolcu ilk maçta ayağının tozuyla iyi bir performans gösterememişse bir kalemde silinir. Sonra kendine gelsin gelebilirse.
      Hayatın diğer alanlardaki tutumumuz da öyledir. Yeni işe giren bir elemana kuşkuyla bakılır. Aileye yeni katılan bir üye değil yeni bir rakiptir gelen. İlk günden ona mesafe konur, sert sert bakılır ki şımarıp haddini aşmasın. Kendinden eskilerin önüne geçmeye çalışmasın. Geliş gibi gidiş de öyledir. Adam bir kuruma 30 yıl hizmet verir, ayrılırken çalışma arkadaşlarını toplayıp bir küçük çay partisi veya kokteyl vermeyi akıl edemez müessese (hatta arkadaşları)... İstisnalar hariç, yüzde 90 böyledir bu. Ne lüzum var tezahürata, ona nasıl olsa bundan sonra kimsenin işi düşmeyecektir. Geride kalanların böyle bir uğurlayıştan etkilenip çalıştıkları kuruma daha çok saygı duyacağını düşünmek ise gereksiz bir incelik sayılır kurum tarafından...
      Lafa gelince Avrupalılar soğuktur, biz sıcak insanlarızdır. Onlar birbirine karşı duygusuzdur, biz çok sevecenizdir. Acaba?..
Türsab'a havale...
      Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'ya soruyoruz:
      - Okurlarımız yalnızca Türkiye'ye gönderilen
"Türkiye'nin Hazineleri" kapaklı TIME dergilerinin toplanıp yurt dışı turizm bürolarına gönderilmesini önerdiler. Bu yönde bir girişiminiz var mı?
      Bakan'ın yanıtı:
     Â
- Mevzuat böyle bir alımı kısa sürede gerçekleştirmeye izin vermiyor. O yüzden bunu TÜRSAB'a önerdim. Onlar da öneriye sıcak baktılar. Bu akşam kendileriyle bir toplantım var. O toplantıda da konuyu gündeme getireceğim.      TÜRSAB'ın bu öneriye yaklaşımı mı? Yarın bildireceğiz...
Demokrasi!
     Â
Hikmet Şimşek yönetimindeki Ankara Devlet Opera ve Balesi, 18 Ocak günü Viyana'nın ünlü
"Konzerthaus"unda
"Mehter'den Alaturka'ya" başlıklı bir konser sundu... Konseri izlemek için Viyana'ya giden
Önder Kütahyalı, bu kentteki izlenimlerini aktarırken ilginç bir not düşüyor:
      - Mehter gösterisini izlemek üzere Graben Meydanı'na gidiyoruz. Etrafa bakınca anlıyoruz ki, burası
"yok"larla doludur: Hava kirliliği yok, trafik sorunu yok, gürültü yok, sözün kısası bireyi tedirgin eden her şey, kentin uzağına itilmiş. Kusursuz düzene duyduğumuz hayranlığı gizleyemiyoruz. O ara Türk Büyükelçiliği'nden bize eşlik eden arkadaş durumu açıklıyor:
     Â
"Burada demokrasi var; kimse aklına eseni yapamıyor!.."      ***
     Â
Bu ülkede artık mizaha gerek kaldı mı?.. Haberi duymuş olmalısınız:
      "İBDA-C lideri kaldığı cezaevinde nihayet ele geçti!.."
      (Zavallı biz mizahçılar!..)      ***
Olmadı Eyüp!..
     Â
Baba, pazar günü uçakla Kocaeli'ne giderken, bir meslektaşımız kendisine soruyor:
     Â
- Devletin, PKK'ye karşı savaştığı gerekçesiyle bir dönem Hizbullah'ı koruduğu ve kullandığı iddiaları var, ne diyorsunuz?       Baba, soruyu önce Hizbullah'ın nasıl bir örgüt olduğunu kendince tahlil ederek yanıtlamaya başlıyor:
     Â
- Hizbullah aslında PKK'nın bir türevidir. Başlangıçta PKK'ya karşı çıkmış bir harekettir. Yani evvela halkı korumaya yönelmiş gibi bir hareket...      Ardından da asıl soruyu yanıtlıyor:
     Â
- Bu sözler (Devletin Hizbullah'ı koruduğuna ilişkin iddialar) Türkiye Cumhuriyeti'ne iftiradır. Hizbullah'ın devletten himaye gördüğü iddiasının mantığı yoktur. Devlet cinayet işlemez, işletmez...       Bu konuşmanın üzerinden 48 saat geçmiyor... ANAP Trabzon milletvekili
Eyüp Aşık, bir panelde konuşurken söz Hizbullah'a gelince aynen şunları söylüyor:
     Â
- 1993'te faili meçhul cinayetleri araştırmak için Batman'a gittim. Hizbullah'ın varlığını belgeleriyle saptadım. O zaman İçişleri Bakanı Sezgin'
e söyledim, "Bunlar her gün adam öldürüyor"
dedim. Ama "Batman'ı PKK'dan temizliyorlar"
diye ses çıkarmadık.
      ***
     ÂÃœlkeyi yöneten kafalara göre... Ä°yi tarikat var, kötü tarikat var. Ä°yi terör örgütü var, kötü terör örgütü var. Batman'ı PKK'dan temizliyorlar diye her gün cinayet iÅŸleyen bir örgüte göz yummuÅŸ geçmiÅŸ iktidarlar. Bunu yalnız
Eyüp Aşık değil pek çok ağız doğruluyor. Aslında
Demirel de doÄŸruluyor... Hizbullah
"başlangıçta halkı korumaya yönelik bir hareket" imiş... Devlet cinayet işlemiyor. Ama kendi güvenlik görevini cinayet işleyen bir örgüte devrediyor. Halkı PKK'dan temizliyorlar diye Hizbullah'a cinayet işleme yetkisi veriyor. Akıl alır gibi değil... (Üstelik de şimdi açılan mezarlardan PKK'lı cesedi çıkmıyor. Farklı dinsel görüşe bağlı insanların cesetleri çıkıyor.) Bu arada bir kuşkumuzu da ekleyelim. Acaba Hizbullah İstanbul'da Nurcu işadamlarına yani hem Nurcu hem işadamı sıfatı bulunan kişilere musallat olmasaydı acaba peşine düşülecek miydi? Ondan da kuşkuluyuz.
      ***
     Â
Eyüp Aşık; "Hizbullah'ı 93'te saptadım ama ses çıkarmadık" demiş.. O halde buyrun yeni cesetlerin cenaze namazına Eyüp Bey!..      ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr