Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Fransız Kültür Merkezi'nde dün başlayan "Laiklik ve Demokrasi" başlıklı kolokyumda konuşan Prof. Bülent Tanör son günlerin ateşli bir tartışmasına ışık tuttu. Bakınız ne dedi:
       - Ülkemizdeki sağ ve sol liberaller ve dinciler, "Neden biz Fransızların `hukuk devleti' modelini aldık da İngiliz - Amerikan `hukuk üstünlüğü' modelini almadık? Neden İngiliz - Amerikan sekülarizmini almadık da Fransız modeli laikliği aldık?" diye soruyorlar. Tercihi bu yönde yaptığımız için laiklik yolunda bir türlü ilerleyemediğimizi savlıyorlar. En son Yargıtay Başkanı Sami Selçuk dile getirdi bunu.. Bu yaklaşım, tarihe akıl öğretmek gibi geliyor bana.. Sanki 1920'lerde yeni bir devlet ve toplum inşa etmeye karar vermiş birtakım insanlar oturmuşlar; önlerindeki reçetelere bakıyor, "Onu mu alsam, bunu mu alsam?" diye seçim yapıyorlar. Böyle şey olmaz. Tarih koşullarıyla birlikte düşünülüp irdelenmesi gereken bir süreçtir. Ünlü sözdür: "Tarih belli bir şekilde olmuşsa, başka bir şekilde olamayacağı için öyle olmuştur!.." Türkiye'de de 1920'lerde "devrimciler" ağır bastı. O günün koşullarında başka türlü olması mümkün olmadığı için öyle oldu!. Evet, Türk laikliği Fransa'dan etkilenmiştir. Ama ithal edilmiş değildir. Dinamikleri içerdedir. Bakınız, etkilendiğimiz Fransa'da o dönem önde gelen birçok siyasi şahsiyet, Türk Kurtuluş Savaşı'nı desteklemelerine rağmen, 1924'ten sonra Anti - Kemalist olmuşlar. Neden?.. "Kemalistler laikliğe gidiyor, bizim oradaki dini kuruluşlarımız, hastanelerimiz, okullarımız tehlikeye girecek!" diye.. Türkiye'deki mücadeleye yaklaşımları, laiklik konusunda "Oh, ne iyi bizi örnek alıyorlar" şeklinde olmamıştır anlayacağınız.. Bu açıdan bakıldığında da Türk laikliği "ithal" edilmiş olmayı bırakın bir yana, en başta ulusal bağımsızlığın göstergesidir...

Küçük bir rica...

       İnterbank Genel Müdürü Kadir Güney, Banka'nın bir önceki sahibi Cavit Çağlar'ın götürdüğü paranın 3 milyar dolar olduğunu söylerken Çağlar, borcunun sadece 178 trilyon olduğunu bildiriyor. Bu arada uzun konuşması arasında Çağlar'ın şu sözleri dikkatimizi çekiyor:
     Â- En önemli hadise, Ä°nterbank'ın atanmış bir genel müdürün eline verilmesidir. Hazine ve yetkili Bakan duruma el koymalı ve sorunu bir an önce çözümlemelidir...
       Yani.. İnterbank Genel Müdürü'nün görevden alınmasını istiyor Çağlar... Bunu başarabilir mi?
       Sorunun cevabını alabilmek için bu ünlü işadamını şöyle bir tartmak kafi...
       Türkiye'nin bu yıl yaptığı toplam yatırım 1,3 katrilyon...
       Cavit Çağlar'ın götürdüğü söylenen para 1,5 katrilyon...
       Devlet bütün ülkeye yaptığı yatırımdan fazlasını Cavit Bey'e yapmışken..
       İktidar onun ufacık bir ricasını mı kıracak?..
       Diye düşünüyoruz...

       *Cihan Demirci’den LAFORİZMA
     ÂTokatçı Bolu Valisi hâlâ görevdeymiÅŸ... Ä°ÅŸe yarar, düzgün birÅŸeyler yapsın bakın o zaman görevden alırlar!..

Gerisi hikaye...

       Bakü - Ceyhan boru hattı anlaşması imzalandı... Rusya'dan Mavi Akım geliyor.. Doğu'dan Türkmen gazı... Avrupa Birliği, Türkiye'yi adaylar arasına alıyor... Clinton Türkiye'nin önümüzdeki bin yılı belirleyeceğini söylüyor. Rüzgarlar Türkiye'den yana esiyor.. Türkiye'nin önü açılıyor. Sevinmenin ve umutlanmanın vakti değil midir?
       Halkımız bu soruyu sıkça soruyor...
       Bu soruya umutlu bir yanıt bekliyor.
       Bizim "Ekonomist Amca" ıkınıyor sıkınıyor. Bir türlü iyimser yanıt veremiyor. Ya ne diyor:
     Â- Bak dostum, Türkiye'nin vergi geliri en iyimser tahminle 24 katrilyon. Yalnızca iç borç faizlerine giden para 21 katrilyon. Rantiye Hazine'ye hortumu dayamış. Gelen para oraya gidiyor. Türkiye yatırım yapamıyor. Hazineye daha fazla para girse gideceÄŸi yer aynı... Kimse hayal görmesin...
       Gerçekler boş hayal pompalayanların örtemeyeceği kadar açık.. Ve karamsar...
       Gerisi hikaye...

       *Ziyaret...
     ÂHac paralarının depremzedelere bağışlanması yolunda Diyanet Ä°ÅŸleri’nin fetva vermesi yönündeki öneriyi dün aktarmıştık. Okurumuz Cahit TaÅŸpınar, Yunus Emre’nin bir sözünü anımsatıyor ek olarak:
       - Çalış, kazan, ye, yedir bir gönül ele getir, bin Kabe’den evladır, bir gönül ziyareti...

Çadırımın üstü...

     ÂAÄŸustos böceÄŸi çaldı saz
       Bütün yaz,
       Derken kış geldi çattı,
       Seninkinde şafak attı...
       Lafontaine'in "Ağustos Böceği ve Karınca" adlı öyküsü böyle başlar. Bizimkilerin "Prefabrik konutlar Kasım'da bitecek" öyküsü de aynen böyle başlamakta... Bırakın konutu.. Daha çadırları tamamlamadılar.
       Söyledik.. Yine tekrarlayalım... Eğer çadır işi müteahhitlere verilseydi, müteahhitler 1 liralık çadırı 3 liraya temin edip artakalan parayı siyasetçiler ve bürokratlarla kırışsaydı... Çadır işi çoktan çözümlenirdi.
       Devlet işleri artık avanta ve rüşvet rayları üzerinde yürüyor...
       Avanta ve rüşvet yoksa işler yürümüyor...
       Bu pis döngüyü kıramazsak ülkenin geleceği iyi görünmüyor.



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr