İktidar ortakları Cumhurbaşkanı’yla daha ilk günden... Necdet Sezer liderlerin keyfine değil hukuka uyacağını belli ettiği andan itibaren kavga etmeye başladı. Her fırsatta da Cumhurbaşkanı’na saldırıyorlar. O yüzden İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’in sözleri haber niteliği taşıyor. Cumhurbaşkanı Sezer’e Karadeniz’de refakat eden Yücelen, önceki gün Gazeteciler Cemiyeti yöneticilerini kabulünde izlenimlerini anlatırken dedi ki:
- Önceki yılarda Özal ve Demirel ile de gezilere katıldım... Alkışlayan kalabalıkların niteliğini iyi bilirim. Karadeniz’de Sezer’i alkışlayan kalabalıklar çok büyük ve çok içtendi. Siyasi liderleri kıskandıracak bir tablo gördük. Ayrıca Sayın Sezer’in Gürcistan ve Azerbaycan liderleriyle görüşürken uyguladığı ince diplomasi de takdire şayandı.
Beyin ve güzellik doğanın eseridir, karakter kendinizin eseri...
Kuruluş hazırlıkları süren Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinden kurucu üye istediğini yazmıştık. Bu yazımızda Barolar Birliği’nin de adı geçince Genel Sekreteri Şahin Mengü bir açıklama yaparak, "bütün siyasi partilere aynı uzaklıkta olduklarını, o yüzden hiçbir partiye üye vermeyi düşünmediklerini" açıkladı. Düzeltiriz.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk‘e sormuşlar: - Başta Kırcı ve Ağca olmak üzere bir sürü katil sayenizde salıveriliyor. Bari dışardaki vatandaşlarımız için bir tedbir aldınız mı?
Türk, sevinçle:
- Aldık aldık, demiş.
- Ne yapılacak?
- Sokağa çıkma yasağı ilan edilecek!
Güzel yurdumuzda 1 Mayıs kutlamaları sorun olmaya devam ediyor. Önceki gün İstanbul, Ankara, Mersin, İzmir, Batman, Gaziantep, Adana’da törenlere "normal" bir şekilde izin verilmişti. Olay da çıkmadı.
Diyarbakır, Siirt, Tunceli’de polis basın açıklamasına bile izin vermedi. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. Akıllara şu soru geliyor:
- Acaba Türkiye’de eyalet sistemi mi var? Neden, aynı etkinlik için her ilde ayrı uygulama yapılıyor?
Yoksa 1 Mayıs’ın "bütün yurtta" olaysız geçmesi devlette tedirginlik mi yaratıyor.
Anayasa Profesörü Zafer Üskül, bu defa askeri darbe değil Meclis darbesiyle karşı karşıya olduğumuz söylüyor...
İzahı şöyle:
- Anayasa Mahkemesi af yasasını iptal ederken bu yasanın "şartlı salıverme" değil "af" niteliğinde olduğuna hükmetti. Anayasa’nın 87’inci maddesine göre af yasaları nitelikli çoğunlukla yani beşte üç oyla (330) yasalaşır. Ne var ki TBMM bunun bir "şartlı salıverme" yasası olduğunda ısrar ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. TBMM aynen uymak ve uygulamak zorundadır. Anayasa Mahkemesi’nin "af niteliğinde" gördüğü bir yasayı TBMM’nin şartlı salıverme olarak nitelemesi Anayasa’yı tebdil niteliğindedir. Bir başkası bu suçu işlediğinde cezası idamdır.
- Af yasası ikinci defa yine basit çoğunlukla onaylanarak Çankaya’ya çıkarsa Cumhurbaşkanı ne yapmalı?
- Cumhurbaşkanı yasa niteliği kazanmayan bu metni yayımlamayabilir. Ya da tartışmalı maddesini yayımlamaz diğer bölümlerini yayınlar. Cumhurbaşkanı yayımlamaz ve 15 günlük süre dolarsa TBMM Başkanı yasayı yayımlayarak geçerlik kazandırabilir. Her hal ve karda Anayasa’ya karşı suç işlenmiş olur. Meclis Anayasa’yı takmazsa ne olur? Kendi bindiği dala testere vurmuş olur...
AKP anketlerde birinci çıkıyormuş.
Gel de kara kara düşünme...
Liberal Parti Genel Başkanı Besim Tibuk, TRT spikerlerinin giyim mağazalarıyla reklam karşılığı elbise pazarlığı zorunda bırakılmaları konusundaki dünkü yazımızı okumuş...
- İktidara gelince ilk işimiz TRT’yi derhal kapatmak sonra satışa çıkartmak olacak, dedi..
- Neden önce kapatıp sonra satışa çıkartıyorsunuz?
- Çünkü iktidara gelir gelmez bana yağ çekmeye başlarlar. Ben de bir iki gün içinde bunların çektiği yağa aldanıp gevşerim. O yüzden derhal kapatıp sonra özelleştireceğiz.