Gerçi sarp ve zorludur sevginin yolları. Ama içinize ateş düştü mü, izlemekten geri durmayın.
      Sizi kanatlarının arasına alıp saklamak isterse, karşı koyun.
      Çünkü bilin ki, bir an gelir, o kanatların arasından bir kılıç çekilir ve vurur, inletir sizi.
      Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir, tıpkı kuzey rüzgarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi.
      Ama sizinle konuştuğu zamanlarda, yine de ona inanmamazlık etmeyin.
      Çünkü başınıza tacı oturtacak olan da, sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir.
      Serpilip gelişmenizi isteyen de o, budanıp kalmanızı isteyen de odur.
      Diyelim ki korkulara kapılmışsınız da sevgiden salt bir huzur ve zevk bekliyorsunuz,
      O zaman çıplaklığınızı örtün ve sevginin zorlu düzeninden uzaklaşıp
      mevsimleri olmayan bir dünyaya sığının, daha iyidir derim.
      Çünkü ancak orada güler ve ağlayabilirsiniz, ama ne gülüşünüz tam olur, ne de ağlarken tüm gözyaşlarınız dökülür.
      Karşısındakine kendinden başka hiçbir şey vermez Sevgi,
      Ve kendinden başka hiçbir şeyi de geri almaz. Ne kendi dışındaki şeylere sahiptir, ne de kendisine sahip olunabilir.
      Hiçbir zaman sevgiye yön verebileceğinizi düşünmeyin. Çünkü sevgi, eğer sizi o değerde bulmuşsa, kendi yönünü kendi çizecektir.
      Sevginin kendini mutlu kılmaktan öte hiçbir arzusu yoktur.
      Ama eğer sevgiye kapılmışsanız ve tutkularınız olsun istiyorsanız şunları kendinize seçin derim:
      Tutkunuz, sevginin içinde erimek olsun. Tıpkı geceye şarkılar söyleyen bir akarsu gibi akıp gidin.
      Tutkunuz, aşırı duygusal davranışların getireceği acıları tanımak olsun.
      Tutkunuz, kendi sevgi anlayışınızla kendinizi vurmak olsun.
      Varsın istekle ve coşkuyla aksın kanınız.
      Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle sabaha gözlerinizi açıp sevgi dolu bir güne başlıyor oluşa teşekkür etmek olsun,
      Tutkunuz, gün öğleye eriştiğinde oturup sevginin yüce heyecanını düşünmek olsun,
      Tutkunuz, gün akşama erdiğinde evinize minnet dolu bir yürekle dönebilmek olsun.
      Ve yüreğinize gömdüğünüz sevgili için iyi birşeyler dileyip yatın:
      dudaklarınızda onu yücelten bir şarkı olsun...
     Â
Halil Cibran       (Ebru Çoker'e teşekkürle)
Ahh Temel...
      Minik
Temel'i sınıfta nasıl teşhis edersiniz?..
     Â
- Öğretmen tahtayı silerken o da defterini silmeye başlar... Kurban meselesi
      Siyaset Meydanı'nda bu haftanın konusu
"Kurban" idi...
      Gecenin geç saatlerine doğru Diyanet İşleri Yayınlar Dairesi Başkanı stüdyoya telefonla bağlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görüşünü şöyle anlattı:
     Â
- Kurban kesmek vacip, etini dağıtmak sünnettir.      Yani kurban kesmek zorunlu ama etini dağıtmak zorunlu değildir.
      Bu görüşe stüdyodaki Prof.
Yaşar Nuri Öztürk ile Prof.
Hüseyin Hatemi tepki gösterdiler. Onlara göre din ile Diyanet'in görüşü birbirine taban tabana zıttı.
      Aynı okullarda aynı kitapları okuyarak yetişenler
"kurban kesimi" gibi hiç de karmaşık olmayan bir konuda zıt görüşler ilan ediyor.
      Vatandaş hangi görüşe itibar edecek? Ne yapacak?..
Söz
      Soylu insan, karşısındakine, içinde var olan iyi şeylerin farkına varması için yardımcı olur... Kötü olan şeylerin değil... Küçük adam ise tam tersini yapar...
      Konfüçyus
Harika formül!
      Yap İşlet Devret (YİD) görünüşte harika bir formül... Özel şirket krediyi bulacak, inşa ettiği baraj, santral gibi tesisi bir süre işletecek, verilen süre sonunda devlete devredecek... Böylece herkes kazanacak, ülke bedavadan tesis sahibi olacak. Ne güzel?..
      Peki bu formül Türkiye'de nasıl işliyor?
      Görelim...
      TEDAŞ Genel Müdürü
Muzaffer Selvi geçenlerde yaptığı basın toplantısında bir soru üzerine ipucu vermişti:
     Â
- 5 özel gaz santralı elektriği çok pahalı üretiyor...      Devlet santrallarında gazın metreküpü 3 - 4 sente üretilirken YİD modeliyle yapılan özel santralların ürettiği elektriği devlet 8 - 9 sente satın alıyor. Sonra vatandaşa 6 sentten satıyor. Aradaki farkı da Hazine yani vatandaş karşılıyor. 5 özel santrala fazladan ödenen para az buz değil...
      Yılda tam
450 milyon dolar...      Anadolu'da bugün YİD modeliyle yeni santrallar inşa ediliyor.
      Devlet her birine 8 - 9 sente alım garantisi veriyor.
      Devlet elektriği alsın almasın... Parasını mutlaka ödeyecek. Hem de yüksek fiyattan... Santralı yapan firmalar açısından durum risksiz. Ve karlı.
      Ülke açısından gelecek karanlık.
      Elektrik Mühendisleri Odası sık sık Enerji Bakanlığı'nın şişirme tahminler yaptığını, Türkiye'nin bu kadar santrala ihtiyacı olmadığını, kimi dost holdinglere hazineden ikram uğruna gereksiz yatırımlar yapıldığını, bu santrallardan alınacak pahalı elektriğin Hazine'yi batıracağını söylüyor.
      Ama sesleri duyulmuyor.
      Gelin şimdi ihtiyaç belirlenmeden girişilen bir YİD modelinin başımıza açtığı belaya bakalım:
      İzmit'te Gama şirketiyle İngiliz Thames Water şirketi YİD modeliyle Yuvacık Barajını inşa ettiler. Baraj 900 milyon dolara maloldu.
      Yapılan hesaba göre barajın bir yılda üreteceği 150 milyon metreküp suyun 100 bin metreküpü İstanbul Belediyesi'ne, 25 bin metreküpü Kocaeli bölgesindeki KİT'lere, gerisi şehre verilecekti. Fakat İstanbul Belediyesi
"Suya ihtiyacım yok" diyerek almadı. izmit'teki SEKA, İGSAŞ gibi KİT'ler de...
      Barajdan taşan sular bugün mecburen İzmit Körfezi'ne dökülüyor. Özel firmalara satın alma garantisi verildiğinden... Hazine kullanılmayan su için yılda dışarıya
120 milyon dolar ödeme yapıyor.
      Hiç kuşkunuz olmasın, diğer YİD modelleri de böylesi sonuçlar çıkaracak karşımıza... Uyandığımızda vakit çok geç olacak...
      ***
     Â
Özay Gönlüm gibi gerçek sanatçıların deÄŸil, onun deyiÅŸiyle "gaydırı guppak"ların devri artık!..      Â
Cihan Demirci       ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr