***Çok güzel şeyler var dünyada ...Ben mesela bir sokak tanırım İzmirde yere düşen inci taneleri gibi dökülür denize.Ekvatorda, Qito kentinde uykulu sokaklarçok kızarlarsa dağlara açılırlar birdenbire. Zaten akşam kırmızı düşer o dağlara.Amazonların derinliklerinde akan nehirlerde bembeyaz bir orkide büyür:O kadar güzel ve keskindi ki kokusu çılgın bir tay gibi koşuşturur kalbimizin kıyısında.Kalbimiz zaten tüm çiçeklerin aynası.Aydan yeryüzüne bakılıncaYalnızca Çin Seddi görülürmüş. Hayır! Yanlış.Ben baktım: Palandöken dağında açan bir gelinciği gördüm.Ve havada uçuşarak sevişen bir çift kelebeği.***Ey Şair! Güzel sözlerle, büyülü sözcüklerle kandırırsın kullarımı, diyor koca tanrı:Ben yalnız güzel şeyleri mi yarattım? savaşları, açlıkları, ölümleri, ayrılıkları... ben yaratmadım mı?Sen yarattın elbet tanrım! Onları da sen anlat kullarına.Bense güzel şeyler anlattımhiçbir şey beklemeden insan kardeşlerime:Hiç olmazsa bu şiiri okurkenmutlu olsunlar diye.Buysa suçum: Hazırım!Cayır cayır yanmaya cehenneminde. Şair Özkan Mert gençlik yıllarında Almanya ve İsveçte birlikte işçilik yaptığımız dost... Hâlâ İsveçte.. Güzel şiirler yazıyor... Savaşa Direnen Şiirler adlı kitapta gözümüze şu dizeler ilişiyor: Halil Bezmen de serbest bırakıldı. Özgürlük operasyonu Irakta yapılmıyor muydu? Türkiyede 7 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyormuş. Çoğu aynı zamanda Irak sınırında yaşıyor. H. Ertem Büyüklere fıkra... - Bitmemiş serüvenler, yarım yaşanmış günler güzeldir. Orada biraz daha kalsak belki bugün anmayacaktık...Söz daha sonra aşktan ve erkeklerden açılınca Aydın Ağabey yine tecrübesini konuşturdu:- Bir erkeğin iki acı günü vardır... Birincisi ikinciyi yapamadığı gün... İkincisi birinciyi yapamadığı gün... Aydın Boysanla oturup geçmiş günleri andık. Birlikte on yıl önce yaptığımız bir Letonya - Riga gezisinde çok güzel üç gün geçirmiştik... Keşke biraz daha kalsaydık, deyince Aydın Ağabey dedi ki: Hayatın öteki yüzü Sergi 12 Nisana kadar açık. Gezip görmenizi tavsiye ederiz... İnsanın aynası yüzüdür... Her şey yüzünden okunur... Veya öyle sanılır... Filiz Tokcanın resim sergisini gezerseniz yüzünü hiç görmediğiniz, size arkası dönük birinin de ne çok şey anlattığını göreceksiniz... Milli Reasürans Sanat Galerisindeki sergide arkası dönük kadının (ki bu ressamın kendisi) 34 değişik resmini izliyorsunuz... Yüzünü görmediğiniz bir insanın duygularını keşfetmeye çalışırken acaba ne düşünüyor sorusu da kendini sizinle bütünleştiriyor. Sergi çıkışındaki aynada kendi yüzünüzü izliyorsunuz.. Japon öyküsü... - Sayın arkadaşlar, diye söze başladı, ben düşündüm taşındım, şuna karar verdim; Japonyanın iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenip, denk bir bütçe oluşturulana kadar pirinç çorbasından başka hiçbir şey yemeyeceğim ve şu üzerimde gördüğünüz elbiseden başka hiçbir elbise giymeyeceğim. Bir makam arabası dışında hiçbir araba kullanmayacağım...Bu konuşma bütün yurtta yankılar yaptı... Fedakârlık duygusu dalga dalga en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün Japonyayı sardı. Herkes gücü nispetinde Japonya için fedakârlıkta bulundu. Ülke kısa sürede düzlüğe çıktı...Bu öyküyü bize gönderen Ali İhsan Ünsal "Fedakârlık çağrısı böyle olur" diyor. Elbette... Erdem sahibi ciddi siyasetçi böyle davranır...Fedakârlığı, vergi ve zamla beli bükülmüş memurlardan önce kendisi başlatır... Japonyanın mali durumu bir ara iyice bozulmuştu. İç ve dış hortumcular hazineyi boşaltmış, devlet borçları gırtlağı aşmıştı... Japon Başbakanı o günlerden birinde kürsüye çıktı: Abdullah Gül: "Açıkça savaşan ya da savaşa destek veren bir ülke değiliz." diyor. Buna tesettürlü destek denir. A. Kökçe Kin anıtları... Anıtın kaidesinde: "Kompozitör ve müzikolog Komitasın ve 1915te Osmanlı İmparatorluğunda gerçeklestirilen yirminci yüzyılın ilk soykırımının kurbanları 1.500.000 Ermeninin anısına" ibaresi yeralıyor. Fransa Büyükelçimiz Uluç Özülker, anıtın kaidesindeki kinder iddaların silinmesi için Fransız makamları nezdinde çok çaba gösterdi. Ancak Fransızlar kapı duvar... Evet 1915 olayları tarihi gerçeklerin ışığında tartışılmalıdır. Soykırım iddiaları tarihteki diğer soykırım iddialarıyla birlikte tarafsız tarihçilerden oluşturulacak kurullarda ele alınmalıdır. Ancak o olaylarla ilgisiz yeni nesilleri birbirine karşı kışkırtacak ve taze yüreklere kin tohumları ekecek tek taraflı iddia içeren bu kin anıtları niye?Fransa bu fanatizme neden alet oluyor?Türk siyaseti neden bu konuda bu kadar sessiz? Ya da ağzını açan olursa "onlar da bizi kesti" sığlığının ötesine geçemiyor? m.asik@milliyet.com.tr Fransanın başkenti Parise 24 Nisanda 8inci Ermeni soykırım anıtı dikiliyor... Eyfel Kulesine birkaç kilometre ötedeki Kanada Meydanına yerleştirilen anıt Ermeni din adamı ve müzisyen Komitası simgeliyor.