Iğdır'dan
İsmail...      ...Rüyamda kırlarda koyun güdüyorum... Yüzlerce, binlerce koyun... Gütme işlemi vukuatsız bir şekilde sürerken uzaklardan siyah bir arabanın yaklaştığını görüyor ve değneğimle hazırol vaziyetine geçiyorum... Koyunlar arasından süzülerek gelen araba... Ve karşımda Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel...
     ÂKapı açılıyor,
Demirel araçtan çıkıp elimi sıkıyor...
"Merhaba İsmail!" diyerek beni yanaklarımdan öpüyor... Merakla soruyorum:
     Â
- Hayrola Cumhurbaşkanım, hangi rüzgar attı sizi buralara?..      - Veda rüyaları
Ä°smail, diyor
Süleyman Bey, "Biliyorsun dört ay sonra görev sürem bitiyor, bu nedenle memleketi karış karış dolaşıp herkese veda ediyorum...
      Nedendir bilmem,
Demirel'in sözleri üzerine hüzünlü bir sevinç kaplıyor içimi... Yine de işi şakaya vurarak:
     Â
- Böyle birşeyi düşünmek bile imkansız Sayın Cumhurbaşkanım, diyorum,
siz sakın kendinize yeni bir gezi bahanesi yaratmak istemiş olmayasınız?..
      Demirel ciddi:
      - Yok yok İsmail, diyor, görünüşe göre bizim bu görev süremizi uzutmayacaklar... Baksana hergün ailemle ilgili bir skandal çıkarıyorlar ortaya... O yetmezmiş gibi Mesut da alttan alttan cumhurbaşkanlığına oynuyor... Anlayacağın koltuk gitti gibi...
      Sırıtarak:
     Â- Vay be, diyorum, Mesut Bey baÅŸbakanlığı beceremeyeceÄŸini anlayınca cumhurbaÅŸkanlığına soyundu demek.. Ä°yi de.. CumhurbaÅŸkanlığını becerebilecek mi?..
     ÂKoyunlardan birinin başını okÅŸuyor Süleyman Demirel:
      - Başarır başarır, diyor, başarır çünkü konuşma yeteneği var. Heyetleri Köşk'te kabul edip nutuk atabilir... İlaveten, açılışlarda kurdele kesmesini becerecek kapasitededir kendisi.. Eh, geriye ne kaldı zaten...
      Birden kafamda bir şimşek çakıyor... Heyecanla:
     Â- O iÅŸleri ben de yapabilirim Efendim diyorum, dahası, benim ekstradan koyun gütme yeteneÄŸim de var... Tek eksiÄŸim devlet adamlığı mayası; onu da ciddiye alan yok... Bu durumda sıvayayım mı kolları?..
      Birşey demiyor Baba.. Makam arabasına binip yola koyuluyor...
     ÂYORUM: Anlaşılan senin gönlünde de cumhurbaÅŸkanlığı yatıyor Ä°smail. Yüksek okul diploman varsa hiç çekinme, adaylığını ilan et... Bu ülkede herÅŸey olur aslanım...
Güle güle oturun
      Marmaris'de bir villaya sahip olan
Kenan Evren, Bodrum'da ikinci bir villa yaptırıyormuş. Başka geliri olmadığına göre Paşa, emekli maaşından iyi tasarruf ediyor anlaşılan...
     Â
Mehmed Kemal 12 Eylül günlerinde yazdığı bir fıkradan dolayı
Kenan Paşa'nın yargıçları tarafından hapse atılmıştı. Fıkra şu:
      Osmanlı devrinde bir paşanın kayığı sığ sularda karaya oturuyor. Yağcılıkta sınır tanımayan paşanın dalkavuğu hemen atılıyor:
     Â
- Güle güle oturun paşam, güle güle oturun paşam...      Fıkra sanki bu günler için de anlatılmış...
      Güle güle oturun Paşam...
DehÅŸetin bedeli...
      Gelin de korku filmlerinin ünlü canavarı
Frankeştayn'ı anımsamayın... Malum, çılgın doktorun yarattığı canavar, doğasına uygun biçimde, işe önce kendisini yaratanı yok etmekle başlar. Sonra da toplumun başına bela olur. Yakın tarih, belayı defetmek için
"belalılardan" medet uman akıl fukaralarının ülkeyi nasıl içinden çıkılmaz belalara sürüklediğinin ibret verici öyküleriyle dolu...
      Dehşet eken dehşet biçer.... Bir eski Bulgar efsenesi olmalı...
      Otuz kırk haneli, sakin, iyi insanların yaşadığı küçük bir köydür burası. Ancak günlerden bir gün köyün huzuru kaçar. Köy, yılanların saldırısına uğramıştır. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırır. Köyde bilge tanınan birinin kapısına varıp
"Aman bir çare!" diye yakınırlar. Kerameti kendinden menkul Bilge:
     Â
- Tamam der,
gidin, dağdan kirpi toplayın gelin. Kirpi yılanların nasılsa hakkından gelir...
      Gerçekten de çok geçmeden kirpiler yılanların kökünü kazır. Ne var ki, bu sefer de ahalinin başı kirpilerle derde girer... Oturacak yer bulamazlar. Yeniden sivri akıllı bilgenin kapısını çalarlar. Bilge;
     Â- Kolay, der, çare tilkidir. BildiÄŸiniz gibi kirpinin ilacı tilkidir...
      Çok geçmeden kirpiler tükenir ama köylülerin bu kez de başları tavuk hırsızı tilkilerle beladadır. Bilgede çare çok:
     Â- Kurtları çağırın, der, tilkilerin defterini dürmede kimse kurtların eline su dökemez...
     ÂPeki ya kurtlar?.. Onlardan paçayı nasıl kurtaracağız?.. "Kolay" der Bilge, "EÅŸkiyalar ne güne duruyor?.."
      Derken köye tepeden tırnağa silahlı eşkiyalar üşüşür. Köyün başı iyice beladadır artık...
      Peki şimdilerde köyün durumu nicedir, diye sual ederseniz hemen söyleyelim: Eskinin yılanlı günlerini özlüyor... İki adım ötesini göremeyen kişiye "Bilge" diye sarılmanın ve belayı belayla savuşturma usulünün bedelini bütün köy halkı ödüyor...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr