TBMM üniversite ile ilgili bir Meclis Araştırması başlattı. Konu öğretimin çağdaşlaştırılması, bilimin geliştirilmesi falan mı?.. Ne gezer... TBMM kararını birlikte okuyalım, konuyu görelim:
     Â
"YÖK, İstanbul Üniversitesi Rektörü ve Üniversite Giriş Sınavları ile ilgili olarak ileri sürülen yolsuzlukluk ve usulsüzlük iddialarının araştırılarak üniversitede yaşanan sorunlara çözüm bulunabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulması..."      Bu araştırmanın amacını
"YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun defterlerinin dürülmesi" şeklinde yorumlayanlar var. Onları şimdilik geçelim. Bir noktanın üzerinde duralım...
      Anayasa'nın 98'inci maddesi Meclis Araştırması'nı;
     Â
"belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir" şeklinde tanımlıyor.
      Meclis Araştırması o yüzden kişilere değil kurumlara yönelik bir uygulama.
      Fakat TBMM kararında ilginç bir nokta göze çarpıyor... Kararda
"İstanbul Üniversitesi Rektörü" ifadesiyle Prof.
Kemal Alemdaroğlu'nun şahsına yönelik bir araştırma başlatılıyor.
      Rektör'ün bir yolsuzluğu varsa herhangi bir kişinin şikayetiyle savcılar soruşturma açabilir. Bir idari denetleme gerekiyorsa onu YÖK yapabilir. Meclis Araştırma Komisyonu
"Rektörlüğü" incelemeye alabilir. Ama
"Rektör"ü incelemeye ve denetlemeye alamıyor Anayasaya göre... TBMM'deki sağ çoğunluk anlaşılan hesaplaşma heyecanıyla Anayasayı unutmuş... DP dönemindeki ünlü
"Tahkikat Komisyonu"nu hatırlatan bir yetki vermiş kendi kendine... Bu arada Rektör'ü soruşturmak için 14 kişilik bir müfettiş heyeti oluşturulmuş Komisyon'ca.... Fevkalade uzman bir heyet... Başbakanlık'tan 1, Maliye Bakanlığı'ndan 4, İçişleri'nden 2, Milli Eğitim'den 1, Sayıştay'dan 4, Vakıflar'dan 2 müfettiş denetlemeyi başlatmışlar. İçi boşaltılan bankalara bunun yarısı kadar müfettiş gönderildiğini sanmıyoruz. Ama burada daha önemli bir konu var!
Alemdaroğlu türbana karşı mücadele başlattı ve üniversiteden türbanı kaldırdı. Onun intikamını alacak TBMM...
TIME serüveni
      Türkiye kapaklı TIME dergilerinin piyasadan toplanıp yurt dışındaki turizm bürolarına gönderilmesi fikrinin takibindeyiz... Turizm Bakanı
Erkan Mumcu konuyu TÜRSAB'a havale edeceğini söylemişti dün. TÜRSAB Başkanı
BaÅŸaran Ulusoy'la konuÅŸtuk:
     Â
- Biz bunu memnuniyetle kabul ediyoruz, dedi,
piyasada ne kadar kalmışsa toplayıp yurt dışındaki turizm merkezlerine yollayacağız...
      Bu isabetli fikir gerçekleşiyor gibi...
Telefona çözüm
      Milletvekilleri kendilerini gecenin 3'ünde 4'ünde arayan seçmenlerden yakınıyorlardı... ANAP Eskişehir milletvekili
Ä°brahim YaÅŸar Dedelek; Â Â Â Â Â Â - ArkadaÅŸlar, dedi,
ben bu olaya çözüm buldum...
      - Ne yaptın?
     Â- Beni gece yarısı arayanların telefonunu alıyorum. Ertesi gece aynı saatte ben onları arıyorum. ÇoÄŸu anlıyor ne demek istediÄŸimi...
      *Eskiden: İnsanlar öldürmekten içeri girerdi...
     ÂBugün: Ä°nsanlar daha iyi öldürme yöntemlerini öğrenmek için içeri giriyor!..
      Cihan Demirci
Şişli'de saldırı
      CHP Şişli eski İlçe Başkanı
Dursun Çaltı, dün uğradığı silahlı saldırıda bacağından yaralandı. Amerikan Hastanesi'ne kaldırılan
Çaltı, Şişli Belediyesi'nde
Gülay Aslıtürk döneminde yolsuzluk yapıldığını belgeleriyle kamuoyuna ilk açıklayan kişiydi... 1997 yılı başlarında Kasımpaşa'da 3 bin 100 metrekare genişliğindeki belediye arazisinin
Aslıtürk yönetimince neredeyse bir apartman dairesi fiyatına usulsüz olarak satıldığını ve belediyenin zarara uğratıldığını saptamış; konunun yargıya intikalini sağlamıştı... Davaya bakan mahkeme, geçen hafta
Çaltı'nın suçlamasını haklı bularak söz konusu satışı iptal etmişti...
      İlçe başkanlığı döneminde Şişli çevresiyle ilgili birçok şaibeli dosyayı belgeleriyle kamuoyuna açıklayan
Çaltı'ya geçmiş olsun dileklerimizi iletirken, Emniyet'in tetiği çeken kişi ve arkasındakileri bir an önce yakalayıp yargı önüne çıkaracağını umuyoruz...
Kutan'ın savunması
      Sayın Komutanlarım,
      Evet ben o lafı sarfettim;
"Demokrasinin balans ayarcıları tankları Sincan yerine neden Hizbullah'ın üzerine sürmediler?" dedim. Ama bu söz kat'iyetle bana ait değildir. Tanınmış bir köşe yazarının köşesinden aldım, bu fikirleri paylaştığıma dair herhangi bir söz söylemeden kelimesi kelimesi aktardım. Diyeceksiniz ki,
"Paylaşmıyorsan niye aktarıyorsun?.." Gazete alamayan birçok yurttaşımız var. Bunlar köşe yazılarını çok merak ediyorlar. İstedim ki bir nevi onlara da hizmetimiz olsun, köşe yazılarında ne var ne yok onlar da öğrensin. Ayrıca
"balans ayarcısı" derken de sizlerin kastedildiği hiç aklıma gelmedi. Oto Sanayi'de benim arabanın balans ayarını yapan bir
Orhan Usta var... Ä°ÅŸte onu kastettim. Bu
Orhan Usta geçenlerde baktım su tanklarını arabaya atmış, Sincan'a doğru yıldırım hızıyla gidiyor.
"Usta" dedim,
"şu tankları neden Hizbullah'ın üzerine sürmüyorsun?.." Orhan Usta:
     Â
- Evde sular kesik, hanım evde acele su bekliyor, demesin mi?
      Ben köşe yazısında sözü edilen
"balans ayarcısı"nın
bu Orhan Usta olduğunu sandım. Tiridine bandım. Öylesine yandım. Ben ettim siz eylemen. Aksi söz söylemen. İmza: Recai...
      *Bir dev görünce hemen güneşin açısına bakın. Dev sandığınız şey çoğu zaman bir cücenin yerde uzayan gölgesi olabilir.
      Novalis
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr