Başbakan Bülent Ecevit ‘in yardımcılığına atadığı Şükrü Sina Gürel AB’ye soğuk ve uzak duruşuyla dikkati çekiyor... Aşağıda Gürel’in iki hafta önce Aydınlık Dergisinde yayınlanan görüşleri:
"... AB, acaba Türkiye’yi gerçekten üye olarak istiyor mu, ona bakmak gerek... Geçen yıl yapılan Nice doruğunda, önümüzdeki 10 yılda nasıl bir AB tasarladıklarını açıkladılar. Ve burada Türkiye’nin adı bir kere bile anılmadı. Demek ki AB’nin 10 yıllık perspektifinde Türkiye yok.
... Türkiye’de çağdaşlaşmak; çağa uygun siyasal, ekonomik, toplumsal yapıya sahip olmak; AB üyeliğiyle eşdeğer gösterilmek isteniyor. Sanki sihirli bir değnek değecek Türk insanına, AB Türkiye’yi kutsayacak ve içine alacak, bütün sorunlarımız çözülecek... Bu çok yanlış.
... (Tanzimatçı anlayış) "Biz kendi başımıza adam olmayız, bizim adam edilmemiz gerekiyor, bunun için de başkalarının dediklerini harfiyen yapalım, ancak onlar ne söylerse onu yaparak adam olabiliriz" düşüncesiydi. Halbuki Mustafa Kemal’ in reformcu düşüncesi tam tersine, "Biz çağdaş uygarlığın da üstüne çıkmayı hedefleyelim. Bu yolumuzda bize yardım etmeyeceklerdir, başkalarına rağmen kendi gücümüzü ve irademizi kullanalım" düşüncesidir... Türk insanını yeniden Tanzimatçı anlayışa kilitlemeye çalışmak yadırgatıcı oluyor.
Herhangi bir konuda eğitim almadım o yüzden beynimi kullanmak zorundayım
DSP’deki istifa furyası neticesinde partide sadece Bülent Ecevit’le Rahşan Hanım kalmış.
İşte tam bu aşamada Rahşan Hanım, elindeki tabancayı Ecevit’e uzatarak:
- Al Bülent, demiş, Rus ruleti oynayacağız.
Ecevit, şaşırmış:
- Ama neden?
Rahşan Hanım cevap vermiş:
- Bu partiye iki kişi fazla. Ya sen, ya ben!..
Ecevit - Hüsamettin Özkan savaşında ANAP kesin olarak Hüsamettin Özkan’ın tarafını tuttu. Bülent Ecevit o yüzden dün MHP’li ortağı Devlet Bahçeli’ye görüşme davetiyesi çıkarırken Mesut Yılmaz’ı ıskaladı. Onun yerine Tansu Çiller’le görüştü. Zihinlerde uyanan soru:
- Ecevit - Bahçeli ikilisi koalisyondan ANAP’ı dışlayıp yerine DYP’yi alır mı?
Dün başkent kulislerinde bu ihtimal mümkün görünüyordu. Tabii bu ihtimal beraberinde ANAP’ın seçim barajını aşamaması ihtimalini getirecek ve aynı zamanda güçlendirecekti.
DSP’li kadın milletvekilleri daha birkaç gün önce Ecevit’e destek bildirisi yayımlamışlardı. Bunlardan Gönül Saray Alphan ve Perihan Yılmaz hanımefendiler Hüsamettin Özkan’a destek için partilerinden istifa ettiler.
Habertürk’te Taki Doğan dün hanım milletvekiline soruyor:
- Milletvekili seçildiğinizde sizinle görüşmek istemiştik, önce kabul ettiniz, sonra Ecevit’lerden izin almak gerekiyormuş, bilmiyordum, görüşemeyeceğim demiştiniz. O zamanlar bir mülakat verecek özgürlüğünüz yoktu, nasıl olup da bu noktaya geldiniz?
Cevap yok. Soru üç kez soruldu. Yanıt gelmedi.
İstifacıların genel gerekçesi ise belliydi:
- Hüsamettin Özkan’a gösterilen vefasızlığa tepki...
DSP milletvekilleri bugüne dek her şeye tahammül etmişti.
Partinin bir karı koca tarafından çiftlik gibi yönetilmesine tahammül ettiler.
Milletvekillerinin karı koca tarafından tek tek belirlenmesine tahammül ettiler.
Hüsamettin Özkan’ın partiyi ailenin vekilharcı sıfatıyla yönetmesine tahammül ettiler.
Sema Pişkinsüt gibi parti içi demokrasi isteyen parti üyelerinin üzerine kendileri bizzat ve en önde yürüdüler...
Parmak kaldır dendiğinde kaldırıp, indir dendiğinde indirdiler.
Ve fakat...
Hüsamettin Özkan’a vefasızlık gösterilmesine tahammül edemediler.
Bu kaliteye, bu seviyeye şapka çıkarılmaz da ne yapılır?
***
Latife bir yana... Artık şu partileri şahıs partisi olmaktan çıkartmanın... Halka açmanın... Lider sultasına son vermenin... Partilere iç demokrasi getirmenin vakti gelmedi mi? Eğer DSP siyasi ucube değil de siyasi parti olsaydı bugünlere gelinir miydi?
Halka karşı yapılan vefasızlıklara ses çıkarmadılar,
Hüsam abilerine yapılan vefasızlığa karşı ayaklandılar.
Bir tuhaf durum...