DSP Milletvekil Hasan Metin yanındaki arkadaşıyla yolculuk ederken dün öğlen saatlerinde Polatlı'da duruyor... Çay içecek bir mekan arıyor.. İkbah Pastanesini görüyor.. Birlikte içeri girip oturuyorlar.
O sırada yan masada lise öğrencisi dört kız öğrenci pasta yiyerek aralarında sohbet etmektedir... İki komi ve pastane şefi servis yapıyor... Hasan Metin gençlerin nabzını tutmayı seven bir milletvekilidir... Gençlerle dialog kurup sohbet ediyor. Bir ara soruyor:
- Çocuklar Ayten Gökçer'i tanıyor musunuz?
Öğrenciler ve komiler birbirine bakışıyor. Bu ismi hiç duymadıklarını söylüyorlar. Hasan Metin şaşırıyor:
- Nasıl duymazsınız? Ayten Hanım Türkiye'nin en ünlü tiyatro sanatçılarından biri.. Üstelik de Polatlı'lı...
Gençler biraz bozuluyor.. Komilerden biri:
- Burada ne sinema var ne tiyatro efendim, savunma apıor...
Hasan Metin daha sonra liseli gençlere dondurma ısmarlıyor...
Gençler dondurmayı geri çeviriyor..
Hasan Metin düşünüyor:
- Evet Ayten Gökçer 'i tanımamak gençlerin ayıbı... Ama Ayten Hanım da doğduyu ilçeye gelip giderek, etkinliklere katılarak, hatta bir hayır yatırımı yaparak kendini ilçesinin insanlarına tanıtmak zorunda değil miydi?
Hasan Metin karmaşık düşünceler içinde ayrılmış Polatlı'dan dün...
Profesyonel lig bugün oynanacak maçlarla sona eriyor. Eskilerin deyimiyle, dananın kuyruğu bugün kopuyor. Fenerbahçeliler şampiyonluk turuna hazırlanıyor. Gerçi son dört yılda ne zaman şampiyonluktan söz açılsa:
- Bizim için şampiyon olmak önemli değil, önemli olan Galatasaray'ı yenmek,
dedilerse de... Şampiyonluğu da hayli özledikleri görülüyor.
Bizim dileğimiz mi?
Sevgili Erdal Atabek'le aynı:" Spor kazansın... Hakeden kazansın... Mücadelenin değeri dürüstlüğünde olsun. Kazanan kadar kaybeden de değerli olsun. Birinciyi birinci yapanın sonuncu gelen olduğu unutulmasın. Bırakın spor kazansın..."
Cathy Yenge Türkçe öğreniyor:
" Kemal krizi bitir, bitir Kemal bitir!.."
" Kemal IMF’yi tut, tut Kemal tut!.."
" Kemal parti kur, kur Kemal kur!.."
Cihan Demirci
Yazın ucu göründü.. Memurlar bu mevsimde tatil planları yapar.. Ne var ki devlet bankalarında çalışan binlerce memur şu sırada tatil sevincini değil işten atılmanın veya atılacak olmanın azabını yaşıyor.
Kamu bankalarındaki personel sayısının 62 binden 24 bine indirileceği söyleniyor.
38 bin memur kapı önüne konulacak...
Bu arada çok ilginçtir... Emlak Bankası'nın tamamen tasfiyesi planlanıyor.
Yani bankanın personeli dağıtılıp kapısına kitil vurulacak.
Fon bankası adı verilen sahipleri tarafından hortumlanarak devlete devredilmiş özel bankalar tasfiye edilmiyor biliorsunuz. Sebebi sorulduğunda:
- Tasfiye edilirse alacaklarının takibi mümkün olmaz, deniyor...
Ancak buna karşılık Emlak Bankası'nın tasfiyesi konuşuluyor...
- Neden?
Bu soruya Mustafa Balbay arkadaşımız karşı sorularla yaklaşıyor:
1)Emlak Bankası'nın alacaklarını toplamı faizi ile birlikte 2 trilyon lirayı buluyor. Banka tasfiye edilirse bu alacakların takibi imkansız hale gelecek. Acaba tasfiye kararında Banka'ya borcu olanların lobisi mi etkili oluyor?
2) Bankaya en çok müteaahhitlerin yanında armatörlerin borcu var. Alacakların yüzde 24'ü armatörlerden... Bu borç Bakanlar Kurulu kararıyla entelendi. Acaba şimdi de ertelemeyi sınırsız mı yapmak istiyorlar?
Banka'nın 10 bin çalışanı var. Bunlar insan... Bu insanlar tedirginlik içinde. Ve ne tasfiye planlarında ne hazırlıklarında bu insanların ne olacağı belirtilmiyor. Onlar adamdan bile sayılmıyor. Atarsın giderler!
Açıkgöz işadamı adı verilen soyguncular ile politikacılar elele verip devlet bankalarını soydular. Görev zararı adı verilen hırsızlama paralar bankaları batacak noktaya getirdi. Ve fatura şimdi bu bankaların yıllardır görevlerini en iyi şekilde yapmış dürüst, saygın müdürüne, şefine, memuruna ödetiliyor.
Çalanlar kazanıyor. Çalışanlar bir kez daha cezalandırılıyor. Yazık, günah...