Bu kez isyan eden sıradan biri değil, devletin en üst düzey bürokratlarından DPT Müsteşarı
Akın İzmirlioğlu... İsyanı, Yap - İşlet - Devret modeliyle yerli - yabancı özel sektöre ihale edilen enerji santrallarıyla ilgili sözleşmeler... Daha doğrusu bu sözleşmelerde yer alan kimi akıl almaz hükümler... Diyor ki;
     Â
- Firmalara, Avrupa'nın üç - dört katı fiyatla alım garantileri verilmiş. Bu projeleri uygularsak, kullanmadığımız elektriğe yılda 7 milyar dolar öder duruma geleceğiz. Bu imtiyazlar tehlikeli... Hiçbir ülke böyle imtiyazlarla enerji meselesini çözmemiştir.       Aynı isyanı Elektrik Mühendisleri Odası yöneticileri defalarca dile getirdi, isyanları bu köşede defalarca yer aldı. Kimseden tık çıkmadı...
      Acaba şu sorular ne zaman, kim tarafından yanıtlanacak:
      - Bu sözleşmeler hangi iktidar döneminde, kimler tarafından imzalandı?
      - Hangi mantıkla ve gerekçeyle firmalara Avrupa'nın üç - dört katı fiyatla alım garantileri verildi?
      - Devlet aleyhine, firmalar lehine böylesine ağır hükümler içeren sözleşmelere imza atanlar şimdi nerede, hangi görevlerde?
      - Böylesi sözleşmeler, belirli bir menfaat temini olmadan imzalanabilir mi?
      - Son zamanlarda pek çok şeyi içine sindiremediğini söyleyen Başbakan
Ecevit bu sözleşmeleri içine sindirebiliyor mu?
Ä°stanbul'a veda...
      Başbakan
Bülent Ecevit, olası bir büyük depreme karşı İstanbul'da ne gibi önlemler alındığını açıklıyor:
      - İl Afet Yönetim Merkezi ile 32 İlçe Afet Yönetim Merkezi kuruldu. Telsiz altyapısı kuruldu. Afet FM Radyosu kuruldu. NMT (0522) mobil telekomünikasyon sisteminin kurulması için çalışmalar sürüyor. 19 il ile karşılıklı yardımlaşma protokolü imzalandı. Ayrıca 32 ilçenin birbirleriyle karşılıklı yardımlaşma planı hazırlandı. Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Planı hazırlandı ve ihalesi yapıldı. 8 adet deprem izleme kayıt istasyonu kuruldu. Çadır alanları ve depolar belirlendi. Tüm İstanbul'da 300 kişi olan arama kurtarma birlikleri sayısı, 5 bin 350'ye çıkarıldı. Tüm okulların deprem tahliye planları hazırlandı. Öncelikli yollar planlandı.
      Dikkat edilirse...
      Sözü edilen önlemler, bir teki dışında hep
"deprem sonrası" ile ilgili...
      Başbakan, afetten birkaç saniye önce doğalgaz, elektrik vb. şebekeleri devredışı bırakacak "erken uyarı" sistemi dışında
"ön hazırlık" niteliğinde tek bir önlemden bile söz etmiyor... Okul, hastane, fabrika ve konutların muayene edilip güçlendirilmesi... Yeni zemin ve fay haritaları çıkarılması... Kentin sağlam zemine kaydırılması... Böyle önlemlerden söz yok...
      Sözü edilenler hep
"kurtarma" "müdahale", "ilkyardım", "barınma" konularıyla ilgili... Mimarlar Odası Başkanı
Oktay Ekinci'ye önlemleri nasıl bulduğunu soruyoruz...
      - Bu anlayış, diyor, İstanbul'u ve milyonlarca kişiyi ölüme hazırlama anlayışıdır. Deprem yıkımına şimdiden teslim olunmuş, öyle görünüyor...
     Â
- Peki asıl yapılması gereken?      - Asıl olan, depremde yıkımların en aza indirilmesi için imar ve yapılaşma konusunda önlem almaktır. Ama öyle görünüyor ki, bu yönde önlem alındığı zaman da imar rantı riske girecek. Bundan çekiniyorlar. Sonuçta deprem tehlikesine rağmen ranttan vazgeçemeyen bu anlayış da
"önlem"leri sadece ölüme hazırlık olarak anlıyor...
     Â
Nasıl ya da ne zaman öleceÄŸinizi seçemiyorsunuz. Yalnızca ÅŸimdi nasıl yaÅŸayacağınızı seçebilirsiniz.     Â
Joan BaezNerede paralar?
      Rakamlardaki tuhaflık, SSK eski Genel Müdürü
Kemal Kılıçdaroğlu'nun dikkatini çekmiş. Dün bize telefonda aktarıyor.
      - Bilindiği gibi hükümet, Marmara depremi nedeniyle yurt içinden ve dışından gelen bağış ve yardımların tam bir şeffaflık içinde kamuoyuna açıklanacağı sözü vermişti.
      Önümde Maliye Bakanlığı'nın 31 Mayıs 2000 tarihli Kamu Hesapları Bülteni duruyor; orada toplanan tüm paranın
"166 trilyon 387 milyar" lira olduÄŸu ifade ediliyor.
      Oysa Başbakan Sayın
Bülent Ecevit, depremin 1. yıldönümü dolayısıyla 17 Ağustos günü düzenlediği basın toplantısında, toplanan tüm paranın
"157 trilyon 979 milyar" lira olduğunu açıkladı.
      İki buçuk ay arayla hesaplarda 10 trilyon fark var. Ne oldu bu para?
KGB yöntemi
      Kursk denizaltısında oğlunu yitiren acılı annenin bir istihbarat elemanınca "susturulması" dünün flaş haberiydi... Acılı kadın, ölen denizcilerin uğurlandığı törende Başbakan Yardımcısı'na "Madalyalarınızı sökün" diye bağırıyor... O ara ense kökünde biten bir "KGB görevlisi" de omzuna dayadığı şırıngayla uyuşturucu enjekte edip kadını bayıltıyor...
      Üzücü haber gazetelerimizde dün geniş biçimde duyuruldu.
      Beş yıl önce
"kaybedilen" oğlunu hala bulamamış bir Cumartesi Annesi aradı dün... Rus annenin acısını yüreğinde hissettiğini söyledi;
     Â
- Tek ve küçük ricam, bizim sessiz protestolarımızda iğne yerine copla susturulduğumuzun unutulmaması, diye ekledi...
AÅŸkta son durum...
      Aşkın varlığından çok yokluğunun bilincindeyiz.
      Aşık olmama durumu normal sayılıyor artık.
      Tavan arasında bir kupür buldum.
      Gazeteci, psikiyatrist babama soruyor;
      "Doktor Bey, nedir şu aşk illetinin tedavisi?"
     Â
"Hastalık aşık olmak değil, olmamaktır" diye yanıtlamış babam soruyu...
     Â
Gündüz VassafTavsiye
     Â
Mark Twain'in bir tavsiyesini
Aydın Boysan Akşam'daki sütununda aktardı:
     Â
"Sinirlenince 8'e kadar sayın... Çok sinirlenmişseniz beklemeden küfürü basın..."Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr