Ankara ve TBMM olağanüstü bir gün yaşıyor. Ne Ankara'da ne TBMM'de kuş uçurulmuyor. Yollar kesilmiş. Trafik felç. Ne o?.. Büyük Patron geliyor.
      Büyük Patron'un bir gün önce Esenboğa'da kendisini karşılayanların elini sıkarken diğer elini paltosunun cebinden çıkarmaması dikkati çekmiş. Nezaketsizlik mi? Hayır hayır... Samimiyet... Patron hem samimi hem cömert! Nitekim dün Çankaya'daki törende:
     Â
- Bir milyar dolarlık Eximbank kredisi için gayret göstereceğini,      müjdeliyor. Kredi sonra bir yerlere takılır mı? Önemli değil. Önemli olan jest... Devletimiz banka batıran işadamına bir teşekkür dahi beklemeden 2 milyar dolar vermiş... Bir milyar dolara mı tamah edecek...
      Büyük Patron öğleden sonra Meclis'e iniyor. Genel Kurul salonunda partiler tam kadrolarıyla hazır.
Clinton ayakta uzun uzun alkışlanıyor. Eski milletvekillerinden
Ali İhsan Elgin televizyondan manzarayı izlerken:
     Â
- Bu adamı kendi parlamentosu bu kadar alkışlamaz, diyor,
göreceksiniz önümüzdeki hafta yine gelecek...
      Başkan konuşmasında, arkasındaki panoda yazılı olan ünlü söze atıf yaparken:
     Â- Hakimiyet kayıtsız ÅŸartsız, dedikten sonra bir salise duraklıyor... Sanki "Amerika'nındır" diyecek? Neyse ki o gafı yapmıyor. "Milletindir" deyince Meclis'ten alkışlar yükseliyor... Meclis Clinton'u alkışlamak için her fırsatı deÄŸerlendiriyor. En ilginci BaÅŸkan'ın Türkiye'de insan hakları ve iÅŸkencede geliÅŸmeler olduÄŸunu söylerken alkış alması... Afrika kabilelerinin:
     Â- Aferin uygarlaşıyorsunuz,
      gibisinden bir övgüyü (ilkelliklerini kabul ederek) alkışlaması gibi...
      Büyük Patron konuşmasında Atatürk'ün adını birkaç kez, Özal'ı iki kez, Demirel ve Ecevit'i birer kez anıyor. Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'i hiç anmıyor. İki sağ lider erim erim eriyor...
     ÂClinton övgülerini sürdürürken biraz da dalgasını geçiyor...
      Örneğin Sosyal Güvenlik Yasası'nı, Bankalar Yasası'nı, Tahkim'le ilgili Anayasa değişikliğini övüyor.
      Sanki onlar dikte ettirmiş de TBMM onaylamış gibi...
      Olmaz ki... Herşey bu kadar da açık edilmez ki...
Fırsatçı
      Okurumuz
N. G'den aldığımız mektubu birlikte okuyalım:
      "Kocaeli - Derince'deki Sopalı Çiftliği'nde bulunan tüm kooperatif sitelerindeki konutlar 17 Ağustos depreminden sonra 3. derece hasarlı konutlar olarak gösterildi. Burada benim de bir dairem var. Oraya gittiğimde gördüm ki ne içten ne dıştan evlerde hasar görülmemekte ancak oturanlar tarafından hasarla ilgili form doldurulup muhtara onaylatılarak Kriz Masası'ndan 600'er milyon TL. alınmaktadır. Onarım bahanesiyle alınan bu meblağlar onarıma harcanmamaktadır. Zaten onarım da söz konusu değildir. Devlet durumu araştırmalıdır."
      *
Ä°stanbul'da depremin olacağı kesinmiÅŸ.     Â
Bizim o depreme yine hazırlıksız yakalanacağımız da kesin      Alev Cin
Biraz da intihar...
      Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, Düzce'nin Hastane Caddesi'nde depremden sağ kurtulan yurttaşlarla konuşuyor... Ölümler depremden mi? Yoksa katliam - intihar karışımı bir sebepten mi? İkinci ihtimal ağır basıyor. Uzun Mustafa Mahallesi'nden
Coşkun Karagöz, tam alışveriş saatinde çöken
Bıçakçıoğlu Market yıkıntısını işaret edip anlatıyor:
     Â
- 5 katlı bu bina 17 Ağustos depreminde ağır hasar görmüştü. İlk başta "kırmızı çarpı"
işareti kondu. Yıkılması gerekiyordu yani... Ama hasar tespitinde ne oldu nasıl olduysa, bina "orta hasarlı"
gösterildi, süratle "onarıldı",
yarıkları kapatıldı. Ve market kısa sürede yeniden çalışmaya başladı. Aynı kişiye ait bir başka market daha vardı; o da tespit sırasında "ağır hasar"
dan "orta hasara"
çevrildi.. Dolayısıyla onu da yıkmadılar. Şimdi o da yerle bir... Altında bir sürü insan kaldı...
     ÂDüzceliler, 17 AÄŸustos sonrası yapılan danışıklı
"hasar tespit" çalışmalarının bu felakete yol açtığı konusunda hemfikir...
      Başka örnekler de veriyorlar:
      - Belediye otobüsünün üstüne çöküp 28 kişinin yaşamına malolan bina... 17 ağustos sonrası
"kırmızı çarpı" kondu. Sonra bir gece kırmızı çarpı silindi, orta hasarı temsil eden
"mavi çarpıya" dönüştü. Onarım çalışmaları sürüyordu... Belediye otobüsünün üzerine çöktü...
      - Atatürk Bulvarı'nda Yahyaoğlu'na ait inşaat... 17 Ağustos'ta yeni tamamlanmış inşaat halindeyken ağır hasar gördü... Sahibi
"orta hasar" raporu aldı, yıktırmadı... Son depremde olduğu gibi çöktü...
      - Büyük Kent Oteli... Üzerine
"kırmızı çarpı" atılmıştı, yıkılacaktı. Mal sahibi kırmızıyı beyaza boyadı. Usta getirmiş,
"tamirat" yaptırıyordu. Kendisi de, ustalar da son depremde enkaz altında kaldı...
      ***
      Cehalet ve kurnazlık devletin aymazlığıyla elele verince hayli ağır olmuş insan zayiatı... Yukardaki tablo bunu gösteriyor.
      *
Biz bu liderlerle yaÅŸamaya alışmış bir milletiz, depremle birlikte yaÅŸamaya mı alışamayacağız ?..     Â
Cihan DemirciYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr