Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       İstanbul'da Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı dönemiyle birlikte "gelenek" haline geldi... Ali Müfit Gürtuna da sürdürüyor... Başkanımız, kentin dört yanındaki dev ilan panolarında en yakışıklı pozuyla gülümseyerek kutluyor bayramımızı... Aynı ilanlar gazetelerde de yayımlanıyor...
       Başkan bunların parasını cebinden ödese mesele kalmayacak... Çünkü neticede kendi reklamını yapıyor...
       Geçen bayram "Eğer bu paralar belediye bütçesinden ödeniyorsa ayıp!" diyerek konu etmiş; belediyeden konuya açıklık getirecek herhangi bir yanıt da alamamıştık.
       Bu bayram yine aynı şey oldu... Kentin dört yanı Gürtuna'nın bayramlık posterleriyle kaplandı...
       Kampanyayı yürüten reklam ajansının sahibi Ali Aydın Yeliner'e danıştık dün:
     Â- Ali Müfit Bey'in bayram ilanları için ÅŸehir genelinde kaç "bilboard"dan yararlanıldı?
       - 800... Ayrıca 550 "Wall" afiş, Metro'ya 300 afiş, otobüs duraklarına 5000 afiş, deniz otobüsü iskelelerine 100 afiş asıldı. 1000 adet bez afiş kullanıldı, 9 ayrı gazetede ilan yayımlandı.
     Â- Kampanyanın parasal bedeli?
       - 40 bin dolar.
     Â- Bu para belediye bütçesindeki hangi kalemden karşılanıyor?
       - Onu bilmiyorum.
     Â- Ama neticede belediye bu parayı size veriyor?
       - Tabii...
     Â- Siz belediyenin hangi dairesine fatura kesiyorsunuz?
       - Belediye bünyesinde Ulaşım A.Ş, Kültür A.Ş. gibi şirketler var. Onlar aralarında paylaşıyor...
       Yani... Başkan, halkın doğal gaza - suya - ulaşım araçlarına ödeyip "hizmet" olarak geri dönmesini beklediği paralarla kendi reklamını yapıyor... Oysa... Böylesi özel günlerde hemşerilere mutlaka birtakım özel ve güzel mesajlar verilmek isteniyorsa... İlan panoları yoluyla kent halkı için çok daha önemli, çok daha yararlı olacak bilgiler verilse... Örneğin, metro inşaatındaki son durum açıklansa... Olası bir depreme karşı alınacak önlemler sıralansa (vs...) Kuru bir bayram tebrikinden daha makbul ve daha anlamlı bir iş yapılmış olmaz mı?..
       Olur da... Olmaz!.. Bedava reklam baldan tatlı çünkü... Tadından da yenmiyor...
     Â
       *Bu tatilde yine yorulduk... Farketmez... Biz çalışırken dinleniriz milletçe zaten!..
      Cihan Demirci

Ahret sorusu!

       Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yaşanmış fıkra tadında bir olay... Aynı evde kalan sınıf arkadaşı dört ODTÜ'lü, çalar saatin zilini duymayınca uyanamıyor ve Matematik finalini kaçırıyorlar...
       Öğleden sonra Hoca'ya gidip sınav hakkı için yalvarıyorlar:
     Â- Arabaya bindik. 100 metre yol almıştık ki, lastik patladı. Sınavı o yüzden kaçırdık Hocam!..
       Hoca anlayışlı adam... "Peki" diyor, "Madem öyle, yarın gelin, size özel sınav yapalım.."
     Â
Ertesi gün dört kafadar ve Hoca sınıfta buluşuyor. Bizim kafadarları birbirinden ayırıp sınıfın dört ayrı köşesine oturtuyor Hoca... Geçmek için en az "50" almak gerekiyor. Hoca beş soru soruyor. Sınav kağıdının ön yüzünde her biri "10" puan değerinde dört basit matematik sorusu... Arka yüzde de "60" puan değerindeki beşinci soru:
     Â"Hangi lastik patladı?"

Sağa çekince...

       Polis, Boğaz Köprüsü çıkışında çevirdiği şoförü tebrik etmiş: "Kemer taktığınız için 5 milyon lira ile ödüllendirildiniz!.."
       Adamcağız duruma anlam vermeye çalışırken polis sormuş: "Bu parayla ne yapacaksın?.."
     Â
Şoför gevrek gevrek gülmüş: "Artık bir ehliyet alırım abi!" Yan koltukta oturan kadın atılmış: "Dinleme bu herifi memur bey, içince hep böyle saçmalar!" Arka koltukta kestiren yolcu: "Çalıntı arabayla fazla uzağa gitmeden yakalanırız, demedim mi ben size?" Ve bagajdan bir ses:
     Â"Bulgaristan sınırına mı geldik?.."

Tek doğru: Yanlış

       Ülkemizde tahsil neden cehaleti yok etmiyor?.. Neden eğitimli insanlarımız sorunlara çözüm bulmakta bu kadar aciz?.. Neden onca okulumuz ve okumuşumuza rağmen kültür ve bilim yarışında diğer ülkelerin gerisindeyiz. Kendini eğitim konusuna adayan bir fikir adamı; Mustafa Tınaz Titiz, "Eğitimde Temel Sorunlarımız ve Çözümleri" konulu konferansta eğitim sistemimizdeki yanlışlıkları şöyle özetliyor:1. Tek doğru geleneği ve kuşkusuzluk: Okulda öğretmenin, evde büyüklerin söyledikleri tartışmasız doğrular olarak kabul edilir. Halbuki böyle bir yaklaşım bilimin temeline aykırıdır. Belki de bu nedenle insanlarımız yeni fikir üretememektedir. Türkiye'de buluş ve patent çok azdır.2. Öğretme geleneği: Bu gelenek, insanın dünyada hala varolma nedeni olan üstün öğrenme yeteneğini hiçe sayar.3. İnsan doğasına güvensizlik: İnsan doğuştan doğruya, iyiye, güzele yönelir. Ancak insana güvensizlik gösteren sistemler onun yanlışa, kötüye, çirkine eğilimli olduğu iddiasıyla onu EĞMEK gerektiğini düşünerek eğitirler. (Dilimizdeki eğitim sözcüğü buradan gelmektedir).4. Edilgen öğrenci profili: Sürekli birileri tarafından eğitilmesi gerektiğine inanılan çocuklar giderek edilgen hale gelirler ve onlara birileri bir şey göstermeden öğrenemez olurlar. Edilgen kişiler zor öğrenmekle kalmaz bir de negatif enerji üretirler, hiçbir şeyden memnun olmazlar, onlara göre hayatta iyi giden bir şey yoktur.
     Â5. Yetersiz bilimsel destek: Maalesef bu konulara destek saÄŸlaması gereken üniversitelerimiz ve öğretim üyeleri de bu konularda yetersizdir. 6. Talep ve sunuda yetersiz kalite: Okulların fizik ÅŸartları kötüdür. Talep yönünden de ezbersiz eÄŸitimde en büyük engeller öğretmenler kadar velilerden gelmiÅŸtir.7. DeÄŸer kirlenmesi: Toplumumuzdaki kirlenmeden eÄŸitim de nasibini almıştır. *** EÄŸitimde ileriye doÄŸru adım atmak istiyorsak... Önce eksik ve yanlış yanlarımızı görmek zorundayız.

       *Doğal bitkiler gibi, doğal kabiliyetler de bakılmak ister.
      Bacon



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr