Vatandaş Taner Göde "koyun yurttaş" değil "aktif yurttaş" olmanın bilinciyle Türkcell'in 4 yıl boyunca kendisinden kestiği sabit ücret bedelini geri almak için yargıya başvurdu. Yaklaşık 100 vatandaşı da yanına alarak Adana Tüketici mahkemesinde Türkcell aleyhinde dava açtı.
Geçen Mart ayında yapılan duruşmada yargıç sürpriz bir karar verdi:
- Her şikayetçi 100 milyon lira ödeyecek...
- Neden?
- Bilirkişi ve mahkeme masrafı...
Taner Göde 120 milyon lira para talep ediyordu. Karşılığında 100 milyon isteniyordu. "Ne adalet", demeye almadı. Yargıç geçen cuma günü yapılan son duruşmada öldürücü açıklamayı yaptı:
- Davacılar 100 milyon değil 300'er milyon lira ödeyecek?
Bilirkişi ücreti durduk yerde artmıştı. Davacılar ağzı açık bakakaldılar... Ve davadan vaz geçip, başları önlerinde mahkeme salonunu terkettiler.
Bu mahkemeler tüketici hakkını korumak için mi kuruldu, tüketiciyi hak aramaktan vazgeçirmek için mi? Kararı siz verin...
Vatandaş hakkını aramıyor diyoruz. Ararsa ne oluyor? Görün...
Solun baş derdi, Ecevit’le Baykal’ın yeni ortak sloganı: "Barajın altında buluşalım"
Cihan Demirci
Okurumuzun geçen hafta bu sütuna giren sorusu özetle şöyleydi:
- İnançlarımızın gereği diyerek türban mücadelesi yapan kızlarımız acaba türban izni aldıktan sonra diğer alanlarda "inançlarının gerekleri" ni hayata geçirmeye çalışacak mı? "Türbana izin" sorunu çözecek mi, yoksa yeni taleplerin başlangıcı mı olacak... Dünkü Star'ın fotoğraflı haberi bu soruya cevap verir nitelikteydi. Marmara İlahiyat Fakültesinin diploma töreninde (4 yıl aynı sınıfta okuyan) kızlar ile erkekler ayrı ayrı, harem selamlık oturmuşlardı. Belli ki iş türbanla bitmiyordu.
Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele...
Nâzım Hikmet
CHP Kurultayı...Deniz Baykal kürsüde konuşuyor, hemen önünde bir bayan, konuşmayı el - kol hareketleriyle salondaki "işitme özürlü" izleyicilere tercüme ediyordu ki... Bir meslekdaşımız, arkadaşımız Fahrettin Fidan' ın kulağına eğildi;
- Bana göre kürsüde bir tercümanın daha olması lazım be abi ...
- Neden?
-O da salondakilerin duygu ve düşüncelerini kürsüdeki "anlama özürlü" zata tercüme etsin...
Türk Sosyal Bilimler Derneği, adı üstünde, sosyal bilimler alanında araştırmalar yapmak üzere kurulmuş bir dernek... Üyelerinin tamamına yakını bilim adamı... Çağdaş bir ülkede, böyle bir dernek el üstünde tutulur, devlet elinden gelen desteği verir... Peki bizde ne mi oluyor?
Dernek yöneticilerinden Prof. Sina Akşin' e kulak veriyoruz.
"Geçenlerde polis geldi ve biz yöneticilere adam başı 150'şer milyon lira ceza kesti. Suçumuz, muhasebecimizin bir defteri eksik tutmasıymış. Üstelik de bu cezayı kendi cebimizden ödememiz şartmış. Biz öğretim üyeleri için ciddi bir miktar bu... Zaten maaşlarımızın bir bölümünü her ay dernek çalışmaları için harcıyorduk, şimdi bu ceza üstüne tuz - biber ekti..."
Derneğe verilen defter cezası mıdır, yoksa kumar oynatmak gibi olumlu işlerle uğraşmak yerine bilimle uğraştıkları için reva görülen bir ceza mı?
Sayın İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen... Bu ceza size inandırıcı geldi mi?
DSP'li iki milletvekili... Erol Al ve Hasan Özgöbek, bilimsel(!) bir "altın raporu" hazırlayarak Bülent Ecevit'e sunmuşlar. Rapora göre Türkiye, dünyanın ikinci büyük altın rezervine (6500 ton) sahipmiş ve madenler işletilirse yılda 15 milyar dolar kazanacakMIŞ...
Eurogold'ün reklam broşürleri de böyle yazıyor.
Ne var ki (bizzat Eurogold'ün broşürüne göre) Türkiye'nin altın rezervi topu topu "215 ton" ... Sözü edilen 6500 ton "rezerv" değil (tahmin edilen) potansiyel... Ve bu 6500 ton altına ulaşılması için 20 milyar dolar gibi astronomik bir yatırım gerekiyor. O para nerede? Erol ve Hasan Beyler Eurogold'ün avukatlığına soyunurken derslerine pek iyi çalışmamışlar...