Siz hiç yağlı güreşe olan merakıyla tanınan hatta bizzat yağlanıp güreşen Padişah Abdülaziz'in aynı zamanda klasik müzik ustası olduğunu, vals ve piyano parçaları bestelediğini biliyor muydunuz? Ya Padişah Beşinci Murad'ın polka, vals, quadrille türü bestelerinin yüzlerce sayfayı bulduğunu? Biz bilmiyorduk... Geçen hafta plakçıda rastladığımız "Osmanlı Sarayı'ndan Avrupa müziği" adlı CD'nin içindeki mini kitapçıktan öğrendik. CD'de Abdülaziz'in "Valse Davet" ve "Gondol Şarkısı" adlı parçaları ile Sultan Beşinci Murad'ın Mi Bemol Vals'i yanında Donizetti ve Guatelli Paşa'ların marş ve besteleri de yeralıyor.
Müzikleri derleyip orkestraya uygulayan kişi İngiltere'de çalışmakta olan müzik araştırmacımız Emre Aracı imiş... Emre Aracı'nın CD'de yer alan "Büyükelçi Merasim Marşı" adlı çalışması ayrıca enfes bir parça...
Dönelim Sultan Abdülaziz'e...
Sultan'ın klasik müziğe ilgisi o kadar büyük ki, Richard Wagner'in "Bayreuth" Opera Binası projesine pekçok Avrupalı prens kayıtsız kalırken o bağışta bulunmuş. İtalya'de Lucca yayınevi o yıllarda Sultan'ın piyano parçalarını bastırıp satışa çıkartmış.
Osmanlı tarihi ile ilgili bir yığın palavra okuturlar bize. Böyle hoş gerçekler ise ıskalanır nedense...
İstanbul'da insanların gittiği gece kulübü ve barlara ek olarak hayvanlar da bir bar (Haybar) açmışlar. Maymun barmen olmuş... Pengunler garson. Ayı siyah pantalon ve siyah gömlek giyerek kapıya dikilmiş... İçeri girenleri kolluyor.
Derken gecenin bir vakti bara Dinozor gelmiş. Yanında kimse yok.
Ayı "Dur" demiş... Dinozor durmuş:
- Hayrola ne var?
- Damsız girilmez...
Dinozorun ağzından acı bir ifadeyle şu sözler dökülmüş:
- Hangi devirde yaşıyoruz be kardeşim?
Cuma gecesi Kanal 7'de "Darwin teorisi" konuşuluyor, bir akademisyen dili döndüğünce bu konudaki evrensel tartışmaları aktarmaya çalışıyordu. Ahmet Hakan'ın hayli başarılı yürüttüğü programda gençten bir adam son sözü aldı:
- Müslümansanız Darwin'i reddetmeniz lazım, diyerek kesti attı.
Bilim adamı bütün gece boşuna konuştuğunu söyledi o zaman...
Darwin e yönelik eleştirileri izlerken her zaman olduğu gibi yine Bertrand Russel'in şu sözü takıldı aklımıza:
- Eğer teorinin doğruluğundan kuşkulanmasalar bu kadar çok saldırmazlardı Darwin'e...
İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.
Çiçero
-Sevgili çocuklar, biliyorsunuz bugün karne günü...Şimdi numarasını okuduklarım gelsin ve karneleri alsın.
- 67 Bülent Ecevit. Ayol sen niye geliyorsun oğlum Hüsamettin, ben Bülent' i çağırdım.
- Kendisi gelemiyor, beni gönderdi örtmenim. Aaa, bu da ne? Bütün notları sıfır!
- Derslerine çalışmazsa sıfır olur tabii...Bi dakika! Bi dakika! Sen ne yapıyorsun bakayım öyle? Bak şu utanmaza, gözümün önünde notlar üzerinde tahrifat yapıyor, sıfırların soluna (1) koyuyor. Yıkıl karşımdan Hüsamettin.
x x x
- 76 Yılmaz Karakoyunlu. Buyur karneni oğlum.
- Yazın sıcağında, kışın ayazında...Aylar süren çalışmalarımız sonucunda vasıl olduğumuz bu mutlu günde, bendenize tevcih etmiş bulunduğunuz bu karneyi ömrüm boyunca odamın en mutena köşesinde saklayıp...
- Nutuk atmayı bırak da yerine dön Yılmaz.
x x x
- 87 Osman Durmuş.
- Ver bakayım şu karneyi hocam! Hoppala, baştan aşağı simit! Sen asil bir Türk çocuğuna böyle bir karneyi nasıl layık görürsün be? Yoksa sen Yunan kanı mı taşıyorsun? Ya da kansız mısın? Veya kanına mı susadın? Eh, ben de seni bu okuldan sürdütmezsem, bana da...
- Bana bak Osman, kanım tepeme çıkmadan derhal yıkıl karşımdan, yoksa elimden bir kaza çıkacak, ona göre...
x x x
- 99 Mesut Yılmaz.
- Bu notları birazcık şey (!) etmeniz mümkün mü hocam?
- Nasıl yani?
- Hani diyorum birazcık şey etseniz, ben de bu iyiliğiniz karşısında sizi birazcık şey etsem...Bilmem ki nasıl söylesem?
- Vay, vay, vaaayyy! Daha bu yaşta rüşvet teklif etmek ha? Pes vallahi...Şunca yıllık öğretmenim, böylesini de ilk defa görüyorum.