Geriye kalan 364 günün herhangi biri değil de neden 8 Mart
"Kadınlar Günü"ne ayrılmıştır?.. Elbet o günün bir anlamı var... 1857 yılının 8 Mart günü New York'ta 40 bin kadın
"Sekiz saatlik çalışma süresi ve eşit işe eşit ücret" sloganıyla yürümüş, olay sırasında çıkan yangında 100'den fazla kadın işçi yaşamını yitirmiş...
Kadınlar Günü kadınlara iltifat günü değil, onların hak arama mücadelesini simgeleyen gündür.
8 Mart günü Türkiye'de kadınlar İstanbul Şişli ve Ankara Sincan'da açık hava mitingleri düzenlediler.
Dün baktık... Türkiye'nin en çok satan iki gazetesi birinci sayfalarında bu olayı görmezden gelmişti.
Konya'da 50 kadar kadın coplanmış... Diyarbakır'da yürüyüşe izin verilmemiş... Bergamalı kadınlar şalvarlı oldukları gerekçesiyle Anıtkabir'e alınmamış...
Bunlar da Kadınlar Günü kutlamalarına ilişkin diğer haberler...
Netice... Bir başkadır benim memleketim...
Aile fotoğrafı
İki haber de dünkü gazetelerde yer aldı... İkisi de aynı ailenin fertleri üzerine...
Yahya Murat Demirel'le ilgili olanı, sahibi olup batırdığı Egebank davasında gelinen son durumu anlatıyordu... Habere göre... Mahkeme, Egebank'ın trilyonlarca lirasını kendi hesabına geçirmekten yargılanan mahdumun ifadesini talimatla almayı kararlaştırmış...
İkinci haber, mahdumun babası
Şevket Demirel'le ilgiliydi. O da yüzde 65'i halka açık olan Göltaş şirketinde Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla kendisini ayda 100 bin dolar maaşa bağlayıp şirketin karlarını üstü örtülü şekilde üzerine geçirmekle suçlanıyordu.
Bir dostumuz telefonda dedi ki:
- Yahu ömrümde bir defa olsun ben bu ailenin tek ferdi hakkında,
"Şu kadar vergi verdi, şu hayır işini yaptı" diye bir haber görmedim. Adları sürekli alavere - dalavere, yolsuzluk, batakçılık haberleri içinde geçer. Bu açıdan bir istikrar sembolüdürler. Kutluyorum!
Sigaralli
Milletvekillerinin katıldığı
"otomobil slalom yarışı"nı televizyonlarda izledik... TRT 3 televizyonu bu eğlencelik olayı iki saati aşkın süre naklen yayımladı... İstanbul milletvekili
Bülent Akarcalı yayın sırasında gözden kaçan bir noktaya dikkati çekti dün:
- Yayını sunan TRT spikerleri, sürekli olarak
"oto yarışlarının çok pahalı organizasyonlar olduğunu, bu yüzden masrafları karşılamak için sigara reklamı yasağının kaldırılması gerektiği" konusunu işlediler.
"Sigara reklamı yasağı" getiren mevcut yasa, hiç gereği yokken eleştirildi. Sigara şirketlerinin dolaylı reklamını yapan, mevcut yasa aleyhine ifadeler kullanılan bu yayın suç niteliğindedir. Mutlaka soruşturma açılmalıdır.
Yol bitmez...
Kamil Koç otobüs firmasının
"Yol-cu-luk" konu başlığı altında düzenlediği yarışmada derece alan fotoğraflar, Beyoğlu'nda Fuji Film Fotoğraf Evi'nde sergileniyor... 25 Mart'a dek sürecek sergide yer alan fotoğraflardan biri...
Hacer Yılmaz'ın objektifinde donup kalmış bir İstanbul manzarası...
General gözüyle
Yüklü silah alımlarının gündemde olduğu bir dönemde... Askeri konuların titiz biçimde işlendiği
"Strateji" adlı dergide Emekli Hava Korgeneral
Şadi Ergüvenç'in
"Milli Güvenliğin Yeni Öncelikleri" başlıklı yazısı dikkatimizi çekiyor.
Sayın General, kapsamlı yazısında, dünya ülkelerinin silah masraflarını kıstıkları bir dönemde Türkiye'nin
"silahlanmaya öncelik veren ülkeler" kategorisine girdiğine işaret ederek bu politikadaki isabeti tartışıyor.
Yazının bazı bölümlerini özetleyerek aktaralım...
- Ülkelerin iç ve dış tehdide karşı savunulmasını öngören klasik güvenlik kavramı bu dar kapsamıyla 2000 yılının arefesinde geçerliliğini geniş çapta yitirmiştir.
- Milli güvenlik artık
"acımasız bir rekabet ortamında gelişmenin özgürlük içinde sürdürülebilir olmasıyla eşdeğer" olarak algılanmaya başlamıştır.
- Askeri güç, güvenlik stratejisinin asli boyutu olmaktan çıkmıştır.
- Uluslararası bağımlılıkların giderek artması, devletler arasında harbi bir seçenek olmaktan çıkarmaktadır.
- Saldırganlığın kınandığı bir dünya ortamında Türkiye'nin komşularıyla sorunlarını çözümlemede silaha başvurmak gibi bir seçeneği yoktur.
- Türkiye'nin ihtiyacı, kendi toprağı üzerinde hayati çıkarlarını korumaya yönelik ve uluslararası barışın korunmasına katkıda bulunacak (büyük değil ama yeterli ve etkin) bir güce sahip olmaktır.
- Günümüzde bilgi, teknoloji, ekonomi, kültür gibi öğeler güvenlik stratejisinin daha gözde boyutları konumuna gelmiştir.
- Kaliteli insan gücünün, iyi yönetimin, bilginin, üst düzey eğitimin, teknolojik ve ekonomik üstünlüğün ve bütün bunların birlikte sağladığı moral ve politik gücün yaptırımı doğal olarak, bu üstünlüğe sahip olanlar için uluslararası alanda askeri güç kullanımını düşünülebilecek en son işlem durumuna itmiştir.
- Bilgi üretimi ve kullanımındaki eksikliği teknolojik ve ekonomik alandaki geriliği, askeri güçle gidermek mümkün değildir.
- Bu noktada milli güvenlik için belirgin ve tartışmasız olarak kabul edilecek ilk öncelik
"eğitim" olarak karşımıza çıkmaktadır.
- İkinci olarak ülke kaynaklarının ekonomik ve teknolojik gelişme cephesinde yoğunlaştırılması gerektiği söylenebilecektir.
- Daha iyi yetişmiş insan gücü Türkiye'nin hızlı gelişmesinin anahtarı, daha gelişmiş bir ekonomi ve bilgi üretkenliği milli güvenliğin vazgeçilmez koşulu, daha etkin bir askeri güce sahip olmanın tek yolu olarak görülmelidir.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr