Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, uluslararası savunma şirketi SADAT’ın kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’yi “Başdanışmanlık” görevine getirdi.
Yasal çerçevesi belli olmayan bu kuruluş ortaya çıktığı günden beri çeşitli iddiaların hedefi oluyor. “Suriye’de Esad’a karşı çarpışan örgütleri eğitip silahlandırdığı” da bu iddialar arasında...
İrticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle, TSK’dan uzaklaştırılan bazı subaylar 2000 yılında Adaleti Savunanlar Derneği’ni (ASDER) kuruyor. Bunların içinden de bir grup, 2012’de sessizce SADAT’ı kurmuş.
İslami tezlere dayalı bir kuruluş olan SADAT kendi internet sitesinde verilen bilgiye göre başta gayri nizami harp (kontrgerilla) olmak üzere çeşitli harp eğitim hizmetleri veriyor. Özellikle İslam ülkelerinde çalışmayı hedefliyor.
Halen askeri konularda birikimli ve deneyimli binlerce emekli general boşta dururken emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin danışmanlığa atanması elbet şaşırtıcı oldu. Bu atama TSK’nın yeniden yapılandırıldığı bir döneme rastladığı için ilginçtir. Adnan Tanrıverdi’nin bu yapılanmaya danışmanlık yapacak (belki de halen yapıyor) olması önümüzdeki dönemde herhalde çok tartışılacaktır.
Bu atamanın... Alman İçişleri Bakanlığı’nın ‘Türkiye’nin İslamcı ve terörist örgütlere uzun yıllardır destek verdiği’ iddiasının ortaya atıldığı günlere rastlaması da ayrıca ilginçtir.
Soru: Neler oluyor?
BARO
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu başkanlığında bir başkanlar heyetinin Beştepe’ye çıkması hukuk dünyasında tartışılan gelişme oldu. Barolar Birliği Başkanı Beştepe’de kimi temsil etti diye sorarsanız. Orası karmaşık...
Türkiye’de yaklaşık 90 bin avukat var. Bu avukatların yaklaşık 36 bini İstanbul Barosu’na kayıtlı...
Ankara Barosu yaklaşık 13500, İzmir 7500, Antalya 2500, Adana 2000 avukatı temsil ediyor. Saydığımız şehirlerin baro başkanları Beştepe’ye çıkmadı.
Böylece kaba bir hesapla Metin Feyzioğlu Beştepe’de tüm avukatların üçte birini temsil etti. Demektir ki, avukatların üçte ikisini temsil eden baro başkanları Feyzioğlu’nun bu mültefit girişimine destek vermedi.
Adalet Bakanı: “15 Temmuz’da herkes bir sınav verdi.” En kötüsünü de Cemaat’e her istediğini vererek ülkeyi sınav koşullarına sürükleyen iktidar verdi!
Akif Kökçe
MİLAT
İktidar sahipleri FETÖ ile mücadelede 17 - 25 Aralık 2013’ü milat olarak kabul ettiklerini, bu tarihten önceki FETÖ ilişkilerini kale almayacaklarını açıkladılar. O tarihten sonra ilişkilerini sürdürenlerden hesap soracaklarını bildirdiler.
CHP milletvekili Mahmut Tanal, kuliste gazetecilerle sohbet ederken şu iddiada bulundu.
“Eski bakan olup halen Komisyon Başkanlığı yapan bir AKP milletvekilinin çocuğu geçtiğimiz haziranda okullar tatile girene kadar Cemaat’in okulunda öğrenciydi. Yani bu vekil 17-25 Aralık 2013’ten sonra da Cemaat’le ilişkisini kesmedi, düne kadar sürdürdü.”
Tanal bu vekilin adını da verdi...
Deprem vurursa!
Körfez depreminin 17. yılında... Uzmanlar bizi “İstanbul’u etkileyecek bir depremin eli kulağında” diye uyarırken.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Japon Hükümetine bağlı Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın hazırladığı rapor gündeme geldi. CHP’li Seyit Ali Aydoğmuş bu raporu anlatırken dedi ki:
“Böyle bir deprem sonucunda 87 bin kişi yaşamını yitirirken 135 bin kişi de yaralanacak. Modelleme yöntemiyle yapılan araştırma sonuçlarına göre Adalar, Büyükçekmece ve Avcılar ilçelerinde yüksek riskli ve çok riskli bölgeler ilçelerin toplam alanı içerisinde önemli bir yere sahip. Yine Bahçelievler, Güngören, Çatalca, Silivri de riski yüksek bölgeler içerisinde gösteriliyor. Ve raporda can kayıplarının hangi bölgelerde olacağı da şöyle belirtiliyor; Maltepe, Bahçelievler ve Güngören 6 bin ila 8 bin arasında, Bağcılar, Avcılar, Bayrampaşa ve Bakırköy 4 bin ila 6 bin arasında Kadıköy, Beyoğlu, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Pendik, Kağıthane ve Sarıyer’de 2 bin ila 4 bin, Çatalca, Fatih, Küçükçekmece, Beşiktaş, Adalar ve Silivri’de yaklaşık 2 bin kişinin yaşamını kaybedeceğini öngörüyor bu rapor”
Çanlar İstanbul halkı için çalarken hükümet ve belediyeler ne yapıyor?
Boş buldukları her yere inşaat yapıyorlar... Şehirde kaçacak yer bile kalmadı.
Peki halkımız yaklaşan tehlikeye karşı ne yapıyor? Halkımız da tevekkül içinde kendisine hazırlanan sonu bekliyor...
“Nerede bu devlet?” sorusunu iş işten geçince soracaktır.