Geçen şubat ayında Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Sezer BDDK’yı ve devlet bankalarını denetlettireceğini söylediğinde Hüsamettin Özkan sinirlenmiş, Anayasa’da bunun yeri olup olmadığını sormuş, Cumhurbaşkanı Anayasa’yı hafifçe önüne doğru itince lideriyle birlikte toplantıyı terk etmiş, bu olay kamuoyuna "Cumhurbaşkanı Anayasa’yı kafamıza fırlattı" diye takdim edilmiş, Şubat krizine bahane sayılmış, toplantıdan çıkarken Cumhurbaşkanı’na "Nankör Kedi" diye laf atmıştı.
Aynı Hüsamettin Özkan şimdi DSP’de "Nankör Kedi" oldu.
Kedili evde siyasete soyununların kaderi böyle... Sadık kedi dönemi kısa sürüyor... Öte yandan son olayda kedi sahiplerinin de haklı olduğunu düşünenler var. Hüsamettin Bey, Ecevit’e yapılan saldırılara yalnızca sessiz kalsa iyi... Etkisi altındaki çok satan gazetenin "Ecevit çekilsin" manşetlerinde imzası olduğu da düşünülüyor. Kedili evde en büyük öfkenin bu sebepten kaynaklandığı söyleniyor.
Günahı söyleyenlerin boynuna...
İyiliğe iyilikle karşılık veriniz, kötülüğe adaletle
Kadın yana yakıla:
- Kocacığım senin futbol merakın artık hastalık halini aldı, evlendiğimiz tarihi bile hatırlamıyorsun, deyince adam bozulmuş:
- Nasıl hatırlamam... Fener’in Galatasaray’ı 4 - 0 yendiği maçtan üç gün sonra evlenmedik mi?
Her saltanatın bir sonu var oğlum
Buna musalla taşları şahit!
Son sözümü henüz söylemeden
İşte geldim, gidiyorum
Altımda bir kuru tabut
Tacım Tahtım sana emanet
Liseyi bitiren delikanlı babasından otomobil istemiş... Adam bakmış bakmış:
- Önce sen şu uzun saçlarını kes bakalım, demiş...
- Ama baba, peygamberleri düşünsene, hepsi uzun saçlıymış...
- Uzun saçlıydılar doğru, demiş adam, ama onlar bir yerden bir yere yürüyerek giderlerdi...
Milli futbolcuların paraya boğulmasının yanlışlığı konusunda pekçok okurumuzdan destek mektubu aldık. Mine Kılıç arkadaşımız ek olarak dedi ki:
- Çok para bizim futbolcunun motivasyonunu bozar. Türk futbolcusunu parasızlık kamçılar. Galatasaray’ın neden ve nasıl başarılı olduğunu kimse unutmasın...
Türkiye’nin soylu yazarı Rıfat Ilgaz, Sivas olaylarından 5 gün sonra, 7 Temmuz 1993’te vefat etmişti. Asım Bezirci, Nesimi gibi yakın arkadaşlarının Sivas’ta yakıldığı haberinin, zaten hasta olan Koca Çınar’ı çok sarstığı söylenir.
1911 yılı Kastamonu - Cide doğumlu Rıfat Ilgaz’ın ilk şiirleri 16 yaşında (1927 yılında) Kastamonu’nun "Nazikter" gazetesinde yayımlanır. Daha sonra Kastamonu’nun Açıksöz, Güzel İnebolu, Güzel Tosya gazetelerinde imzasına rastlanır. İki mizah şiiriyle iki mizah fıkrası da, aynı yıl, Kastamonu’nun "Çalçene" adlı mizah dergisinin sayfalarına girmiştir.
Düşününüz ki o yıllarda Kastamonu’da mizah dergisi yayımlanmaktadır.
Rıfat Ağabey’in akciğerlerinde ciddi bir rahatsızlık vardır. O yüzden sık sık hastaneye yatar. Koca ömrü "Hastane, hapsane, matbahane" üçgeni içinde geçer.
Yaşamının en fırtınalı dönemi "Markopaşa Dergisi" yıllarıdır.
1946 - 50 yılları arasında Markopaşa, Merhumpaşa, Malumpaşa, Alibaba, Bizimpaşa, Yedisekiz Hasan Paşa, Öküz Mehmet Paşa, Medet gibi adlarla 8 isim, 9 matbaa, 7 yazıişleri müdürü değiştirerek 60 sayı yayımlanabilen bu dergi, sadece iki yaprak (4 sayfa) olmasına rağmen büyük ilgi görmüş, satışı 60 bine kadar vurmuş, yazarları toplam 8 yıl, iki ay hapis yatmıştır.
Rıfat Ilgaz’ın (2 yıl 8 ayı Markopaşa yüzünden) toplam 5 yıl, 5 ay, 25 günü, yazılarından dolayı hapiste geçmiştir...
Rıfat ağabey, ciğerlerinden hasta düşüp Sultanahmet Cezaevinden Gureba Hastanesine sevkedildiğinde kendisini muayene eden Dr. Ahmet Kıcıman şöyle demiş:
- Be oğlum, insan bu ciğerle böyle işlere girer mi?
İlhan Selçuk, Rıfat Ağabey’i bir cümleyle şöyle anlatır:
"Ilgaz’ın Türkiye’ye yaptığı en büyük iyilik, bir insanın nasıl yaşaması gerektiğini göstermesidir."
Mehmet Saydur’un "Marko Paşa Gerçeği" "Biz de yaşadık" "Rıfat Ilgaz’lı Yıllar" adlı kitapları (Çınar Yayınları), bu Cumhuriyet âşığı soylu yazarın hayat öyküsünü pek güzel anlatır.
Okumanızı salık veririz.