Mühendislerle ilgili dünkü yazımızda "hukukçu, asker ve öğretim üyelerine 300 milyon liranın üzerinde iyileştirme zammı verildiğini" kaydetmiştik.
Kamuda çalışan hukukçu okurlarımız arayarak, bu zammın "yargı mensuplarına" verildiğini ancak kendilerinin yararlanmadığını bildirdiler.
Üniversitelerde yardımcı doçent ve araştırma görevlisi olarak çalışan okurlarımız arayarak yalnızca doçent ve profesörlerin bu kapsama girdiğini söylediler. Ayrıca astsubaylar da istifade etmiyormuş...
"İyileştirme zammı" alanların durumu bir tatlı kaşığı iyileşmiş...
Almayanlar 500 milyon TL dolayında maaşa talime devam ediyor...
500 milyon liraya bir kişi geçinemez... Bu insanlar aile geçindirmek zorunda.
Üstelik bu insanlarımız toplumun okumuş, yazmış, üniversite bitirmiş kesimi... Düşünen, düşünce üreten, ülkenin düşünce havuzuna katkıda bulunan kesim.
Bu insanların açlığa mahkûm edilmesi ülkenin yarınına vurulan en büyük darbe.
Ne var ki, siyasi partiler, legal ve illegal para ile organik bağ kurmuş birer menfaat çetesi haline dönüştüğünden, ne toplum ne de toplumun yarınlarıyla ilgilenemiyor. Kamu çalışanlarına ve yatırımlara gidebilecek katrilyonlar rahatça banka ve Hazine hortumcularına ikram edilebiliyor.
Toplumun aydın ve uyanık kesimleri siyasete ağırlıklarını koymadan hiçbir şeyi düzeltmek mümkün olmayacak.
İnsanlar sırlarını açıklamak yerine onların ticaretini yapar...
Kemal Derviş’in "İlk 100 günlük programımız da hazır, ilk 500 günlük programımız da hazır" sözleri dün manşetteydi.
Aman Kemal Bey.. Herkes bizim kadar iyi niyetle bakmaz:
- 100 günlük, 500 günlük program birkaç günde hazırlanamaz... Demek ki hükümetin en önemli koltuklarında oturanlar bir yandan da kendi iktidarlarının hazırlığını yapmışlar, diye düşünür bazı münafıklar... Aman dikkat...
Mesut Yılmaz "Koalisyondan ayrılmayı düşünmüyoruz", dedi...
Helal olsun, Mesut Bey hepsinden daha vefalı çıktı.
Diyeceğiz ama hesap başka tabii...
Mesut Bey koalisyondan ayrılırsa onun yerine Tansu Çiller alınır, Mesut Abimiz seçime iktidarda giremezse barajın altında kalır.
DSP’den istifalar da yüreğini hoplatıyor Mesut Bey’in. İstifalar sonucu koalisyon azınlığa düşerse Ecevit istifa edecek, yeni hükümeti kurma görevi alacak Devlet Bahçeli de tabii ki seçime Mesut’suz bir koalisyonla gidecek...
Hayat bazen sıkıcı hal alıyor.
DSP’den dün istifa eden Ankara milletvekili Oğuz Aygün’e arkadaşımız Fahrettin Fidan sordu:
- DSP’den istifa gerekçenizi açıklarken bu partide, entrika, ayak oyunları ve küçük dedikodulara tevessül edildiğini... Milletvekillerinin parmak indirip kaldırmaktan öte işlevleri olmayan insanlar durumuna indirgendiğini vs. söylediniz. Siz dahil, istifacıların hiçbirinin bu konuda şikâyetlerini duymamıştık bugüne kadar... Şimdi ne oldu da birden bu kadar çok DSP’li vekil bu gerçeği gördü?
- Parti disiplini yüzünden bugüne dek içimiz burkularak kabul ettik bütün bunları.
- İçiniz burkularak yine devam edebilirdiniz...
- Artık hiçbir umut kalmadı.
- O kahredici "disiplin"i Sayın Ecevitler adına Hüsamettin Özkan sağlamıyor muydu? Parti içi demokrasi yok diye ağayı terk edenlerin, şimdi hep birlikte kâhyanın yanına koşmaları sizce izah edilir bir şey mi?
- (Gülerek) Ne demek istediğinizi anlıyorum. Haklısınız.
- DSP milletvekilleri, bugüne kadar hep, biz Bülent Ecevit sayesinde buradayız, seçilmemizi ona borçluyuz, der dururlardı.
- Doğrudur.
- O zaman DSP’den istifa eden milletvekillerinin, siyasi etik gereği milletvekilliğinden de istifa etmeleri gerekmez mi?
- Bana göre siyasi etik açısından istifa etmeleri gerekirdi.
- Aynı etik açısından siz istifa edersiniz herhalde?
- Hayır, ben böyle bir şey düşünmüyorum.
- Neden ki?
-Çünkü ben ülkeme hizmet etmek istiyorum!..
(Not: İstifacı milletvekilleri "DSP’de seçim şansımız kalmadı yeni kurulacak partide yer kapmak için DSP’den firar ediyoruz" diye doğruyu söyleseler de, ne kendilerini ne başkasını enayi yerine koymasalar, olmaz mı?)
Kemal Derviş’in istifası 2 saat sürmüş.
Bir ayda iki rekor kırdık...
Biri Hakan Şükür’ün golü...
Diğeri Derviş’in istifası...