Aşağıdaki şiir, İngiltere'de alkollü sürücüler yüzünden yaşamlarını yitirenlerin anısına yazılmış olup internet aracılığıyla tüm dünyayı dolaşıyor... Kulaklara küpe olması dileğiyle not ediyoruz:
      ***
      Dün bir partiye gittim anne. Bana öğütlediklerin aklımdaydı;
     Â
"İçki içme yavrum!" demiştin, yalnızca soda içtim anne...
      Dediğini yaptığım için gururluydum, diğerlerine benzemedim ve içkili araba kullanmadım. Ben doğru olanı yaptım anne, tıpkı senin istediğin gibi...
      Şimdi parti sona eriyor anne ve herkes içkili. Bense sana dönerken tek parça halinde döneceğimden emindim.
      Arabayı kullanmaya başladım anne. Tam yola çıkacaktım, diğer araba beni görmedi, bana bir eşyaymışım gibi çarptı. Kaldırımda uzanmış yaralı yatarken, polisin
"Bu çocuk sarhoş" dediğini duydum anne...
      Bana çarpan sarhoşsa onun hatasını ben mi ödeyeceğim anne?..
      Burada ölüyorum anne, hayatım bir balon gibi sönecek... Etraf kan dolu anne, benim kanımla, hissediyorum, birazdan öleceğim...
      Sana son bir şey söylemek istiyorum anne,
      yemin ederim hiç içmedim...
      içen ben değil, onlardı anne...
      Galiba bana çarpanla aynı partideydik.
      Tek fark, o sadece sarhoş, yarın ayılacak...
      Bense ölüyorum anne... İnsanlar neden içer anne?
      Keskin bir acı duyuyorum, tıpkı bıçak gibi.. Bana çarpan çocuk yürüyor, görüyorum, bu haksıklık! Ben burada yatıyor ve ölüyorum...
      Kardeşime söyle, ağlamasın anne. Babama söyle, cesur olsun.
      Mezarımın başına
"Babasının kızı" diye yazmayı unutmasın.
      Birileri ona içkili araba kullanmamasını söylemeli anne.
      Nefesin tükeniyor anne, gittikçe halsizleşiyorum.
      Ne olur ağlama arkamdan.
      Son bir sorum var, elveda demeden önce;
      Suçlu ben olmadığım halde ölen neden benim anne?..
      ***
      Demirel kürsüde stand - up’çılara taş çıkarmış... Eee, Cumhurbaşkanlığı tehlikeye girince yeni meslek arayışları başladı tabii ki!..
      Cihan Demirci
      ***
Pokerci
      15 gün önce partide hiç kimseye danışmadan kendi kendine bir kumar oynadı; Bülent Ecevit
ve Devlet Bahçeli'
yle biraraya gelerek 5 artı 5'e onay verdi. Aradan iki hafta geçti geçmedi... Şimdi tutturdu "Anayasa değişikliği konusunda milletvekillerini bağlayıcı karar alınamaz, bu nedenle ben milletvekillerime söz geçiremeyebilirim" deyip duruyor. Peki arkadaş, madem öyleydi de, 15 gün önce liderlerle yaptığın toplantıda aklın neredeydi?.. Bunu o zaman niye dile getirmedin?.. Anladık Demirel'i bezdirip yerine geçmeye niyetlisin. Aynı zamanda pokercisin. Ama bu oyun bu kadar kötü oynanmaz ki... Bu kadar kötü pokerciden cumhurbaşkanı olmaz ki...
Muhasebeci Robin!
     Â
"Çağdaş bir Robin Hood vak'ası" diye vermiş haberi İngiliz basını... Olayın kahramanı
Christopher Barrington adlı bir muhasebeci... Çalıştığı pazarlama firmasının hesabından zimmetine 17 bin sterlin para geçirmek suçuyla yargılanıyor... Suçunu inkar etmiyor... Ama mahkemedeki savunmasında diyor ki:
     Â
- Evet, bu parayı aldım. Aldım, çünkü patronlarımın oburluğu midemi bulandırıyordu... Parayı iddia edildiği gibi zimmetime geçirmeyip yardıma muhtaç çocuklar için kurulmuş hayır kuruluşlarına aktardım...      Barrington yaptığı bağışların makbuzlarını da
"kanıt" olarak mahkemeye sunmuş... Mahkeme sanığı önce iki yıl hapis cezasına çarptırmış... Sonra hafifletici sebepler yüzünden bir yıla indirmiş... Yargıç
Gabriel Hutton kararı açıkladıktan sonra şahsi fikrini iki cümlede şöyle özetlemiş:
     Â
- Parayı kendi hesabına geçirmemiş bile olsan, bu bir suç... Umarım yaptığın işin aptalca bir eylem olduğunu anlamışsındır...       Muhasebeci
Robin'in yaptığı işin gerçekten aptalca olup olmadığı İngiltere'de tartışılıyormuş. Siz ne dersiniz?
AB'ye giden yol
      AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer...
     Â
Mesut Yılmaz'ın bu parlak vecizesi henüz yeni. O yüzden hatırlardadır.
      Şimdilerde AB'ye giden o yol üzerinde bazı problemler yaşanıyor.
      Devlet birden
"rutin"in dışına çıktı... Normal şartlarda tutuksuz olarak DGM'ye çıkarılmaları gereken HADEP'li belediye başkanlarını sokak ortasında gözaltına alıp jandarma merkezinde sorgulamaya başladı. Bir mesaj verilmek isteniyor. Ama ne?..
     Â
"Bizi listeden çıkarın, AB'ye girmek gibi bir niyetimiz yok" mu demek isteniyor?..
      Türkiye'ye gelir gelmez
"Önce bir İnsan Hakları Derneği ve HADEP'li başkanlarla görüşelim" densizliğinde bulunan kimi Avrupalı devlet yetkililerine
"Siz öyle yaparsanız biz de böyle yaparız" mesajı mı gönderiliyor.
      Yoksa bir biçimde PKK'nın siyasallaşma sürecine karşı meydan okuma mı?
      Ne olursa olsun Güneydoğu'daki uygulamalar, Türkiye'nin kendini savunmasını zorlaştıran, hukuk platformunda zayıflatan, yumuşama sürecini sertleşmeye dönüştüren, Batılıları biraz daha Kürtlerin yanına iten özellik taşıyor.
      Çok ağır bedeller ödenmiş, çok cana malolmuş, ülkenin bütün ekonomik enerjisini almış götürmüş 15 yıllık acı bir dönemi tansiyonu düşürerek kapatmak varken... Gerilim tırmandırılıyor... Uyuşturucu ve silah tüccarları Güneydoğu'daki gerilimin artmasında yarar görebilirler. Kimi siyasetçi sert uygulamaları siyasal ranta çevirmeyi düşünebilir. Ama koskoca bir ülke ve halkı bu basit hesaplara kurban edilemez. Çok yazık...
İşte farkımız
      ABD Başkanı
Clinton geçenlerde şöyle bir söz etti:
     Â
- Bilim adamlarına göre insanoğlunun yüzde 99.9'u tamamen aynı özellikleri taşıyor. Kalan o küçük fark için birbirimizle kavga ediyoruz. Gerçek o ki insan olduğumuzdan mutlu olup onunla gurur duymalıyız...      Sonuçta insanoğlu ne kadar gereksiz yere kavga ettiğini biliyor. Ama yine de kendini durduramıyor.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr